- 827 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
GÜNÜN GETİRDİKLERİ!
Bugünlerde seçim furyası aldı başını gidiyor. Hiç umurumda değil kim kazanacak kim kaybedecek. Ben siyasetçi değilim ki her şeyi bilebileyim. Tek bildiğim bir şey varsa kafama yatmayanlara itiraz etmek. Maaşallah, peşlerinde bir sürü yalaka takımıyla gezen vekillerimiz, bu sıralar görücüye çıkmış gibi, paçalı horozlar gibi yandan yandan dolaşmaya başladılar. Herkesle tokalaşıp hal hatır soruyorlar. Vatandaş da sağ olsun; hayırlı olsun deyip kibarca başlarından sağmayı yeğliyorlar. Ben ise öyle yapmıyorum. Her birine bir bahane bulup somut itirazlarımı sıralıyorum.
- Ne olacak beyefendi(milletvekili adayı) bu pazarların hali, sinek kanadını kımıldatmıyor?
- İki maaş ikramiye vereceğiz ya o zaman canlanır..
- Bırakın asparagaz lafları. Daha somut ve gerçekçi olun.
Başka birileri dolaşıyor etrafındaki yalaka takımıyla. Tek tek toka yapıyorlar.Seçim otobüsü avazı çıktığı kadar bağırıyor. Siyasileri övüyor, partisini göklere çıkarıyor. Kulaklarımız patlayacak neredeyse.
Herkes yine yalandan saygı gösterip hayırlı olsun temennilerinde bulunuyorlar. Ben yine itirazlardayım her zamanki gibi.
- Beyefendi neden seçim bildirgesinde milletvekili dokunulmazlığının kalkmasına dair bir madde yok.
Adam da laf yok değil ya.
- Dokunulmazlığının kaldırılmasına dair ilk dilekçeyi verenlerden biri de benim.( Geç kardeşim geç, külahıma anlat bunları)
Neyse geçtik bunları. Alıştık yenmeye yenilmeye ama değişen yine bir şey yok. Ha Kel Hasan Ha Hasan Kel! O da pok o da pok!
Seçim bezirgânları defolup gittikten sonra yine kendi dünyalarımıza dönüyoruz. Bugünlerde kendi halinde Türk Sanat Müziği söyleyen bir şarkıcı dadandı pazarlara. Sanki bize konser veriyor. Öyle de güzel terennüm edişi var ki, alkıştan kırılıp geçiyor ortalık. Para pul istediği de yok. Sadece deşarj oluyormuş, kendisiyle konuştuğum kadarıyla.
Karşıdaki boşlukta elindeki açılır kapanır küçük masasıyla yer bulmaya çalışan ellili yaşlarda bir bayanla “ bak senin gibi yazar geldi” uyarısıyla çok geçmeden tanışıyorum. Yazdığı romanın adı: Gülbahar. Başından geçenleri anlatıyor. Yayıncısından yediği madiği çekinerek söylüyor ve benden medet umuyor, ikinci romanı için tanıdık bir yayıncı var mı diye.
Romanını bir çırpıda okuyorum. Romanın baş karakterinin adı Gülbahar. Romanın ismine vermiş karakterin adını. Ah bu kadınların çektikleri. Hep kadınlar üzerine roman yazılsa dünyalara sığmaz diye düşünmekteyim. Erkil toplum olmanın sancılarını mı yaşıyoruz acaba? Ağzı var dili yok Gülbahar’ın. Son zamanlarında evden kaçıp hastanede Azrail’le cebelleşmekte iken arayıp buluyor kızı. Hep koca dayağı, kaynana dırdırı.Bir de üstüne gelen kuma perişan etmiş Gülbahar’ı. Gülbahar’ı okurken hep düşündüm. Kadının iç dünyası ile yazılmış bir kadın romanı. Romanı oldukça başarılı buldum. Ama yazarına gelince boynu bükük, güneşin alnında elinde başka romanları okurken kendi dünyasındaki fırtınaları sezmekte hiç zorlanmadım.
Araba parkı yüzünden pazarcının dayak yiyişi hala gözlerimin önünde. Adamcağızın yanına gidene kadar hali perişan oldu.
- Lütfen arkadaş tezgahımın önüne park etme!
- Ben polisim, arabamı park ederim, sana mı soracam.
Sonrasında malum.Adam, Cüneyt Arkın gibi mübarek. Vurduğu boşa gitmiyor.
İnsan hata yapar mı yapar. Hattimi aşarak yorgunluktan olsa gerek akşamüzeri pazara arabayı sokarken, önümde seyyar çöp arabasıyla bekleyen çöpçüye çabuk ol,çık buradan dememle ortalık birden karıştı. Adamcağız kendinin küçük görüldüğünü bahane ederek üstüme yürümez mi. Neyse adamdan özür falan diledik de gönlünü aldık. Sonradan kendi kendime yemin ettim. Yılana bile tatlı dille yaklaşmak gerekiyormuş.
Şimdilik bu kadar. Daha çok yazacaklarım birikti. Ha şunu da söylemeyi unutmayayım. Bu aralar kendime terapi uyguluyorum. Nasıl mı Yaşar Kemal’in romanlarını okuyarak. Demirciler Çarşısı Cinayeti yeni bitti. Sırada Yusufcuk Yusuf var. Bir de Aynur Engindeniz kardeşimin yazdıkları var ki her şeye değer. Onları da kısa zamanda değerlendirip sizlerle paylaşacağım.
Selamlar.
YORUMLAR
Bir yazar düşünerek mi yoksa yasayarak mı daha güzel yazar diye soracak olursak feleğin çemberinden geçmis olanlari dinlemek gerek diye düşünüyorum.
Bir de her seçimde bol keseden atip savuran siyasilere gelince, bir Çin atasözü derki, balik verme, balık tutmayı öğret.
Bizde denizleri bile kurutacaklar ellerinden gelse, değil ki balik tutmayı öğretmek :(
Tebrikler Ayhan Bey
Eeee!...
Hayat kolay değil.
her birimizin ayrı bir macerası var.
her birimizin hayallerimiz ve gerçeklerimiz farklı.
Güçlü bir kalemin anlatımı ile,
gerçekten daha bir renkleniyor durum.
daha da güzelleşiyor.
Tüm acı veren yanları ile hayat,
bu sayede çekilir hale geliyor galiba.
Güzeldi.
Senin hayata bakışın, paylaştığın fotoğraflar, güne düştüğün notları her zaman ilgiyle takip ediyorum. Biri hayatı edebiyat gibi yaşıyorsa o da sensin. Şurada anlattığın kısacık olaylardan bile onlarca hikaye çıkar. Sen bu hikayeleri yem yaşıyor hem yazıyorsun.
Saydığın "terapi" listesinde adımı görmek, nasıl söylesem inanılmaz gurur verici bir durum. Mutluluğumu anlatamam. Sen gör hisset ve yaz Ayhan Abi. İnan bana sen bizim sağlam tutmaya çalıştığımız kalemizin temsilisin.
Saygılarımla.