- 847 Okunma
- 3 Yorum
- 1 Beğeni
O, Bu Dünyadan Vazgeçti
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Ölümün karşısında her şeyin birden bire sıfırlandığını pek çok kez gördüm. Tüm kavgaların, savaşların, kıskançlık ve kırılmışlıkların, öfke ve nefretin, kederlerin son bulduğu yer ölüm. Kronometrenin başa sardığı yer.
Mahcubiyetle çok kez yaşadım bu silinişi. Öyle sarsıcı bir gidiştir ki bu. Baharda dağlardan gelen bir sel suyu gibi ne var ne yoksa önüne katıp götürür. Her mânâda arınmadır ölüm. Gidenin giderken kazandığı o masumiyet, utançla doldurur kalbinizi. Hem gideni aklar paklar, hem kalanların kalbindeki kiri. Kötü ne varsa alıp götürür peşi sıra, iyi olan ne varsa üzerini açar. Gömülü olduğu, saklı durduğu yerden çıkarır iyilikleri. Ölümün silemediği tek şey sevgiye dair olandır. Aşktır, sevdadır.
Hangi ölüm -gideni bilmem ama- kalanları sorguya çekmez? Hatta ölen hesaba çekilmeden çok evvel kalanların vicdanında başlar muhasebe.
Neleri esirgedik birbirimizden? Neleri çok gördük? Sakındık yahut vermekten, dolu dolu vermekten korktuk? Zaman? Emek? Para? Neydi bizi vermekten alıkoyan? Üç günlük beraberliklerimizde bizi birbirimizden uzak düşüren neydi? Ne tür bir savaşın kurbanı olmuştuk ki? Savaş ganimetlerine sarıldık sıkı sıkıya. Birbirimizden esirgeyerek neyi kurtardık? Para? Onur? Kalp?
Ne çok sona şahit oluyor insan yaşadıkça. Bitişin türlü türlüsünü görüyor. Ama hiçbir son, yakınımıza düşen ölüm kadar iri bir nokta koymuyor söze. Giden kadar kalanların da cümlesine düşen o nokta, başka evlerin kapısını çalan Azrail’den başka türlü bir feryatla basıyor bizim zilimize. Elinde kalbi kavuracak bir haberle çıkageliyor. Sorgu melekleri önce bizimle konuşmaya başlıyor. "Nerdeydin bunca zaman" diyor, mesela. "Neden şimdiye kadar hiç fark etmedin yahut düşünemedin?" diyor. Binbir türlü uğuldaşma ve gürültü yırtıyor kulaklarımızı. Sonsuz bir alışverişin pazarlığına oturuluyor. Unutmanın gömleğine bürünene kadar utancının duvarı önünde çırılçıplak ağlamaya mahkum insan, hafızasınca can çekişecek bu vakitten sonra.
Bir ölüm haberi üzerine kalbim kavrulurken yeniden düşündüm bunları.
Zaten her sabah ben uyanmadan güne gözlerini açan bir şey var, içimde; bir kara sızı.
Bu sabah hepsinden önce davrandı sevgili dostum.
"Ben bu gün hastaneye gidemeyeceğim." dedi. Çünkü O... Dün öğleden sonra... Ves’im bu dünyadan vazgeçti."
Sular seller gibi aktı içimden o veda. Dola taşa aktı,Ves bu dünyadan vazgeçti diye...
Bir hastane odasında günlerdir , kirli duvarlara baka baka soluk alıp vermeye çalışırken düşündüm onu, yapayalnız... Vazgeçme nedenini kavradım.
Bu dünyadan vazgeçemeyen bizler, birbirimizden yıldızlar gibi bu denli uzakta nefes alırken... Ves, kayıp giden bir yıldız gibi "vazgeçti" diye...Ben bu sabah... Ağladım, ağladım.
Yazıyı güne layık gören şeçki kuruluna teşekkür ederim.
Okuyan ve yorumlarıyla değer katan, söz ile temas ettiğimiz yüreklere selam olsun.
YORUMLAR
güzeldir benim arkadaşımın kalemi hep ve özeldir de...
naif duyguların insanıdır çünkü O...
ancak bu yazısı daha bir ayrı dokundu içerime nedense...
hani demem o ki;
yazı bittiğinde ağladım, ağladım, ağladım...
çünkü çok düşünürüm bu yazdıklarını,
ve çok gitmişliğim vardır bu sebeple düşmanımın kapısına bile;
üç günlük dünya derim hep, nedir ki bölüşemediğimiz?
ya uyanamazsam yarın sabaha derim hep!
ondandır öfkem şiddetli olsa da, kin tutamam kimselere...
herkes kendi vicdanında arınıyor nihayetinde,
yarın bir gün ölüp gidersem ben içim huzurlu giderim,
oysa yarınını, ölümü düşünmeyenler ne kadar huzurlu olurlar kendi yüreklerinde?...
işte meselenin özü bu,
ne güzel bir yazıydı, yürekten kopup gelen, düşündüren hep kaçtığımız gerçeği,
ve yüzümüze tokat gibi indiren!
başınız sağolsun arkadaşım, ışık içinde uyusun dostunuz...
daimi sevgim ve selamlarımla...
Eylül Nisa
İşte meselenin özeti bu "çok gitmişliğimiz vardır bu sebeple düşmanımızın kapısına bile" ve "üç günlük dünya" dır.
"Bizden geriye ne kalacak diyorum" diyordu Murathan.
Gidenlerden geriye kalan o hüzün onları andığımızda tebessüme dönüşebiliyorsa giden olması gerekeni bırakmıştır zaten yüreğimize.
Baki selam ve muhabbetle!
Eylül Nisa
Selam ile!
evet o son çizgiye konaçlanan hesaplar..
arada bir çimenleri ezerken uğrasa mabeynimize
kimbilir
daha usul basardık yere..
tebrik ve sevgiler..
Eylül Nisa
Çok teşekkür ederim sağ olunuz var olunuz, yorumunuzla değer kattınız.
Selam ve muhabbet ile!