Okuma kültürü ve yaşam üzerine notlar
’--Düzenli okuma kültürü eğitim üzerinde istendik davranışlar oluşturabilir mi?
Ve istendik davranışlar bir toplumun var olan kalıplarını bertaraf edebilir mi?’
-------
Eğitim bireyde istendik davranış meydana getirme sürecidir..yani eğitim davranışa dönüşmediği sürece bizler hem toplum olarak hem de insanlık olarak hep sınıfta kalacağız ne yazık ki..Dolaysıyla okumanın üzerine burada çok iş düşüyor..yani okumayı bir kültür haline getirip,alışkanlık felsefesiyle çok şeyi aşabiliriz diyorum..
Bugün toplumun geldiği noktayı biraz irdelemek istiyorum.bakış açısının sadece belli kalıplarla,söylemlerin kelime yerindeyse kaba bir üslupla sürüklendiği bir toplumun parçasıyız..neden böyleyiz acaba diyorum kendi kendime.bu noktaya nasıl geldik,yoksa bizler hep bu minval üzerinde miydik?ve daha birçok soru zihnimde beliriyor..doğrusu bu sorular insan olarak beni ürkütmüyor değil..
Çoğu zaman toplumun bu bakış açısı yüzünden bir evhama bir endişenin içine sürükleniyor ruhum..günlerce hatta aylarca bunu tartıştığım ve konuştuğum zamanlar öyle çok ki bu gerilimi düşlerimde bile görebiliyorum..
Düşler hayatın bir parçası,bunu istesem de geçiştiremiyorum..fruydun rüya analizine bakalım..bastırılmış duyguların ya da endişe halindeki bir ruhun fotoğrafıdır diyor.
Kesinlikle buna katılıyorum.neyi çok düşünürsek neyi çok tartışırsak mutlaka kabus olarak önümüze de çıkacağını söylemek istiyorum..
Toplumun salt bir pencereden oluşturduğu değer yargıları,üslupsuzluk ve korkunç dereceye varan şiddet eylemleri bu bakış açının önümüze koyduğu bir rüya analizidir..bununla yaşamak zorunda mıyız birey olarak ya da toplum olarak,
-hayır kesinlikle yaşamak zorunda değiliz ama karşımızdaki fotoğraf bu olunca yapacak çok şeyimiz de kalmıyor…sadece eleştirmekten ve konuşmaktan öteye gitmiyoruz..Halilen bu kendime yönelik de olan öz eleştiri beni bilmediğim birçok psikolojinin içine sürüklüyor..
Bende kısmı olarak bir felç yaratabiliyor..duyarsızlaşabiliyorum.kendime gelebilmenin savaşını bu defa vermek zorunda kalıyorum…
Hayatı bocalama ile yaşamak çok zor..bu kabuslardan sonra hayatın akışına uyum sağlamak ve tekrar kendini dengeleyebilmek sahiden güç…tabi yine de hayatın bir mücadele ve didinme olduğunu unutmuyorum..dallarından tutunuyorum…
Hayata bu felsefe ile bakmanın bir meziyet olduğunu ve aslında her bireyin bunu yapması gerektiğine inanıyorum..peki bunu başarmanın temel yolu nedir?
Bu soruyu eminim herkes kendine sormuyor..bu cümle ile bir ironi de yapmıyorum..kimse ile dalga geçmek haddime değil..
Ben olması gerekenden söz ediyorum..ve diyorum ki neden okumayı bir alışkanlık haline getirmiyoruz.
Gelişmiş ülkelerin bugün geldiği noktaya bakacak olursak aslında ne söylemeye neyi ima etmeye çalıştığımı öğrenebilirsiniz..bugün Fransa da ya da avrupanın değişik bir ülkesinde insanlar endişe içinde yaşamıyorsa bunu yarattıkları algıya ve bilince borçludurlar.peki bu ha diyince oldu mu?elbette hiçbir şey kısa bir süre içinde olmadı.
yazar ve çizerlerin,edebiyatçıların,aydınların tenkitleri toplumun kalıplaşmış değerleri üzerinde etkisi çok oldu..hatta Fransa bu yüzden birçok bedeller ödedi..ve bugün istenilen noktaya geldi.. hani olumsuzluklar yaşansa bile en azından bilinçli bir toplum yaratarak insanlara saygı ve sevgi üzerinden nasıl bir üslup ile yaklaşmayı bir kültür, bir sanat haline getirdiler..
