ELLER GİDER AYA BİZ GİDERİZ YAYA
ELLER GİDER MERSİN’E BİZ GİDERİZ TERSİNE)
Genelde teknolojik bir gelişmeyle karşılaştığımızda hemen hepimizin ağzından bu sözler birer üzüntü vesilesi ya da geri kalmışlığımızı tescil etmek istermişiz gibi toplumumuzun dimağına adeta felç eder gibi gelip kurulan bu sözler dudaklarından süzülüp gelir.
Nedense bu sözleri söyleyip, o teknik gelişmeyi inceledikten sonra az önceki sözleri bizler söylememişiz gibi hareket etmeye devam ederiz. Bu geri kalmışlığımızın nedenini ya da sorun olarak nasıl çözülmesi gerektiği üzerinde kafa yormayız.
Dönüp geçmiş tarihimize baktığımızda bırakın bu teknolojik gelişmeyi at kullanılan devirlerde atalarımız at sırtında ülkeler fethetmiş; çağlar açıp çağlar kapayabilmiştir.
Hazerfen Ahmet Çelebi, dünyada ilk kez uçmayı başaran Türk bilginidir.
Onyedinci yüzyılda yaşadığı, 1623-1640 yılları arasında saltanat süren Sultan Dördüncü Murad zamanında, uçma tasarısını gerçekleştirdiği ve geniş bilgisinden ötürü halk arasında Hezarfen olarak anılmıştır.
Evinde deneylerle uğraşıp, çeşitli konularda araştırmalar yapan Hazerfan Ahmed Çelebi, İsmail Cevheri adlı bir başka Türk bilginini örnek alarak, bugünkü hava taşıtlarının ilkel şeklini gerçekleştirmişti. Kuşların uçuşunu inceleyerek tarihi uçuşundan önce hazırladığı kanatlarının dayanıklılık derecesini ölçmek için, Okmeydanı’nda deneyler yapmış ve bir sabah kıyılarda biriken İstanbul halkının gözleri önünde, Galata kulesinden kendisini boşluğa bırakarak, kanatlarını hareket ettirerek boğazı aşmış ve Üsküdar semtine inmiştir.
Bizlere bir de başka bir örnek verelim: PİRİ REİS (1470-1554) Türk amirali, coğrafya ve kartoğrafya bilginidir. Asıl adı Muhiddin olan Piri Reis, 1470 yılında Karaman’da doğmuştur. Piri Reis, amcası Kemal Reis’in yanında çocukluğundan başlayarak, bütün Akdeniz’i dolaştı. İspanya seferlerine katılıp, Cebelitarık’a kadar gitti. Akdeniz’de görmediği, ayak basmadığı yer kalmadı. Amcasının ölümünden sonra, 1511 yılında, Oruç Reis’in kaptanlarından biri oldu. Yavuz’dan Derya Bey’i (Deniz Albayı) rütbesini alan Piri Reis, Mısır seferine katıldı. Ardından, Gelibolu ve İstanbul’ da bulundu; Barbaros’un deniz seferlerine katıldı. 1533 yılında Barbaros Hayrettin Paşa Kaptan-ı Derya olunca, O’da "Derya Sancak Beyi (Tümamiral)" ünvanını aldı.
Piri Reis XVI. yy’da en büyük coğrafya bilgini kabul edilmektedir. Büyük eseri "Kitab-ı Buhriyye (Denizcilik Kitabı)", yüzlerce harita ve kroki ile zenginleştirilmiştir. Eserinde, Akdeniz’i bütün sahilleri, adaları, limanları ve kıyılarıyla birlikte tek tek ele almış, bu yerlerin meteoroloji, iklim ve bitki örtüsü özelliklerini, büyük bir isabetle kaydetmiştir. 1521 yılında tamamladığı eserini, bazı düzeltmeler yaptıktan sonra 1525’te Kanuni Sultan Süleyman’a sunmuştur. Eserde, Amerika kıtasının keşfinden de bahsedilmekte ve dünyanın küre şeklinde olduğu açıkça belirtilmektedir. Eserin aslı Topkapı Sarayı’ndadır.
İstanbul’u fethetmek isteyen Fatih, gemileri karadan yürütüp Haliç’e indirmiş ve bir çağ kapatıp bir çağ açtığında 21 yaşındadır.
Yukarıda vermeye çalıştığımız örneklerden sonra artık hepimiz kendimizi en kısa zamanda hesaba çekmemiz gerekmektedir. Teknolojinin -hızla -gelişmediği bir dönemde bu kadar başarılara imza atan dedelerimizi göz önüne alıp galiba bu sözü söylerken artık vicdanımızın sızlama vakti geldi de geçiyor.
M.Ö./2008
kahramanmaraş
YORUMLAR
ÇİĞDEM HANIM;
YAZINIZIN MUHTEVASINDAN DOLAYI SİZİ YÜREKTEN TEBRİK EDERİM.
BİRBİRİMİZLE UĞRAŞMAKTAN, ÇIKAR PEŞİNDE KOŞMAKTAN VE İLLE GEÇMİŞİMİZİ KARALAMAKTAN VAZ GEÇMEDİKÇE İFLÂH OLMAYIZ… İNSANLARA SAYGI, SEVGİ VE HOŞGÖRÜ İLE YAKLAŞMAK, KISIR DÖNGÜYE TUTSAK OLMAMAK VE PAYLAŞMAYI ÖĞRENMEK MUTLAK ELZEMDİR.
SAYGILARIMLA.
sevgili çiğdem
öyle bam telinden vuruyorsun ki insanı
tek söz kalmıyor söylenecek...
ama biz
mevcudiyetleri boyunca hiç esir kalmamış bir millet olarak
ne kadar şımardık.
hangi değerlerimize sahip çıkabildik ki?
"delikanlım,sen Fatıhın İstanbulu fehtettiği yaştasın"
sende fatihler doğuracak yaştasın" diye başayan Nihat Asya şiirini anımsattın...
Biz ne Çaka Beğe
Ne Piri reise
bizim olan hiç kimseye tam anlamıyla sahip olamadık ki....
neme lazımcı
bananeci
dokunmayan yılan bin yaşasın
vs vs.
böyle bittik desem
böyle tükendik biz
seni kırmış olmam değil mi...?
helal olsun...senin artık şiirlerinden başka dört gözle beklediğim bierde yazıların var...
yürekten kutlarım şiir ve yürek dostumu...
ben açıkçası bu atalardan olumlu olduğu kadar olumsuz sözler ve icraatler taşındığını düşünüyorum.çoğu artık sadece öfke yansıtan.insanların kaderinde etkili olan geleneklerin,adetlerin,kırılmayan tabuların..klişe sözlerin üzerinde imzaları bulunuyor..evet miliyetçilik ve ülke sevgisi adına yapılan kahramanlıklar fedakarlıklar asla unutulamaz.ama geriye çok cehalet bıraktıklarını düşünüyorum..dayağı cennettende çıkaran onlar,kadının sırtından sıpayı eksik etmeyin diiyende..toprak kavgaları..kan davaları..töre cinayetleri..hepsinin sorumluları yien onlar.bu örneklemeleri çoğaltmak mümkün..ama iyiye dair şeyleride siz çoğaltabilirsiniz..
sonuçta bir zaman tünelinden geçmiş insanlar topluluğundan söz ediliyor..bu durumda iy-kötü örnekler mevcut diye düşünüyorum
emeğiniz için tşk.ediyorum.tebrikler..sevgiler