- 862 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BEKLEYİŞ
…yüzünü göğe doğru uzattı ,hafif esen rüzgar serin serin ne güzel seviyor istanbulu hem sahilde yürüyen beni diyordu ümmühan,iyi ki hafta sonu bugün dedi,iyi ki günlerdir içine çekildiği kırılganlığından bugün kurtarmıştı kendisini, ve karar vermişti dışarıya çıkacaktı bir arkadaşı ile buluşmak fikri imdadına yetişmiş bu sayede günlerdir teneffüs etmediği güzel istanbul’u ve günlerdir yağmayan yağmuru gökyüzüyle konuşmak istiyordu ,neredeyse her gün yağacak hissini veren kapalı görünümünü öğle saatlerinde güneşe bırakıyordu gök,yine böyle olacağını ümit ederek kendini dışarı atmasını başarmıştı,doyasıya gezinmek bu güneşi bu temiz havayı boğazın serin mavi kokusunu derin derin içine çekmek istiyordu,Anadolu hisarı sahili her zamanki gibi etkileyiciydi, öğretmen evinin bahçesi boğazın suları ile iç içeydi ,bahçenin en güzel köşesini tespit edip oturmuştu, ve fatih köprüsünün ihtişamlı duruşu altında tarihsel hisarın yüzyıllara rağmen gururlu kişilikli direnişi aradığı bir tabloydu,dünü ve bugünü içinde tutan bu fotoğrafın içinde olmak kendisine anlamlı geldi hatta heyecan bile katmıştı,düşündü hayatı yalnızken mi daha iyi kavrıyordu ,yoksa bir arkadaşı olduğu halde onun yanındayken mi ? karar vermiş değildi ama ne zaman kendini dışarı atsa bir başka kader içine girdiğini, farklı bir kaderle giyinip kuşandığını hissediyordu sanki , tuhaf ama bir gerçekti her şey daha yakın geliyor gördüklerini bambaşka bir duygu ve düşünceler içinde gözlemliyordu,bir başka yaşanıyordu gözlerine isabet eden her zerre,şehir,deniz,martı,yer,gök ,ağaç,rüzgar işte her şey başka bir kişilik ve hüviyet içinde hissettiriyordu kendini,arkadaşının gelmesine daha vardı birazda kendisi istemişti erken çıkmayı evden,kendini sorgulamayı nasıl ve ne zaman soruları ile dünü ve bugünü geçenleri daha bir kavramak istiyordu,sakin sessizce bir başına kalarak her şeye dokunarak diyordu evet en ufak bir ayrıntıyı kaçırmadan bir bir dokunarak.Hoşuna gitmişti böyle düşünmek ,gayri ihtiyari eli çantasına gitti bir şeyler arıyormuş gibi açıp karıştırdı.Aslında neyi seçip çıkaracağını bilmiyordu ta ki parmakları minik bir aynaya dokununcaya kadar,evden alelacele çıkmış değildi ama yine de aynaya bakmak ihtiyacını hissetti,yüzüne hiçbir makyaj yapmamış herhangi bir merhem de kullanmamıştı,kendisini böyle daha iyi hissediyor ve böylesine doğal olmak özgür hissetmesine sebep oluyordu ,gözlerine çektiği hafif bir sürmenin dışında hiçbir kozmetik müdahaleye ihtiyaç duymuyordu,aynaya akseden yüzünden herhangi bir şikayeti de yoktu,aynasını çantaya koyup okumayı sürdürdüğü kitabı çıkardı , bir Psikiyatristin Gizli Defteri -Gary Small,Gigi Vorgan- okuduğu kitapların dışında farklı bir alanı içine alan kitap olması nedeniyle kendisinde yeni bir ufuk açacağı fikrindeydi,çünkü günümüz dünyası insan ruhunun incinme ve kırılmalarından kaynaklanan bunalımlı hayatlarla dolu,bitince benzer bir kitabı daha okuyacaktı.Gözlerini gezdirmeye başladı,yanı başına oturduğu boğazın suları dalga dalga gelip yüzeyde yaptığı şiirsel ritmi uzun uzun seyretmeye koyuldu,bir yandan martıların coşkulu uçuşları su ile danslarını,bir yandan iskeleye yanaşan vapurun yeni haberler getiriyor gibi veya yeryüzüne yeni insanlar taşıyor gibi sahile kalabalık insan yığını bırakmalarını görmek hoşuna gitmekle kalmıyor eğlenceli de geliyordu,bunlar belki günlük hayatın olağan görüntüleri ancak uzun bir zaman olmuştu bir başına bunları görmeyeli ,balıkçı sandalları yolcu vapurların iskelede yaptığı dalgalardan hop kalkıyor hop oturuyor gibiydiler suyun bu şiddetinde