- 1868 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
BALKAN GERÇEĞİ-4
Gezimizin dördüncü gününde Gostivar’dayız.
Gostivar, Batı Makedonya’nın ortalarında 90 bin nüfuslu bir kent. 60 bin Türk yaşıyor. Kentte yaşayan 30 bin kadar Arnavut ve Makedon da Türkçe biliyor. Yani Balkanlarda belki de herkesin Türkçe konuşabildiği ender kentlerin başında geliyor Gostivar.
Gostivar Meydanı’nda bizi daha önce Sakarya’ya gelen ekipten biyoloji öğretmeni Kazım Kazım, lise öğrencileri Gülcan Hasip, Ceyhan Zender, Ceylan Rakip ve Samiye Kasım ve diğer soydaşlarımız karşılıyor. Bir de okul müdürü var; Gülcahit Emin. Okula gidiyoruz. Kapıda dev bir Türk bayrağıyla öğrenciler bize “hoş geldiniz” diyorlar. Okulun adı iki yıl önce-azınlık haklarının yasallaşmasıyla- Gostivar’lı Türklerin isteğiyle verilmiş; Mustafa Kemal Atatürk İlkokulu.
Ve…
İki katlı büyük okulun dışı beyaza boyanmış, ve bütün katları boydan boya kaplayan üç harf; V. T. C. Yani, Vatan, Türkiye Cumhuriyeti. Gelin siz siz olun da duygu seline kapılmayın. Okulda üç dilde eğitim görülüyor; Türkçe, Arnavutça ve Makedonca.
Makedonlar, Kosova’daki Arnavutlardan daha demokratik davranmışlar ve Türkçe eğitime izin vermişler.
Gülcahit bey bize okulunu gezdiriyor; Sanki Türkiye’deyiz. Türkiye’den 8 okulla “kardeş okul” olmuşlar; resmi bayramlarda karşılıklı öğrenci kabulleri yapıyorlar. (Geçtiğimiz yıl bu okulun 25 kişilik öğrenci grubunu Adapazarı’nda misafir etmiştik. Gülcan, Ceyhan, Ceylan, Samiye bunlardan bazıları)
Sınıfların duvarları yine Atatürk, Osmanlı padişahları, Osmanlı tuğrası üç hilal ve Türk bayraklarıyla süslenmiş.
Buradan mihmandarımız Abdülmecit’in köyü Banisa’ya doğru yola çıkıyoruz.
Banisa, Gostivar’ın 3 km bitişiğinde 10 bin nüfuslu bir Türk köyü.
Akşam saatlerinde köye giriyoruz; o da ne? Köyün girişinde 5 davul 5 klarnetle ve caddeye asılmış dev bir Türk bayrağıyla karşılanıyoruz. Makedonya Türk Demokratik Partisi Genel Başkanı da karşılayan kalabalık arasında.
Göz yaşları arasında rehberimiz Abdülmecit Nureddin’in evinin bahçesine girdiğimizde muhteşem bir sofra bizleri bekliyor. Sonradan öğreniyoruz ki 5 aile bir araya gelerek hazırlamışlar yemeği.
Aynı zamanda milletvekili olan Makedonya Türk Demokratik Partisi Genel Başkanı Dr. Kenan Hasibî ve yine bir Türk millet vekili Hadi Nezir de soframızda.
Biz yemek yediğimiz sırada bazı Makedon gençler Türk bayrağını yırtmak istemişler, biraz münakaşa olmuş ama engel olmuşlar. Bu olayı bize aksettirmediler.Ta ki vedalaşana kadar.
Yemekler gerçekten harikaydı ama yemeklerden daha harika olan sohbet ve kaynaşmaydı.
Banisa’nın muhtarı Nasır Hasip adlı 50 yaşlarında bir Türk. Koyu bir Trabzonspor taraftarı.. Nasıl bir kucaklaştık, görmek lazım.Nasıl kucaklaşmam? Serde Trabzonsporluluk var. Muhtar Nasır’ın ağzından şu sözlerin döküldüğünü duyuyorum:
“Yusuf bey, ne olacak bu bizim Trabzonspor’un hali?”
Muhtara soruyorum; “-Nereden çıktı bu Trabzonsporluluk?”
Muhtar Nasir Hasip açıklıyor: “ Biz burada Anadolu özlemiyle yaşıyoruz, Trabzonspor da Anadolu’nun sesi.”
Balkanlarda neredeyse her şehirde II. Abdülhamit’in hediyesi bir saat kulesi vardır; elbette Gostivar’da da. Hemen bitişiğindeki orijinal kubbeli camiin adı da “Saat Camii”. Saat Camii ve Saat Kulesi şehrin en işlek caddesine bakıyor. Gece serinliğinde caddede yürüyoruz. “Korza Pastanesi”ne dalıyoruz. O da ne? Sayıyoruz: tam 32 çeşit dondurma.
Boş bulunup sordum tezgahtara;
“Du yu spik ingliş?”
El cevap;
“Zorlama ağbi kendini. Biz de sizin gibi öz be öz Türk’üz; Türkçe konuş!”
Abdülmecit’in, bizleri yolcu ederken, ağlamaktan cümleleri fasılalarla söylediği veda konuşmasında bizleri en çok etkileyen sözleri şu oldu;
“ Bizi unutmayın ne olur? Türkiye’nin zor durumunu ve hariciyesinin açmazlarını biliyoruz ama hiç olmazsa halkınız bizi unutmasın. Güçlü bir Türkiye’nin gölgesi bize yeter.”
Ne cevap verebilirdik ki?.
Gece geç vakit Vardar Nehri’nin çıktığı yerdeki otelimize yerleşiyoruz.
YORUMLAR
V. T. C. Yani, Vatan, Türkiye Cumhuriyeti.
Teşekkürler Hocam aynı milli heyecanı yüreğime taşıdığınız için...
Saygılar sunuyorum