o bana dokunuyor ciğerim
Etrafıma şöyle bir göz attım,tanıdık hiç kimse yoktu, Güründe de babamla Cuma günleri pazara elma, dut ,kayısı,koyun peyniri getirip sattığımız,yada balık getirip Dutlupınar lokantasına sattığımız zaman gördüğüm birkaç esnafın dışında kimseleri fazla tanımıyordum.İçimden bir yandan bu duruma seviniyor bir yandan da üzülüyordum.Yanıma oturan 40-45 yaşlarında ayağında cıslavet ayakkabı,belinde gümüş köstek yelek cebinden aşağı doğru sarkıyor,elinde siyah oldukça güzel bir teşbih,arada bir eline çeviriyor tesbihin püskülünü burnuna götürüp derin bir nefes alıyor.Her nefes alışında başında bulunan 6 köşe kasketi yukarı doğru çıkıp iniyor.Oldukca iriyarı olan bu zoraki yol arkadaşımın yüzünde ince uçlu kırmızı kalemle çizilmiş gibi damarları gözüküyordu.Öteki koltukta oturan adamla bir süre sohbet ettiler.Adanadan aslında iki hafta önce geldiğini biraz köydeki işlerini düzene koymak için.Ancak Adanada çalıştığı şirketin yeni ihale alması sonucu pattronunun çok acele gelmesini istediğini,patronun sağ kolu olduğunu,bazan çık karşısına tamam sen beni çok seviyorsun ama bende boş adam değilim,köyde işlerim var de,diyorum.Karşı koltuktaki adam tabi canım bu zamanda kepçeciyi,helede senin gibisini nerden bulacaklar diye gaz veriyordu.O zaman sigara yasağı olmadığı için sigaranın birini söndürüp birini yakıyorlar.Öyeki kendi içtikleri yetmezmiş gibi hemen yanlarındakilere ikram ediyorlar.Bir defasında arka koltuktan biri bir köylü sigarası ikram etti,yanımda oturan adam sağol çiğerim onlar beni öksürttürüyor diye almadı.Ben bir yandan konuşulanları dinliyor bir yandanda koskoca şehirde ne yapacağımı düşünüyordum.Güneşte birkaç mızrak boyu yükselmişti.Şoför önde bulunan güneşliği biraz indirerek yoluna devam etmesine rağmen gece boyu uyuyamadığım için benim müthiş derecede uykumu getiriyordu.Biraz kendimi zorladım hiç olmazsa geçtiği yolları öğreneyim bir gün gelir lazım olu diye.Ama ellerimlede tutsam göz kapaklarım kapanıyordu.Sonunda o sigara dumanı ve koyu sohbetler bana ninni gibi gelmiş ve uyuya kalmışım.Ne kadar uyumuşum nerdeyiz bilmiyorum ama muavin otobüsün kapısını açmış.Sayın yolcularımız kaptanınız yarım saat temek ve ihtiyaç molası vermiştir.Diye anons ediyordu.Yolcular birer birer inip önce birkaç adım sağa sonrada sağa yürüyorlar yürürkende ellerini kaldırmışlar esniyorlardı.Araçta benden başka kimse kalmamıştı.Muavin sen inmiyormusun dedi.Bir an hayır ben uyuyacağım dedim.İstersen ihtiyacını gider daha uzun bir süre durmayacağız dedi.Aslına bakarsanız hem çok açıkmış hemde çok sıkışmıştım.Arabayı kaçırırım korkusuyla inmek istemiyordum.Biraz oturdum baktım dayanılacak gibi değil,kapıyı açarak indim.Doğru tuvalete gittim.İçerisi sinek kaynıyor ve üre kokusundan da durulmuyor.