İZAHI MÜMKÜN OLMAYAN BİR YOLCULUK...
Durgun bir su üzerinde yalpalayan, yavaş yavaş süzülen, sarı - kızıl bir çınar yaprağıyım ben… Kurumuş, sararmış yüzüme berrak bir yağmur damlası düştü… Şeffaf bir inci tanesi gibi dupduru… Bir mercek misâli yüzümdeki hüznü büyüttü…Elemlerin görünmez çizgilerini gözler önüne serdi. Her çizgide bir keder nakışı…
O minicik damla, yaprağın üzerinde yavaş yavaş kaydıkça, deşifre olan bir bilmecenin çözümü gibiydi gören gözlere… O yaprak bendim, o yüz benimdi ama, onu kuşbakışı seyrederek çözen de bendim. Gözlerim, tepeden kendi içimi, iç âlemimdeki kederler yumağını yavaş yavaş çözüyordu. Girift bir karmaşayı, akan bir damla su yol yol aydınlatıyor, kendi acılarımla yüzleştiriyordu. Sessizce kayan yaprakta, benliğim ara ara acıyla kıvrılıyor, bazen sükûn içinde, bir sessizlik melteminde kayıyordu…Kimi zaman, o kurumuş damarlara, ışığı umut olan bir cansuyu yürüyor, kimi zaman canı çekilen bitkin bir vücut gibi sonsuzluğa akıp gidiyordu…
Bu berrak damlaya vuran gün ışığında ısınan inci tanesi, çarpıntısı azalmış kalbe, adı açıklanmayan bir enerji olup can katıyor, kurumuş yaprağın sararmış yüzünde emsâlsiz bir yeşil filizlendiriyordu… Bir berrak su damlası, büyüyen, büyüyen bir umut şelâlesine dönüyor, can veriyordu…
Kendini tepeden gözleyen gözlerin kirpikleri yavaşça birbirinin üzerine kapandı. Şimdi o durgun göl, çağlayan bir nehre dönüştü… Mutlu, dingin, meltemler eşliğinde, coşkun sularda süzülen bir sal misâli, nedenini çözemediği bir mutluluk girdabında dönüyor, tekrar süzülüyor, istikameti huzur olan güzergâhta kayıyor, kayıyordu… Bu yolculuk ne kadar sürdü, nerede başladı, nerede bitti, sorsalar söyleyemezdi… Sadece, yüreğindeki boğan sislerin yavaş yavaş dağıldığını, kasvetli gölgelerden çıktığını, havanın bahar tazeliğini, içini bir çocuk sevincinin kapladığını, kulağında kuşların cıvıldadığını hissediyordu…
İzahı mümkün olmayan bir yolculuktu… Kanepeye, belki bir dakikaya sığan bir uzanmada, bir anlık gözlerinin kapanmasıyla hissettiği, tuhaf ama gülümseten, hafifleten bir andı bu…