- 780 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Türkçedeki Hitap Kavramlarının Anlam Değişikliğine Uğraması Ve Bazı Kavramların Argolaşması Üzerine Bir Çalışma
Hitap, bir kişinin ismi yerine başka bir sözcük ya da söz öbeğiyle seslenme. TDK sözlüğü, hitap kelimesini “Sözü birine ya da birilerine yöneltme, seslenme.” şeklinde tanımlamıştır.
Hitap kavramı, insan hayatında önemli bir yer teşkil etmektedir. Bir kişinin ismi yerine daha samimi, içten davranmanın ve yakınlaşmanın vermiş olduğu rahatlıkla insanoğlu birtakım hitaplara başvurmaktadır. Bu yüzden insanoğlu, günlük iletişiminde hitaplara sıkça başvurduğu gibi iletişimde de bir nevi kendi tarzını yansıtmaktadır.
Günlük iletişimde önemli bir yer teşkil eden hitapların, özellikle son yıllarda çokça kullanıldığı, birtakım anlam değişikliğine uğradığı, bazı hitapların argolaştığı ve kötü yakıştırmaların yapıldığı bir durum söz konusudur. Bu durumların cinsiyet, yaş düzeyi ve bulunulan coğrafik bölgeye göre değiştiği bir durum söz konusudur.
Bazı hitapların anlam değişikliğine uğraması, argolaşması ve kötü yakıştırmaların cinsiyete göre yapılması yaşanan bir durumdur. Bir bayanın karşı cinse karşı kullanması gereken hitapları hemcinsine kullanması ya da bir erkeğin karşı cinse kullanması gereken hitabı hemcinsine kullanması, hitap-cinsiyet kavramınını çatışmaya sürmektedir. Türkçedeki hitapların değersizleştirildiği, sıradanlaştırıldığı, Türk milletinin yaşayış tarzı sonucunda oluşan örf ve âdetin bir nevi değiştirildiği ve buna yeni bir boyut kazandırıldığı, buna ek olarak günümüzde sosyal medyanın hayatta önemli bir yer edinmesiyle iletişim, etkileşim kavramını sosyal medya ile bir üst boyuta taşıdığı ve bunun sonucunda hitaplarda anlam boşalmasının gerçekleştiği nihai bir durumdur. Sosyal medyada hitapların yorumlarda kendini göstermesiyle beraber, karşı cinse kullanılacak “ Aşkım, sevgilim, bir tanem, hayatım” ve bununla birlikte hayvan adlarının “Kuzum, kuşum, kediciğim, kelebeğim” ve buna benzer birçok kavramın hitap haline geldiği bir durum ortaya çıkmaktadır. Buradaki hitaplara bakıldığında; karşı cinse kullanılacak hitaplar, hayvan adlarının ve çiçek adlarının hitaplaştırılmasıdır.
Genellikle yaş düzeyi 18-22 olan üniversite öğrencilerinin sıkça kullanmış olduğu hitaplardan bazıları “Aga, hacı, hocam, kanka, kanki, kardo, panpa, reis” vb. hitaplar, bu yaş düzeyinin iletişiminde önemli bir yer ediniştir. Bu hitapların asıl anlamlarının dışında, farklı anlamlara gelecek şekilde kullanılmaktadır. Ağa ya da aga olarak ifade edilen kelimenin asıl anlamı “1.Geniş toprakları olan, sözü geçen, varlıklı kimse 2.halk arasında sayılan ve sözü geçen erkeklere verilen unvan.” şeklinde olduğu; ancak bu yaş düzeyindeki ağa ya da aga olarak telaffuz edilen hitap, tanımı verilen ağa ile örtüşmediği gibi gerek telaffuzda gerekse yazımında değişiklik olduğu görülmektedir. “Hacı” hitabının asıl anlamı “1. Din buyruklarını yerine getirmek için hacca gitmiş Müslüman. 2. Kudüs, Efes vb. kutsal bir yeri ziyaret etmiş olan Hristiyan” şeklinde bir tanımı olmakla birlikte, bu yaş düzeyindeki kullanımın yine hacı hitabıyla örtüşmediği gibi hacca gitmemiş kişilere de bu hitap kullanıldığı görülmektedir. “Kanka”nın anlamına bakıldığında “Kardeş kadar yakın olan kimse.” olarak ve bunun günümüzdeki kullanımına bakıldığında, birbirini hiç tanımayan bireylerin de bu hitabı kullandığı bir durum söz konusudur. “Kanka” hitabı sonucunda; kanki, kardo kankeyta, panpa, panpiş hitapları türetilmiştir. Bu türetmeler, hitap kavramının gücüyle etkili bir durumdur. Yani genişlemeye müsait bir hitap, farklı değişimlere uğratılarak yapılmakta ve eski hitabı çağrıştıracak bir mahiyette yapılmaktadır. “Reis” hitabı, daha çok unvan olarak ve asıl anlamı “1. Küçük tekne kaptanı 2. Başkan 3. Lider” olarak bilinmekte ve kullanılmakta; ancak bu yaş düzeyindeki bireylerin kullanım amacı gerçek anlamıyla örtüşmediği gibi hiçbir vasfı dahi olmayan kişilere bu hitap kullanılmakta ve kelimede değişiklik meydana getirilerek “Reyiz” haline getirilmiştir. Bu ve buna benzer “Usta, Üstat, moruk” gibi hitapların da anlam boşalmasına uğramış birer hitaplar olduğu bir durum söz konusudur.
