- 766 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
TEŞEKKÜRLER
Tek düze bir hayat devam ederken ,odaya özenle döşenmiş konforlu mobilyalar ve duvarlarda manzara
resimleri vardı.Yakın çekim sonbahar yaprakları,öylesine olduğu açıkça belli olan bir kır düğününde halay çeken insanlar ve havada takla atan dört güvercin ...Burada iletişim kurmak isteyeceği hiç kimse yoktu.
’ Can sıkıcı ’diye düşündü. Pencereden baktı ve çimenlerin üzerine uzanarak gökyüzünü seyretmeyi diledi.Nafile..Günlerdir güneşin ısıtmadığı bir yerde bu mümkün değildi.Onca kasvetin içinde ,dinginliği içine çekmek istercesine derin bir nefes aldı.
Çalışma odasındaki masaya oturarak ,bir bloknot ve bir tükenmez kalem çıkardı.Kalemin kapağını açıp ,kağıdın üzerine bıraktı ve pencereyi aralamaya gitti. Pencereyi yarım açarak,odaya hava girmesini sağladı.Tekrar masaya dönerek yazmaya başladı.
Yaşamındaki gerçek detayları uydurmaya,isimler ve tarihleri bir iskelet olarak kullanmaya niyetliydi.Fakat hiç de öyle olmadı.Yazmaya başladığında ,yaşamın acı tatlı yönlerini kağıt üstüne aktarmanın cezbedici olduğunu keşfedecekti.Uzun süredir unuttuğu olayların,gömülü tuttuğu şeylerin yavaş yavaş canlanmaya başladığını hissediyordu.Yeniden ,geçmişi ve geride bıraktıklarını ziyaret etmek gibiydi bu.
1996’da ilk saçını şekilden şekle sokarak ,arkadaş muhabbetlerine katıldığı zamanlarda ;’ hala gençken bırak eğlensin ’ diyenlerin de azınlıkta olmadığı günlerden, 2001’de ilk yalnız başına yaptığı yolculuğa kadar kelimeler akıp gidiyordu.
Fakat devam etmek zordu.Bütün bir hayatı sayfalara sığdırmak zordu.Uykusuz geçen geceleri,sebepsiz yere gelen o berbat baş ağrılarını örtbas etmek zordu.Kendisiyle ve yüzleşmekten korktuğu hatalarla karşılaşmak zordu. Acıyı taşımayı başarabilmiş fakat geçirmeyi başaramamıştı.Her kelimede bunu daha çok hissediyordu.Yapamayacak ,yazamayacaktı. Kalemi masanın üzerine bıraktı...
Hava soğuktu. Üzerine kışlık bir mont aldı ve yürümek için dışarı çıktı. Biraz olsun uzaklaşmak istiyor, yavaş adımlarla yürüyordu.Bir yandan da yol boyunca uzayan ormandan gözünü alamıyordu.Orman yolu gölgeliydi.Kara yosunu ve ağaç kabuğu kokuyordu.Rüzgarsa yüzüne çarparken ,nefesini yakacak kadar soğuk ve temizdi...
’ Ne tuhaf... ’
’ Yaşam ’ Diyerek gülümsedi.
’ Yaşarken incittiklerimiz ve sevdiklerimiz dışında kimse için bir önemimiz yok ’
İki saate yakın dolaştıktan sonra eve döndü.Yeniden masaya yöneldi.Hikayeyi tamamlamaktan vazgeçti ve asla göndermeyecek olduğu bir mektup yazmaya karar verdi.
........
Anıları imha edebilirsin.Fakat ben de kopyaları var.Sırası gelmişken ; her şeyi kaydettim. Başta niçin bilmiyordum.Bunu yazabilecek gücü toplayacağımı da bilmiyordum.
Beni kırmadın.Bunu bilmeni istiyorum.Kendime dair olan her şeyi yok ettin sandım.Ve bu gün, içimde bilmediğim bir güç buldum. Bunun için teşekkür etmem gereken yine sensin.Bana zaman içinde silip yok etmeye çalıştığın kendimin,hala içimde olduğunu gösterdin.Onu bulmaya ihtiyacım varmış meğer.
Bu yüzden ,teşekkürler...
YORUMLAR
Sevgili Eprü,
Gülümseyerek okudum; çünkü kahraman her ne kadar farklı olsa da, aynı sahneleri yaşayan biri olarak hiç yabancılık çekmeden okudum.Sadece orman yerine sahili eklesek bire bir beni yazdığınıza inanacaktım.Anlıyorum ki; zaman ,mekan kişi her ne kadar farklı olsa da, duygular-yaşanılanlar hemen hemen aynıymış.Acının tadı da, rengi de aynıymış...Kaleminizde yansımamı bulmak mutlu etti beni.
Var olsun kaleminiz ve hiç susmasın yürek sesiniz.Kutluyorum.
Sevgiler...