- 343 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Mendil
Bugün bir şiir degil yazdıgım, bir insanlık dramı.
Bir park hayal edin içinde çocukların oynadığı ve bir taş hayal edin üzerinde bir çocuğun mendil sattığı.
Minicik elleriyle ve titrek nefesiyle "Mendil vereyim mi abla" diye yalvardıgı.
Arada sırada gözünün parkta oynayan çocuklara takıldığı, bitsin diye elindeki mendilleri saydığı, sonra bin minnetle bir mendil sattığı.
Yoldan geçen insanların taş kesilmiş kalpleri, umursamaz halleri, göz ucuyla bile bakmaya tenezzül etmez kibirleri.
Ne oldum der, ne olacagım demez hiçbiri.
Uzaktan izlenen bu hazin manzaradan hicbir vicdanın haberi yok gibi. Ya da insanlarda artık vicdan yok gibi..
İzledim öylece o minik arkadaşımı, bakışlarını, titrek sesini, arada bir göz pınarlarında biriken o gözyaşını..
İnsanlığımdan utandım sonra, bu taş kalpli pahalı kıyafetler içindeki ucuz insanların insan olduğunu düşününce ben insanlığımdan utandım. İnsanların bencilliğini anlamıyorum. Yanacaksınız hepiniz bencilliginizden! Ölmeye gerek yok bunun için diri diri Yanacaksınız.
Başka kalpleri taa şuranızda hissetmedikçe de sönmeyeceksiniz. Bugün başkasına yarın sana olmayacagının ne garantisi var? Verdigin nefesten sonra yenisini alabileceginin ne garantisi var? Vaktin varken gör gerçekleri, kibrinin sonu kabir, kabirdeki kibrin sonu azap..
Velhasıl, oturdum çocuğun yanına. O kadar alışmış ki insanların ilgisizliğine, farketmedi beni. Bense onunla konuşmaya can atıyordum. Mendil ne kadar diyo sordum önce. ’’Ne verirsen abla’’ dedi. Karnın aç mı diye sordum, yok dedi. Oysa biraz önce geçen simitçiye nasıl baktığını görmüştüm. ’’Biraz’’ dedi ben başka bir şey sormadan. Dur ben sana simit alayım burda bekle dedim. Sanki o mendilleri bitirmeden biryere gidecekmiş gibi..
Alıp geldim simiti devam etim sormaya. Okula gidiyor musun dedim, birinci sınıfım dedi. Kaç kardeşiniz dedim, 2 dedi. Sana mendil satmanı kim söyledi dedim, omuz silkti. Herkese anlatılacak şeyler değildi belli ki. Ama içime oturan sıkıntıyı görmezden gelmeye çalışarak cüzdanımı elime aldım. On liram vardı. Çocuğun elindeyse 12 tane mendil kalmıştı. Onun burda olmasını değil, parkta olmasını istiyordum. ’’Ben bu mendillerin hepsini alsam, sana bu parayı versem olur mu?’’ diye sordum. ’’Olur abla’’ dedi bir yandan simiti kemirerek. Sakindi. Poşeti elime tutuşturdu, parayı cebine koydu, öylece kalkıp gitti yanımdan. İnsanların bana bakışına nefretler yağdırdım içimden. Minik çocuğa göz ucuyla bakmayan insanlar ben onun yanına oturduğum için sanki ayıplanacak bir şey yapmışım gibi bakıyorlardı suratıma. Böyle vicdanlar da vardı işte, kapkara perde inmiş dikbaşlar, gören körler de vardı.
Ben cehennemi bu zalimlerin arasında yaşıyorum. Allahım, sen affet ben her gün bu zalimlerin içinde uyuyup onların içinde uyanıyorum. Üzerime bir parça bencillik tozu düşmüşse beni kahret! Çünkü ben bencilsem bu demektir ki başıma gelenleri hakediyorum.
YORUMLAR
Gerçekçi olmak gerekirse mendil satan çocuk o 10 lira ile birkaç saat mutlu yaşamıştır,siz vicdanen rahatlarken o da bir kelebek gibi saniyelik kanat çırpışlarını düşünmeden girmiştir o parka...Çocuk işçiliği toplumsal bir konudur.Kıt kanaat geçinen insan sayısı fazladır. Onlar için günü çıkarmak bile eziyettir.Malı mülkü fazla olan insanlar ise karşılıksız vermezler. Bu da adaletsiz bir iklimde yaşadığımızın göstergesidir.Denetleyici mekanizma adaletsiz işliyor maalesef. Balık baştan kokar... Hakkıyla çalışıp emeğinin karşılığını alamayan insanları hiç saymıyorum bile... Bir diğer konuda şu: Ailenizin maddi durumu kötüyse çalışmak zorundasınız. O çocuk da bunu yapmıştır. Birilerinin ona acıması onu teselli etmez,o hayatı tersten okumaya başlamış zaten.Birilerinin zalimliğine,nankörlüğüne ya da bonkörlüğüne karşı çalıp çırpmıyor. Ailesi için küçük bir kapı sadece...Kaleminize sağlık...