İhtiyacımı gördüm tam kapıdan çıkacakken yantarafta kulübede oturan orta yaşlı biri hop hemşerim para vermeyi unuttun dedi.Ben şaşırmıştım ne parası diye sorduğumda adam kaşlarını çatarak burasını boşuna beklemiyoruz her halde dedi.Aklıma hemen gürün geldi o zamanlar güründe lokantaların dışındaki tuvalatler tohma suyunun üstünde kapıları Amerikan bar kapılarına benzer yerden oldukça yüksek,öyle şimdiki gibi fayans taşlar değil mozaikten yapılma taş veya iki yanı beton ortasından su akan oldukça insanı rahatsız eden bir görüntüsü vardı ama para filanda yoltu.Ben lokantaya girmedim dışarda biraz bekledikten sonra otobüse döndüm.Karnım gurulduyor ama paramı hesaplı harcamam lazım diye düşünüyordum.Lokantanın hoparlöründen sayın zengibar turizm yolcuları mola süreniz dolmuştur.Yerlerinizi almanız kaptanınız tarafından ………yolcular birer birer otobüse bindiler muavin herkes arkadaşınını kontro etsin arkadaşı gelmeyen varmı?Kimseden ses yok.Muavin tekrar şöyle bir baktıktan sonra tama kaptan dedi ve bu araçlarda firenler çok iyi olmadığından tekerleklerin arkasına koyduğu takozu aldı.Bir güre gel,gel,gel ge.dedi sonrada devam deyip açık kapıdan içeri girdikten sonra cümleten hayırlı yolculuklar dedi ve kapı kapandı.Yolcuların bir kısmı yemeğin üzerine hemen bir cigara yakarken,et yiyenlerde birer kürdanla,bazılarında misfakla dişlerini karıştırıyorlardı.Yanımdaki bey elini karnının üstünde gezindirdi,sanki bebeklerin gazını çıkarırgibi nerde ise yediğinin hepsini dışarı çıkaracakmış gibi geğirdi.Ardında estafurllah,dedikten sonra ne yalan söyleyim bu kerhanacının pidesinin üstüne pide tanımam,bir buçuk yedim daha bir okadarda yerdim ama ………dedi.Bu geğirme benim midemi bulandırdı.Benim yüzümün aldığı şekili gören muavin heme kapının yanında bulunan siya poşetlerden birini uzatarak sakın koltuğa çıkrmayasın dedi.Poşeti aldım cebime koydum kafamı cama dayadım.Yanımda oturab adam beni izlemiş olmalı ki rahatsızmısın yemekte yemedin dedi.Bende yok sabah ben çorbamı içtimde çıktım tokum dedim.Yemek yolcuların üstünde ağırlık yaratmış olmalı ki otobüste sesler azaldı,bir süre sonra şoför hariç herkes uykuya daldı.Bende açlıktan karnım sırtıma yapış halde uykuya dalmışım..Bir el beni kolumdan çekiştirken uyandım.Beni uyandırmaya çalışan yanımda oturan adamdı otobüs kısa süreli ihtiyaç molası vermiş.Kalk emşerim hem ayakların açılır hemde birer çay içeriz dedi.Yok teşekkür ederim ben böyle iyiyim dedimsede hadi hadi gel dedi.İndik burası dağbaşında yıkık dökük bir çay ocağıydı.Burda otobüsler genelde durmazmış ancak bizim yolculardan bazılarının ihtiyacımız var dediği için şoför durmuş.Tuvalet bir tane oda arazide öyle olunca inen yolcular arazide bir siper buluyor,kuytu köşelere İhtiyaçlarını gideriyorlar.Bende bir taşın arkasında ihtiyacımı giderdikten sonra çay ocağının yanına geldiğimde masanın üstünde duran çayı göstererek acele et birazdan otobüs kalkar dedi.Ben içmesem dedimsede hadi hadi soğumadaniç dedi.Cayın içine masada buluna şekerlikten birkaçtane alıp attım hızlıca karıştırdım ve bir kaç yudumda içtim.Elimi cebime atacaktım ki garson parası verildi dedi.Ben sağol gerek yoktu dedim.Birdahakinide sen söylersin dedi.Otobüse bindik yine muavin tarafından kontroller yapıldı tamam kaptan devam dedi.
ekrem madenli
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.