dengenin nasıl kurulduğunu anlamaya çalıştı bir müddet, kitabına dönecekti ki duygularında sürekli bir odaklanma vardı bu dikkatini çekmişti, bütün gördükleri içinde neden gördüğü şey hep aynı çıkıyordu ,cevabını vermeye çekindi daha doğrusu henüz hazır hissetmiyordu kendini, aklına getirdikçe açılmamış bir gülün mahcubiyeti gibi kızarıyordu yüzü,son konuşmaların birinde “sen kendini yalnızlaştırıyorsun” dediğinden beri günlerdir düşündüğü şey hep haklı olan o olmuştu.Neyse ,dedi kafası iyice karışmadan dikkatini başka bir konuya vermeliydi kitabı eline aldı arka kapak yazılarını okumaya başladı “..Bu kitap bir psikiyatristin zihnine ve onun giderek gelişim gösteren mesleki yaşamına yapılan aydınlatıcı bir yolculuk. Aynı zamanda bu branşın ve daha önce görülmemiş, tanısı koyulmamış çeşitli akıl hastalıklarının perde arkasına da bir bakış... Kitabı okurken kendinizi, bizi insan yapan şaşırtıcı tuhaflıklar üstüne düşünürken bulacaksınız..” evet bir bölüm böyle,kitabı okuduğu yere kadar biraz sıkıcı bulmuştu ama bu arka kapak yazıları sonuna kadar gitmeyi kitabı yarım bırakmamayı teşvik ediyor,aslında okuduğu kitapların arka kapak yazılarına pek aldırış etmez hemen kitaba dalardı çünkü önemli olan kitabın sahifelerinin kendisine vereceği haz ve sürükleyicilikti yoksa reklam yazıları değil “..Dr. Gary Small kariyerinin ilk günlerinden başlayarak en tuhaf ve şaşırtıcı vakalarını kitabında topluyor. Kitapta birbirinden çok farklı ve tuhaf hikayeler var. En zengininden, çifte hayat yaşayanına, tuhaf takıntıları olanlardan, farklı arzular duyanlara kadar hayatta hiç olmadığını yada olamayacağını düşündüğünüz psikolojik vakalar var..” neyse kitabın sahifelerine dönmek istedi ancak o kadar çok martı var ki suyun üzerinde kendini alamadı onları seyretmeye koyulmaktan,hava da giderek ısınmaya başlamıştı deri montunu çıkardı fakat üşümekte istemiyordu montu yine üzerinde kalacak biçimde tuttu söylediği çayı yudumlarken burada olmaktan çok mutlu olduğunu görüyordu.Saatine baktı ,cep telefonunu kurcaladı ,arkadaşı henüz gelmemişti ve bir mesaj da atmamıştı, sağına soluna bakındı fazla kalabalık olmayan bahçenin ne kadar düzenli ve bakımlı olması kendisine güven ve huzur veriyordu.Yine gözleri dalmıştı bu kez suyun maviş derinliğine çekiliyordu, serin ve mutluluk aşılayan derinliklere korkmadan nüfuz ediyordu,renkli küçük balıkların bir aile bir sülale bir topluluk olarak özgürce gezintilerine,yosunlu taşlara ,batık ne varsa eşyalara,sandal parçalarına bin bir çeşit bitki ve balık türü yavrularına kadar gözleri daldı..daldı uzayıp açılıyordu “ tekrar çay alır mıydınız” sesi ile irkildi hayır ifadesi ile garsonu savuşturdu kamaşan gözlerini kırpıştırdı normale dönmesi için biraz bekledi,arkadaşı lens takıyordu ve ayda bir farklı renklerle kendisini mutlu etmeye çalışıyordu ,oysa buna hiç gerek yoktu ve doğru bulmuyordu,fıtratı zorlamak ya da değiştirmeye çalışmak başka sıkıntılar yaşatacaktır,mecburiyet yoksa müdahalede yok diyordu.Geçmiş günlerin birinde arkadaşına bir şey sormuştu “..beni bana anlatmak isteyenin neden anlatmakta zorlandığını bulmaya çalışıyorum,sence neyi düşünmeliyim..” demişti de arkadaşı soruyu anlamamıştı,tekrar da etmedi başka bir konuya geçmişti.Martıların çığlıkları öyle yoğun ki tüm şehri yangın sarmış gibi heyecanlılar sahilde çoluk çocuk martılara çevirmişti yüzlerini,işte tam bu sırada arkadaşı seda uzaktan göründü.Güzel saatler geçireceği umuduyla arkadaşına doğru yöneldi,uzun bir bekleyişti ama değmişti hayat da bir anlamda bekleyiş yeri değil miydi…
18.02.2014/beylerbeyi
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.