Avşa Günlüğüm
Ada çekiyor çapasını İstanbul’dan, açıyor yelkenlerini kendi sularına doğru.
Nihayet yolculuk vakti;
Bostancı deniz otobüsü iskelesindeyiz, valizleri gönderdik önden ve çay molası veriyoruz desem de bu birazda sigara molası malum 3 saat sigara yok.Yaklaşık son 15 dk. Tanıdık simalar, selamlaşmalar vs. Ey yedi tepeli şehir nihayet kurtuluyorum yedi dişli canavarından.
Bir anons;
“Az sonra Yenikapı, Marmara ve Avşaya gidecek olan yolcularımızın dikkatine, şiddetli kuzey rüzgarları nedeniyle saatte bilmem kaç deniz mili hızla eseceğinden, dalga boyu şu ile bu kadar olacaktır, bu durumdan rahatsız olacak yolcularımızın bu yolculuğa çıkmamasını öneriyor, gidecek olanlara hayırlı yolculuklar diliyoruz.”
Haydaaa;
Hava poyraz, en sağlam hava, üstelik arkadan eseceğinden yaklaşık 20-25 dk önce varacağız.
Başladı mı bir panik.Zor bilet bulduğumuz bu yolculukta yaklaşık elli kişi iptal.Kucağında bebekli bir bayan ve korku dolu gözlerle soruyor
”ablacığım bir şey olur mu? ”
-Hayır, inan hiç sallanmayacak, bak adalıyım ben, biz ne havalarda gidip geldik, bu havada hiçbir şey yok.
İkna olmuşa benzemiyor haklı olarak.Yolculuk boyunca yanında olacağımı bildiriyor gülümsüyorum rahatlasın diye.
Nihayet kalkıyoruz Bostancıdan ve Yeni kapıda da aynı anons, orada da geri dönenler vs yolculuğumuz başlıyor.
İstanbul içinde diğer gemilerin dalgalarıyla hafif sallantı başlıyor.Yüzlerdeki ifade;
-hmm uyardılar kardeşim binmeyecektik…
-Başladı işte…
-Eyvah, şimdiden böyle ya açık denizde, batarız canım…
-ahh, ahh akılsız başım.
Bayanla göz, göze geliyoruz, sorgular gibi bakışları, açıklamaya çalışıyorum;
-Canım bu sallantı diğer gemilerin dalgaları nedeniyle, korkma inan çok iyi olacak yolculuk.
Eli mahkum inanmak istiyor.Diğer yolcular pür dikkat dinliyorlar.
-Adalı yazıyor kolyesinde, biliyordur bel ki…
-kadına bak atıp tutuyor, doğru mudur acaba?
İlk bir saat bitti ve artık açık denizdeyiz, gayet sarsıntısız, güzel geçiyor, kişilerde bir rahatlık başlıyor, büfeden kahvesini, çayını, soğuk içeceklerini almaya başlıyorlar, bir çoğu arkasına yaslanmış kitap, dergi, gazetesini okuyor, derken Marmara adasının ışıkları görünüyor.
Ben yavaş, yavaş sigara içme hazırlığındayım, paketi elime alıyor, çakmağa parendeler attırıyorum. Az sonra yolcular iniyorken tiryakilerde sigara orucunu açacak.Yan sıradaki kadın dik, dik bakıyor, sigara karşıtı diye düşünüyorum ki dayanamıyor başlıyor konuşmaya;
“ sigara mı içeceksiniz? Yasak”
-gülümsüyorum.”Biliyorum, şimdi içmeyeceğim, yanaştığımızda iskeleye çıkacağım.
“Orada da yasak”
-nasıl yani?
“İçirtmiyorlar. “
-İskelede içirtmiyorlar öyle mi?
“Evet.”
şimdi bu kadın laf olsun diye mi konuşuyor, yoksa ciddi mi?
Allah Allah ya…! ! !
