- 540 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
MELEKLER AĞLARKEN...
Soyut bir aktarımın bilinç ötesi o boşluğu, depreşen depreştikçe delice bir cesaretle ölüme adımlanan o uzantının her bir çentiği ömürden giden, bizden çalan ve aşkı öldüren…
Muhteviyatı ne olursa olsun dehşetengiz bir karartı kötümserliğin bile iyimser addedildiği heyula bir boşluk. Aşka yakın aşka dair ama tek yönlü bir döngü sadece eşleşen ölümle hatta nihai tek gösterge belki de son çığlık, randevu öncesi.
Nicedir uzağında gerçek dünyanın bir o kadar her bir hücresine nail olan sayısız gömüt hepten kayıplarda…
Kayıplarda neşe
Kayıplarda sevda
Yitik bir ruh
Son devinimine ramak kalan o bedenin…
Çılgınca gelse de kulağa, riya ve yalan çalıntı mizaçlarıyla başrol-de.
Sahnede, dekora yansımış imgelerin yaptığı tüm o çağrışım belli ki nirengi noktası.
Yalan sevdalar,
Kır saçlı aşklar,
Güvenebilenecek son çehre
Ki o bile kayıplarda nicedir.
‘’Çehre; bir bedende titreşen, son derece narin benlik, yani ‘’hazine, altın çekirdek, gizli elmas’’; hayat denen ‘’anlamsız tesadüfü’’ yaşamak için bir neden bulmak amacıyla gözümü diktiğim çehre.’’ (Alıntı)
Aklımda kalmayan gördüğüm son rüya.
Eşleşen sol yanım hayal kırıklığının yarattığı o ikilem, gitmekten yana bir yanda kalmak iken son arzum…
Ellerimi koyacak tek yer dahi bulamıyorum kıvranırken utanç denizinde: Belirsiz, vasıfsız bir o kadar anlamsız.
Nakil duygular hüzün güvertesinde çıkmış iken son yolculuğuna…
Tekerrürden ibaret zaman zihnim allak bullak, rayici belirsiz sığ bir zihniyetin son izdüşümü.
Pasaportsuz bir yolculuk benimki; gidip gelmelerle bezeli, aşkın hükümdarlığında tüm o izafi gölgeler nasıl da soluk soluğa.
Sevişmeler ayan beyan,
Sevi dili nicedir kayıplarda.
Teferruat gizli saklı sığıntı izbelerde vücut bulamaz iken aşk.
Şehvetten, ihtirastan yoksun masumiyet tekelinde o kayıp ruhun ve arşınlarken milim milim, gözü pek ruhum kesişti bir kez daha kasvetle kesik kesik solurken duyumsanan acının verdiği rehavet nasıl da gizil ve sakıncalı.
Ucube adamlar, sakıncalı sanrılar ve tüm o duyumlar izdivacı ertelenen bir aşkın perde arkası.
Yoz, bağnaz
Sıradan külfetli
Sığ ama derinlerde saklı
Ve aşkın mizacı:
Korunaklı, akla zarar,
Külfetli, mültefit
Sıradan, muhalif.
Dehşet içindeyim, solumda bir çizik. Varyemez, doyumsuz ve bir o kadar çelimsiz bir ruhun perde arkası bozguna uğramış, hezimete ve gaflete düşmüş…
Ne ilk ne de son.
Sonun başlangıcı hükümsüz ama nice öngörü kuşatırken dört bir yanımı ve bulamazken istikametimi.
Kör mizacımın sıra dışı yetileri uzanırken aşka doğru tüm o yankısı ve seyri nasıl nasıl da…
İnançsız bir ressamın elinden çıkan o şaheser: Hiç bir Tanrı imgesi ile kesişmemiş iken yolu. Çarmıha gerilmiş İsa en kıymetli motif iken sanısında oyunu tesadüfen oynayan peygamber nedensiz oyunun sonunda kurban verilen…
Tıpkı Bacon’un küfre yer olmayan düşüncesinde nail olan o nazar:
‘’İnsanoğlu anlamdan yoksun bir varlık, bir tesadüf olduğunu oyunu sonuna kadar oynamak zorunda olduğunu kavramaktadır şimdi.’’
Güzellik ise çileli bir ömrün son çiçeği solmaya mahkum…
Benliğin benlik olmaktan çıktığının tek göstergesi bir o kadar saklanası, utanılası ve yordanası...
Acımasızlığın sıradanlaştırıldığı, sevi dilinin yetilerinin köreltildiği vahşete, zulme odaklı bir seyrin son oyuncularıyız her geçen gün zulmün kıymete bindiği, mağdurun köleleştirildiği ve topyekun oynarken son kozunu Tanrı. Ve ölümün kokusu sinmişken üstümüze başımıza ki kirli benliklerin vicdandan yoksun kümülatif bildirgesi nihayete ermeden döngü sıdkı sıyrılmış melekler ağlarken kurbanların ardından.
YORUMLAR
Gülüm Çamlısoy
Sadece ne geçiyorsa içimden ve sizlerle can buluyor kelimeler.
İyi ki varsınız.
<3