Dünya tekerimde hikayeler 9
Bisikletle Strazburg dan Paris e...
30 Mart 2013 2. gün Sarreburg dan Nancy ye...
Bölüm 2 Sefillere Yolculuk Viktor Hugo
Kalabalıklar her zaman tehlikelidir. İçinde ruhlarını ucuza satan alçaklar barındırır.
Victor Hugo 3.Napolyon’un 1851 yılının sonundaki askeri darbesi sebebiyle sürgüne çıktı.
Zamanının çoğu genç yazarı gibi Hugo da, 19. yüzyılda Romantik Akımın ünlü temsilcisi ve Fransa’da edebi alanın önde gelen şahsiyetlerinden olan François-René de Chateaubriand’dan etkilendi. Chateaubriand gibi Hugo da Romantizmin eksikliklerini gidermeye çalıştı, politikaya dahil oldu (genelde bir Cumhuriyet yanlısı olarak) ve siyasi görüşleri nedeniyle ve 3. Napolyon’un 1851 yılının sonundaki askeri darbesi sebebiyle sürgün edildi.
Hugo’nun ilk romanı Notre-Dame de Paris (Notre Dame’ın Kamburu) 1831’de basıldığından büyük başarı kazandı ve çabucak Avrupa’daki diğer dillere çevrildi. Eserin etkilerinden biri de Paris şehrini utandırarak romanı okuyan binlerce turistin görmeye geldiği uzun süredir ihmal edilen Notre Dame Katedrali’nin restore edilmesi oldu. Roman ayrıca Rönesans öncesi yapıların da bakıma girmesi konusunda etki etti.
Hugo 1830’ların başında toplumsal sefalet ve adaletsizlik hakkında büyük bir eser üzerine çalışmaya başladı. Ama Sefiller’i tamamlamak tam 17 yıl sürdü ve roman nihayet 1862’de yayınlandı. Hugo romanının kalitesinin kesinlikle farkındaydı ve yayın hakkını da en yüksek teklife verdi. Belçikalı yayınevi Lacroix and Verboeckhoven o zaman için nadir görülen bir pazarlama kampanyasına girişti. Başlangıç olarak romanın ilk bölümü ("Fantine") büyük şehirlerde piyasaya sürüldü. Teslim edilen kitaplar bir saat içinde tükendi ve Fransız halkında büyük etki yarattı. Sefiller romanina cok agir elestiriler yapilmis olmasina ragmen Sefiller romani dünya klasiklerinin arasina girmeyi basardi.
Hugo 1841 de Fransiz Akademesine secilmesiyle siyasete var olmaya basladi. III. Napolyon) 1851’de askeri darbe yapıp gücü ele geçirince anti-parlamenter bir anayasayı yürürlüğe koydu. Bunun üzerine Hugo da onu vatana ihanetle suçladi. Ve sürgün hayati basladi. 1870’te vatanına döndü ve çabucak Ulusal Meclise seçildi.
1870’te şehrin Prusya tarafından kuşatıldığı sırada Paris’teydi. Halka yemeleri için Paris hayvanat bahçesindeki hayvanlar veriliyordu. Kuşatma uzadıkça yemekler de azalıyordu. Hugo günlüğünde bilmediği şeyleri yemek zorunda kaldığını yazıyordu.Sanatçıların hakları ve telif hakkı hakkında duyduğu endişe sebebiyle Uluslararası Edebiyat ve Sanat Derneği’ni kurdu. Bu dernek Edebi ve sanatsal eserlerin korunmasına dair Bern Konvansiyonu’nun da önünü açtı.
Victor Hugo 22 Mayıs 1885’te 83 yaşındayken zatürreden öldü. Ülkeye bir yas havası hakim oldu. O sadece saygı duyulan önemli bir edebi figür değil aynı zamanda Fransa’da Üçüncü Cumhuriyet’e ve demokrasiye yön veren bir devlet adamıydı. Zafer Takı’ndan gömüleceği Panthéon’e kadar götürüldüğü Paris’teki cenaze törenine iki milyondan fazla insan katıldı. Hugo, Panthéon’da Alexandre Dumas ve Émile Zola gibi önemli yazarlarla aynı yerde yatıyor. Fransa’da pek çok büyük yere onun adı verildi. Vasiyetinde ise şunlar yaziliydi.
("Fakirlere 50.000 frank bırakıyorum. Mezarlığa onlara mahsus cenaze aracı ile nakledilmek istiyorum.
Hiçbir kilisenin benim için ayin yapmasını istemiyorum. Bütün ruhlardan benim için dua etmelerini rica ediyorum.
Tanrı’ya inanıyorum.")
Ve karsinizda güzeller güzeli Nancy sehri, tepeleri aştiktan sonra koskocaman bir sehirle karşilaştik. Göçmenlerin ve özellikle araplarin oturduğu bölgeden girdik şehre. Bu bölgelere fransa demek yürek ister. Göçmenler avrupada yaşadiklari ülkelerde kendi vatanlarini yaratmişlar. Kalacağimiz otel bu bölgedeydi pek güvenli bulmadiğimiz için ve bisikletlerimizi çaldirmaktan korktugumuz için daha temiz ve daha güvenli bir bölgede otel bulup yerleştik. Sonrasi Nancy keşfetmekle geçirdik. Sehrin en güzel yeri Stanislas meydani 17. yüzyılın ortalarına kadar Nancy’de bugün için eski ve yeni şehir olarak adlandırılan bölgelerin arasında geniş bir düz arazi bulunuyormuş. Lorraine Dükü Stanislas Leszczynski, bu arazi üzerinde uygun bir yere görkemli bir meydan yapılması için mimar Emmanuel Here’yi görevlendirmiş. 1755 yılında tamamlanan, dört köşesinde altın renginde demir kapılar yer alan meydanın tam ortasında Stanislas’ın heykeli bulunuyor.1983 yılından bugüne çevresindeki birkaç meydan ve yapıyla birlikte UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alan Stanislas Meydanı gerçekten çok güzel ve gösterişli. Işiklarin yanmasiyla görkemli güzelliğine aşik olmamak elde degil. Gezdiğim şehirlerin meydanlarini hizlica geçiriyorum aklimdan sonra Taksim e takiliyor aklima. Inanin Taksim gariban, bakimsiz, estetikten uzak ve basit bir meydan. Istanbula hiç yakişmiyor. Akp döneminde dahada bozuldu birde gezi parki kaldirilip yerine avm yapilmiş olsaydi iyice bok edilecekti içine. Umarim bir gün gerçekten güzel ve özel bir meydana dönüstürecek bir babayiğit belediye başkani gelir ve taksimi güzel meydanlar listesine sokar. Stanislas meydani ve çevresi tarihi Nancy ve Nancy nin tüm güzelligi, albenisi bu bölgede. Bembeyaz Sebastian Kilisesinin gösterisi, Dük Sarayı, sehre girişi sağlayan tarihi Kale Kapısı(Citadella Gate), Lorraine Müzesi görmeye zaman ayirmaniz gereken yerlerden. Küçük çekik gözlü çinlilerden burdada bol miktarda var. Yolumuzun üstünde gördüğümüz bir panayira dalip biraz eglendik. Üşümeye başladim zaten yolculuğa hasta başlamiştim ve kendimi kötü hissetmeye başladim. Otele dönüp yattik yarin uzun bir yol bizi bekliyor.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.