Su Düş
Denizin ormandan ince bir kumla ayrıldığı; çamların, köknarların, hartlapların, makilerin, çıtlıkların, mezdekilerin, harnupların, ahlatların, alıçların, pürenlerin, ağılıkların barışı ve dinginliği başat kıldığı, dağların uzanıp el ele tutuşurken yarıldığı, coğrafyada Akdeniz denen cayılmaz güzelliğin kıyıcığında aklar akı eyersiz akman bir atın üstünde saçları güney yelleriyle savrulmuş, teni Akdeniz güneşiyle kavrulmuş, ak keten giysileri içinde güzeller güzeli gökçek bir kızla, atını ak yelesinden tutup çeken külrengi giysili, kumral, elâ gözlü, merdan bir delikanlı, ayın, ışığının bütün güzelliğini görsünler diye var gücüyle parladığı koyu mavi bir Akdeniz akşamında dalgaların sesini dinleye dinleye hiç konuşmadan yürümüşler adı konmamış bir yöne. Kırk uzun yıl yürümüşler zaman denen yolda bıkmadan.
Nice sonra atından inmiş gökçek kız. Yürümüşler korkusuzca bozulmazdan düşlere yalınayak, pusatsız, kinsiz, yağısız. Yürümüşler yavaş, ivmeden, hoşlukla, hoşgörüyle, varlıklarına tutunup gönül gönüle tutuşup sarılmışlar iki akça insan. Akman at artları sıra. Sevgi sunmuşlar birbirlerine, ata, denize, gökyüzüne, ağaçlara, esen yele, dalgalara, kuşlara, balıklara, uluyan kurtlara, kaçışan tavşanlara, otlara, deniz kaplumbağalarına, yusufçuklara, ateşböceklerine, sivrisineklere, çalılara, çiçeklere. Yürüyerek sevişmişler sessizce, duyumsamışlar öncesini sonrasını sevginin dalgaların ak köpükleriyle ıslana ıslana ayakları. Yürümüşler toprakla suyun, suyla ağacın, ağaçla gökyüzünün, bulutla bulutun yürüdüğü gibi birbirlerine. İçlerinin paklığı birbirine karışmış, yürekleri geceden mavi, kandan kırmızı kaynaşmış tekliğe. Akışmışlar sessizliğinde gecenin zamanı çivileyip olduğu yere. Akışmışlar gök çatının altında yıldızlar kadar çok, bakışmışlar saydam içlerine iç gözlerinin gücünce. Tam olmuşlar eksiklerince. Yürümüşler akşamdan geceye, geceden tan yeri ağarana dek. Günaydın demişler gelen güne.
Kutsamışlar güneş ışınlarını saygıyla, varlıklarını adayarak aydınlığa. Önce ışığa sonra göğe karışmışlar yürüdükleri gibi yavaş, ivecen sevişerek doyamadan birbirlerine, sevgi dağıta dağıta, mutluluk saça saça evrende tanıdıkları herkese ve her şeye. Yükselmişler gökçek kız eyersiz akman atın üstünde, merdan delikanlının bir eli atın yelesinde bir eli sevdiğinin elinde sımsıkı, yükselmişler yürek yüreğe. Tırmanmışlar ışık salkımlarına, yükseldikçe güneş, yükselmiş onlar da.
Merdan delikanlı buğudan, gökçek kız çiyden, akman at buluttanmış. Yükselmişler tükene tükene.
Yürüdükleri yön ayrılık; yol, ayrı kaldıkları süreymiş.
Bir söylence kalmış geriye. Onların yaşları yokmuş, her bir parçaları gider karışırmış merdan delikanlılara, gökçek kızlara, akman atlara. Her sevgide bir parça onların yüceliği, her sevişmede az biraz onların ıslaklığı, her gelinlikte onların arılığı, her kefende onların ağıdı varmış. Her mutluluğa onların mayası bulaşırmış ve onlar gözyaşı olurmuş her sevdanın ölümüne.
397 Sensizlik-M.Gıyasi Aydemir
YORUMLAR
kaç sevda geçti başımızdan
kaç kere kurulduk düşlerimize
kim bilir ?
bir sevda daha ölüyor şimdi içimde
damla
damla
İlle de sensizlik
usulca bir sessizlik
Ayın şafkı vurur yüzümüze
Alnımızda güneş ışınlarnır
Usta Kâleminize Sevgimle
Anımsadım birden bire
Bilmem nedense
Masalların Masalı
Su başında durmuşuz,
çınarla ben.
Suda suretimiz çıkıyor,
çınarla benim.
Suyun şavkı vuruyor bize,
çınarla bana.
Su başında durmuşuz,
çınarla ben, bir de kedi.
Suda suretimiz çıkıyor,
çınarla benim, bir de kedinin.
Suyun şavkı vuruyor bize,
çınarla bana, bir de kediye.
Su başında durmuşuz,
çınar, ben, kedi, bir de güneş.
Suda suretimiz çıkıyor,
çınarın, benim, kedinin, bir de güneşin.
Suyun şavkı vuruyor bize,
çınara, bana, kediye, bir de güneşe.
Su başında durmuşuz,
çınar, ben, kedi, güneş, bir de ömrümüz.
Suda suretimiz çıkıyor,
çınarın, benim, kedinin, güneşin, bir de ömrümüzün.
Suyun şavkı vuruyor bize,
çınara, bana, kediye, güneşe, bir de ömrümüze .
Su başında durmuşuz.
Önce kedi gidecek,
kaybolacak suda sureti.
Sonra ben gideceğim,
kaybolacak suda suretim.
Sonra çınar gidecek,
kaybolacak suda sureti.
Sonra su gidecek
güneş kalacak;
sonra o da gidecek...
Su başında durmuşuz.
Su serin,
Çınar ulu,
Ben şiir yazıyorum.
Kedi uyukluyor
Güneş sıcak.
Çok şükür yaşıyoruz.
Suyun şavkı vuruyor bize
Çınara bana, kediye, güneşe, bir de ömrümüze...
Nazım Hikmet Ran
.
YAŞAYANKELİME tarafından 5/3/2015 2:23:58 PM zamanında düzenlenmiştir.