Coğrafik açıdan bakıldığında “Barzo, varoş, zonta” gibi hitap ve argoların kullanımı, coğrafik bölgeye göre olduğu gibi bulunulan ekonomik düzey de, bu kullanımlarda belirleyici bir rol oynamaktadır. “Barzo” olarak bilinen argo kelimenin Ermenicede “Ayı” manasına geldiği ve bu argo hitabın daha çok doğudan batıya göç etmiş bireylere kullanıldığı bilinmektedir. “Kent veya kasabada kenar mahalle” olarak bilinen “Varoş ”un anlamı dışında bir anlam taşıdığı, anlamının değişikliğe uğramasıyla birlikte, sosyo-ekonomiklik düzeyini ölçen bir kavram haline geldiği, bireylerin ayrıştırıldığı, alt-üst tabaka durumunu gösterir bir durum haline getirildiği bir durum söz konusudur. “Zonta” hitabının her ne kadar maganda ile eşdeğer tutulan bir kavram olsa da, maganda kavramıyla ne fonetik ne de semantik açıdan bir ortaklık bulunmamakta ve tamamıyla uydurulmuş bir argo sözcük olarak ağızlarda yerini almıştır. Maganda “Görgüsüz, kaba, anlayışsız, terbiyesiz ve uyumsuz kimse.” olarak bilinmekte; ancak “Zonta” ekonomik durumu orta ya da üst tabakada olup o düzeye göre kılık-kıyafet, davranış bakımından farklı ve gülünç durumda olan kişilere kullanılan bir hitap olarak bilinmektedir.
Türkçedeki bazı kavramların ve özel isimlerin argolaşması da söz konusudur. “Kezban, Okşan vb.” gibi özel isimler argolaştığı gibi yeni anlamlar kazanmış, kazandırılmıştır. Kezban özel ismi Farsçada “Kedban” “ev hanımı” olarak bilinmekte; ancak bu, Arapçadaki “Tükezziban” sözcüğüyle karıştırılmakta ve “Kezban” isminin yalancı anlamına geldiği bilinmekle birlikte, son zamanlarda bu yaş düzeyindeki bireyler, Kezban kelimesini daha çok kendini aşırı güzel sanan, kibirli, nazlı, erkeğe karşı saygısız olan kızlar için kullanmaktadır. Eski Türklerde önemli bir yer teşkil eden at, avrat, silah anlayışından doğan “Okşan” ismi, rivayetler neticesinde “Ok” ve “Şan” kelimelerinin birleşimiyle özel isim haline geldiği bir durum söz konusudur. Erkeğin hep yanında taşıdığı önemli şeyler(ok ve şan) olmakla birlikte erkek okunu sırtında, şanını yüreğinde taşırdı. Böylelikle Okşan eski Türklerde bir kadını temsil ettiği gibi bir yaşayış tarzını da göstermiştir. Okşan hitabının ya da özel isminin ikinci bir anlamı “benzeyen, andıran” olduğu bilinmektedir. Günümüzdeki anlamı veya çağrışım olarak “80’li yıllarda gece kulüplerinde çalışan kadın ya da erkek düşkünü yaşı geçmiş kadın” olarak bilinmekte ve anlamından uzaklaştırılarak argolaşmış bir durum haline getirilmiştir.
Kötü yakıştırmalarla birlikte birtakım isimlerin hitap haline dönüştüğü “kirpi, at, inek” vb. kavramların, bulundukları anlamlarından sıyrıltılarak yeni bir kavram haline geldiği, getirildiği bir durum söz konusudur. Kirpi “uzunluğu 25-30 santimetre olan, sırtı dikenlerle kaplı memeli hayvan”(Erinaceus europaeus) olarak bilindiği ve günümüzdeki karşılığı “Ortaokul veya liselerde bulunan erkeklerin saçlarını jöleyle dikine bir şekil vermeleri sonucunda aldıkları isim” haline; hayvan olarak bilinen at, günümüzde endamı güzel, boyu uzun ve dikkat çekici bayanlara kullanılan hitap haline ve yine bir hayvan olarak bilinen inek, çok çalışan öğrencilere verilen bir hitap haline getirilmiş ve anlamları genişletildiği gibi kötü yakıştırmalara doğru meyledilmiştir.
Yukarıda farklı durumlarda ortaya çıkan ve tasnifi yapılan bu kavramlara bakıldığında, örnekler daha da çoğaltılabilir. Bu doğrultuda bir dilin gelişimi, değişimi, farklı dillerle etkileşimi şüphesiz kaçınılmaz bir durumdur; ancak bir dilin değişimi olumlu yönde olması gerekmektedir. Bir dilin kültür dili, bilim dili çerçevesi içerisinde değişim yaşaması, dilin etkili bir şekilde kullanılmasına bağlıdır. Aksine bir durumda, dil denen canlı varlık, varlığını koruyup yaşayamaz. Konfüçyüs “Bir milleti yok etmek istiyorsanız, işe önce dil ile başlayın.” Sözü bu durumu özetler nitelikte olduğu gibi dil, bir halkın gerçek anlamda millet olduğunu gösteren en önemli etkendir. Bu bağlamda milletin aynası olan dil; bozulmaktan, argolaşmaktan ziyade, kültür dili ve bilim dili olmasına ihtiyacı vardır.
İbrahim BAKIR