- 602 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
Yumurta Soyma Makinası 2
Ben ilk kez karakola düşmüyordum ki..!
Bul karayı al parayı, boncuklu çubuklar, ne dümenler vardı bizde bee…
Daha önce kaç defa karakolluk olduk kim bilir. Başkomserin “Gene mi sen” demesi boşuna değildi. ‘Gene ben komserim, parasızlık yüzünden’ diyecektim diyemedim. Ayrıca şunu da demeyi çok isterdim ‘Sen başkomser oldun keyfin gıcır tabii. Koltuğuna kurul, o tarafa dön emir ver, bu tarafa kaykıl emir ver. Sonra aybaşında gelsin paracıklar…” diyemedim valla diyemedim.
İki resmi giyimli beni ite kaka girişe yakın bir odaya götürdüler. Ben dikleşmeye, itiraz etmeye başladım. İlk ifademi alacaklar. Üzerimde bir şey yok ki şu anda. Kalan iki parçayı ekip arabasının koltuk arasına sokuşturdum çaktırmadan.
Bilgisayarda uzun uzun bir şeyler yazdıktan sonra bana döndü “Anlat bakalım” dedi.
“Neyi anlatayım” dedim.
“Otu, ot işini”
“Ne otu” dedim.
“Sattığın otu, hadi bizi uğraştırma da anlat kardeşim” dedi.
“Sen neden bahsediyorsun, benim otla motla işim olmaz” dedim, sahte bir kızmış ve bozulmuş ifadeyle.
“Ulan seni ot satarken suçüstü yakalayıp getirmediler mi?”
“Hayır amirim, kızlara laf atıyor diye ihbar etmişler, ondan yaka paça getirdiler” dedim. “Ulan adamı çıldırtma” dedi. Kalktı gitti.
Az sonra komser kudurmuş gibi girdi kapıdan.
“Ulan şimdi de inkar mı ediyorsun” dedi.
“Şöyle şöyle yaz, imzalat” diye emretti görevliye.
“Üzerimi arayın isterseniz ben öyle bir şey yapmadım, asla imzalamam komserim” dedim.
“Şunun üzerini iyice arayın”
Onun yanında aradılar, bir şey yok.
“Siz benim dediğim gibi yazın, imzalamazsa ‘imzadan imtina etmiştir’ diye not düşün, savcılığa götürün” dedi.
Bana dönerek “Şu yumurta soyma makinasının bozuğundan göndereyim deme sakın, kafanda parçalarım haa” dedi, gülerek. Yürüdü gitti.
“Sağlamından göndereceğim komserim, sağlamından” dedim.
Ah ulan parasızlığın gözü kör olsun. Ulan Kör Salih şimdi sağ olacaktın ki..! Yumurta soyma makinasının fabrika hissesinden direkt yüzde onyedi pay verirdim şerefsizim. Sen ne yapar ne eder o parayı bulurdun. Ah ulan Salih ah…
Bilgisayar çıktısını burnuma dayadı görevli, “İmzala” dedi.
Okudum. İnadına yavaş yavaş okudum. Uyuz oldu. Altına “Ben burada yazılanların hiçbirini yapmadım, hiç birini de kabul etmiyorum” diye yazdım el yazımla. Bastım imzayı.
Ulan biz kaçın kurasıyız be.
Nöbetçi savcının karşısına diktiler sonra.
Savcı ifadeyi okudu. Altındaki benim notumu da tabii. “Anlat bakalım” dedi.
“Efenim ben parkın köşesinde dikilirken etraftan birileri ‘kızlara laf atıyor’ diye ihbar etmişler. Ekipler beni yakaladı karakola götürdü. Bu beyefendiler de böyle ifade yazdılar. Ben asla kabul etmiyorum efenim böyle bir şey yapmadım, yapmam da” dedim. Öyle bir yüz ifadesi, öyle bir acındırma ki. Savcı da acemi değil, “üzerinden bir şey çıktı mı” dedi. “Çıkmadı efenim” dedi görevliler.
Bana baktı, süzdü süzdü bir müddet “Ulan bi .okluk olduğu belli ama üzerinden bir şey çıkmamış” dedi.
Delil yetersizliğinden “Beraat” ettim.
İki görevli ortada kala kaldı. Ben hemen uzaklaştım...
Bu savcıya da sağlamından bir "Yumurta Soyma Makinası" göndermeye söz verdim içimden.
YORUMLAR
Merhabalar Suat abim.
Bu işin sonu nereye varacak şimdiden merak etmeye başladım.
Heyacan ve aksiyon dolu bölümlerinide okumak ümidiyle, sağlık ve sıhhat dolu nice başarı dolu mutlu günler diliyorum.
Sen hep yaz abim, bu hayatın gerçeği olan yazınızın ve çalışmanızın takipçisiyim.
Kutluyorum ve saygıyla selamlıyorum.