Uzatmıyorum tabi.
Yanaşıyoruz ve çıkıp yakıyorum sigaramı, ben gibi bir çok kişide bozuyor orucunu.
15 dk sonra tekrar devam ediyoruz yolculuğumuza ve nihayet Avşam, ışıl, ışıl gülümsüyor bana.Kucağını özlemle açmış bir Anne gibi, beni ve sevenlerini kucaklamaya hazır bekliyor.
Bebekli bayan gülümseyen ve minnettar bakışlarıyla teşekkür ediyor.Sanki burnumu oynattım ve deniz uyudu gibi. İki bey bizi izliyor. Ben bebeği seviyorken biri başlıyor konuşmaya. Havadan iyi anlıyorsunuz, dediğiniz gibi güzel ve sorunsuz bir yolculuk oldu.
Anlıyorum ki adalı olmakla övünmemi bekliyorlar.
Oysa adalı olan herkes için çok doğaldır denizi, rüzgarı tanımak.Sınırları bellidir soluğunuzun.Alışveriş, sağlık, okul ve benzeri tüm ihtiyaçlarınız için mutlaka denizi aşmak zorundasınızdır, sınırlarınızı aşmadan elde edemezsiniz bir çok şeyi.Bu nedenle tanımak zorundasınız denizi, rüzgarı.Yön bilginiz kuvvetli olmalıdır ki yol alabilesiniz.
Artık kendi sularımdayım. Avşa günlüğümü şamandıramı kavuşmaya demirleyerek sonlandırmıştım.
Kavuşmaya Demirledim Şamandıramı
denize düşen gölgesidir ayrılığın
varlığım gitse de anakaraya
sınırsız sevgimdir kalan
sınırları belli adaya
gemide bir adalı
gizlerken vedaya öfkesini
kıyıya vurur bakışları
kibarca gülümser ayrılığa
bilir ki bir andır yaşananlar
sevdalar heyecanlar ayrılıklar
hepsi bir anlık
yalnızca tortusudur zamanda biriken
yalanlar ve acılar
bir de yek başınalık
yalnız yaşanır doğum da ölüm de
bir ordu içinde yalın adımlanır yollar
hey gidi adalı hey
kopartıyorlar her defasından kıyından
sökercesine ciğerini
bir ah demiyor duruşun
en derin nefesini çekerek içine
kavuşmaya demirliyorsun şamandıranı
şimdi bırak yanan başını poyraza
sal saçlarını uçuşsun
ki silinsin göz yaşların
seni uğurlayan martıların çığlıklarına
sun en hüzünlü imgeleri
ahh be adalı
buraya kadarmış bu yıllık
her koyunu ayrı öptüğün
Avşa günlüğüne astığın şiirler
buraya kadarmış
süzülüp gidiyorsun işte
.
biliyor musun
gittikçe uzaklaşırken senden
her hücrem yakınlaşıyor sana
yakınlaşıyor yeniden kucaklaşmaya
ve dönüşündeyim Marmara burnunun
son kez dokunuyorken bakışlarım duruşuna
tutkumu bırakıyorum sana
en ıslak hüzünleri zamana
birde bu şiirimi
iyi bak
iyi bak ona..
Avşa/günlüğüm
Figen yarar
2008 Avşa günlüğümde ise yine yazmaya çalışacağım.
araladım kirpiklerimi
Marmaranın mavisine
açıyorum gözlerimi
derin bir iç geçiriyor göğsüm
ahh nasılda boylu boyunca
uzanmış kumsal
iki kolunu açmış
bir Anne gibi bekliyor Avşa
kucaklamak için özlediklerini
şimdi sevme
sevdiklerine sarılma zamanı
hoş buldum Avşa...
sınırları belli adada sınırsız özgürlük istemiyle bir adalı..Figen Yarar
Devam edecek
01/Temmuz/2008
Avşa günlüğüm
Figen Gönülver Yarar
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.