1
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
961
Okunma
SERZENİŞ
“Ne içindeyim zamanın
Ne de büsbütün dışında”
A. Hamdi Tanpınar
Ah zaman sana bir ayak uydurabilsem, yelkovana yakalanmasam, ikide bir kafamı yalayıp geçmese. Birkaç adım önüne geçebilsem. Biliyorum ne yaşarsan yaşa içinde bulunduğun anı hissedecek, duyacaksın. Geçmiş tekrar yaşanmayacak. Ne yaşarsan geçmişe ait bir iz olacak. Unutulacak. Geçmiş büyük bir “sellet-i zibil” (çöp sepeti) içi; eski eşyalarla, umutlarla, sevilerle, insanlarla dolu… Eskitecek, tüketecek, sömürecek geçmişin çöp sepetine atacağız. Bir gün gelecek kendimiz de evrenin çöp sepetindeki yerimizi alacağız. Bundan kaçış yok!
İçimdeki boşluk, inançsızlık ah bir şekilde tamamlansa, bazı parçaları kaybolmuş bir yap-boz gibiyim. Eksik yerler bir türlü tamamlanmıyor. Kendimin dışına çıkamıyorum. Bu yüzden hayat serüveninde hep başarısızım.
Duygularımı kaybetmek istemedim hep. Duygularımla var olacağımı düşündüm. Ama hayatta duygularına önem verenler hep kaybediyorlar. Acıma, sevgi gibi kavramlara önem verenler zayıf diye adlandırılıyorlar. İnsan kendinden kaçamaz oysa. Kaçamıyormuş bunu anladım. Çünkü denedim. Duygularını söküp atamıyorsun, olmuyor. Bir süre sonra kendini kandırdığını fark ediyorsun. O zaman da geçen zamana yazık oluyor. Boşa geçmiş oluyor. Bütün bunlara rağmen -yine de- duygularımdan vazgeçmeyeceğim. Duygularımı geliştirebilirsem, belki, daha bir üst duygu seviyesine ulaşabilirim.
Bilmiyorum!
Bilemiyorum!
Koy ver kendini yaşamın içine. Bir sal misali alıp başını gitsin her şey. Her şey olabildiğince doğal akışında olup bitsin. Kim bilir benliğin güzel bir kıyıya ulaşır. O kıyının adı mutluluk olur belki de! Ya da hiçbir yere varmadan, kayalıklara çarpa çarpa parçalanır gidersin. O vakit bilinç olmaz zaten, sorgulayamazsın. Bu da güzel bir durum değil mi? (!)
Sanırım yine işin sonu “korku”ya gelip dayanıyor. Korkularını yenemedikçe bu denilenlerin hiçbirini beceremeyeceksin.
Yine de sevgiyle kal!
25 Mayıs 2008, Pazar/ Amman
Saat: 02.34…