Neden bu bizim ülkemizde de olmasın..yani eğitim ve bilinçli bir okumanın verdiği alışkanlık ile pekala bunu başarabiliriz..birbirimizi kucaklayarak,birbirimizi severek ve saygı duyarak yaşamasını böylelikle öğrenebiliriz..
Bu konu ile ilgili küçük bir hikaye anlatmak istiyorum..
Sabahın henüz karanlık saatlerinde uyanıyorum okula gitmek için.Evin içinde hatta dışarıda büyük bir sessizlik ve sükunet var…Yüzümü yıkamak için banyoya doğru yürüyorum..Çeşmeyi açıyorum..Suyun sesinde öyle bir ahenk var ki akşamdan kalan bütün kabusları çekip çıkarıyor içimden..Biraz rahatlıyorum..Sonra askıdaki eprimiş pantolonumu ve montumu giyip avuçlarıma sıkıştırdım bir kitapla dışarı çıkıyorum…
Sokaklar sanki kimsesiz,bir iki köpek sesi bu sessizliği bozuyor..Alelacele yürüyorum..Az sonra büyük awm’ nin önünde beni bekleyen servis aracına yetişmek istiyorum..
Bir iki sokak geçince tam da karşımda uzun boylu,saçları önden dökük,gömleğinin bir iki düğmesi açık kabadayı bir yüz ifadesi ile karşılaşıyorum..
Sokakta ikimizden başkası yok..Adamı daha önce hiç görmüşlüğüm yok,neden bana öylece bakıyor diyorum kendime..Acaba beni birine mi benzetti? Yoksa bişey mi diyecek?
Bu sayıklamalarla yanından geçtim.Geçerken gölgesinin bana doğru döndüğünü hissettim..
Ben de attığım bir iki adımdan sonra tekrar adama dönerek;
‘’Abi bişey mi oldu?beni birine mi benzettin deyince orada bir tufan koptu.
Adam nedenini anlayamadığım bir şekilde aslan kesilip üzerime atlayıp beni vurmak istedi.
ve sonra kaba bi üslupla ‘’Bişey olsa ne olur deyince içimde sanki fırtınalar koptu.Gittim geldim.Ne diyeceğimi, bu üsluba nasıl cevap vereceğimi on saniye kadar düşünüp;
Usulca ’Bişey yok dedim. Dönüp yoluma devam ettim…
Yürüdüğüm iki yüz metrelik yol boyunca içimde öyle şeyler geçti ki.Kendi kendime nereye gidiyoruz,bu gidişat nereye gidecek..İnanın memleketin her karışında bu üsluba rastlıyoruz..Korkunç bişey..Düşünün bu gerilimi günlerce üzerimden atamadım.Hata birkaç defa kabus olarak rüyalarıma da girdiğini söyleyebilirim..
Şimdi memlekete bu insanların varlığı sizce yaşam için bir tehdit değil mi?Size soruyorum sayın okuyucular..o zaman bilinçli bir toplum için okumak lazım diyorum..
Bugün bunu ben yaşadım.Öyleyse neden sizler bunu yarın yaşamayasınız diyorum..
Yine bir hüzün bastı beni..Kederlendim..Çünkü bu haller, bu bakış açısı beni çok üzüyor….Umarım her şey değişir.
Nisan 23
YORUMLAR
Bu tür olaylarla ben çok karşılıyorum, ki bazen suçu kendimden ararım. Bir toplumda kültürlü insanlar azsa kültürsüzlerin arasında ya onlara ayak uydurmalı ya da onlardan kaçmalı diye düşünüyorum tabi benim gibi biri ekmeğim çıktığı bir ortamda kaçmak da imkansızdır.
Bunu merak ediyorum Acaba okuma kültürü kalıplaşmış ziynetsizliği yok edebilir mi? sanmıyorum çünkü etrafımda diplomalı o kadar cahiler var ki, bir o kadar da kabaday görüşlü! her meslekte bu tür ziyniyetsiz, cahil insanlar vardır.
Bence iyi bir aile edebi, iyi bir eğitim sistemi ve iyi bir çevreyle belki iyiler kafilesi çoğalır . Bu da bana göre imkansız. aslında bu konu çok uzun....
Güzel bir yazı okudum, doğru tespitlerdi
Teşekkürler, ...
Selamlarımla
AGRA
okumanın,iyi okuyucu olabilmenin savaşını vermeliyiz.toplumsal anlamda bilinçlilik yani değişim ve dönüşümün kendi boyutlarına ulaşabilmesi ancak bu etkenle olabilir...başka da şansımız yok maalesef..