Yürü Şuradan Ermeni !
Yürü şuradan İngiliz, yürü şuradan Amerikalı desen aldırmaz kimse… Belki bunu iltifat diye algılar… Peki yürü şuradan Ermeni desen… Önce sert bir bakış, ardından belki ardından bir iki hakaret;
-Sensin ulan Ermeni!
Peki ne var bu Ermenilerde. Ermeni diyoruz. Koca bir halk, koca bir ülkeden bahsediyoruz. Amerikalı, İngiliz, Bulgar, Avusturyalı olmaya küçük tebessüm ya, adam yürü şuradan Ermeni dediğinde öfkeyle çatılıyor kaşlarımız.
Sahi neden Ermeni olmak bu kadar kötü? Gerçekten düşündünüz mü? Çoğumuz düşünmemişizdir…
Türkiye Cumhuriyeti ve hatta öncesi Osmanlı İmparatorluğu, tarihinde hiçbir zaman kirli politikayı becerememiştir. Hep olabildiğince açık olmuştur. Olabildiğince inançlara kültürlere saygılı olmuştur. Onlarca çeşit ulusu kendi içinde barındırmış, her bir yurttaşına devletin üst noktalarına kadar gelebilme imkanı sunmuştur.
Yenilgi ile sonuçlanan ilk büyük dünya savaşında kendisini en fazla etkileyen ve belki de bundan sonraki politikalarına yön veren, ermeni vatandaşları tarafından sırtından vurulmasıdır. Şuan ülkemizdeki alt kültürler; Kürt, Laz, Alevi ya da Çerkez olanlara hangi gözle bakılıyor ise o zamanda Ermenilere o gözle bakılıyordu. Senden, benden, bizden birisi…
Ülkemizi sarıp sarmalamış savaş ve kan kokusunun bolca olduğu zamanlarda, ülkenin her tarafına düşmanın ayak postalları göz dikmiş iken, sırtından vurulmak bu ülkeye çok ağır gelmişti. Ermeni adı Ermeni söylemi bir anda sırtından vurmak ile eşanlam kazanmıştı halk gözünde. Bir millettin alabileceği en ağır unvan verilmişti.
Ermeni eşittir kalleş.
O yüzden kızarız bize Ermeni dediklerinde. O yüzden kabullenemeyiz Hrant Dink’in cenaze töreninde açılan “Hepimiz Ermeniyiz” dövizlerini…
Diğer yandan; 2009 yılında 11.Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül’ün Ermenistan – Türkiye Milli maçı dolayısı ile yaptığı Ermenistan ziyaretinde televizyon kanallarımız Ermeni sokaklarına girdiler. Esnaflarla söyleşiler yaptılar. Yoldan gecen halk ile sohbet ettiler… Sen demesen de içinden bir şeyler diyor; yahu bu insanların bizim Bakkal Mehmet Efendi, Kasap Hayri Amcadan, Komşu Suna Teyzeden hiçbir farkları yok. Giyimleri, konuşmaları, şiveleri, dükkanları, evleri… Yazık olmuş… Yada ister istemez bir parça kopmuş gitmiş.
Soykırım olmuş mudur, olmamış mıdır? Ülkelerin siyasi söylemleri bir yana her insanın yüreğinde bir cevabı vardır bunun. Varsa hatalar karşılıklıdır… Konuşmak gerek, karşılıklı affetmek gerek… Ancak saplantılı Diaspora diktasına boyun eğmiş Ermenistan hükümeti, içine kapanık ve paronayak bir Ermenistan ile ufukta böyle bir ihtimal gözükmüyor.
Bilindiği üzere Avrupa Parlamentosu Ermeni soykırımını tanıyan tasarıyı geçtiğimiz günlerde oy çokluğu ile kabul etti. Diasporanın vazgeçemediği kısa ve uzun vadede hedefleri; Soykırımı tanıma, tazminat, ardından toprak talebi. Bir ulusa, hele her etnik kökene yüzyıllardır eşit mesafede duruşuyla asaleti yüzyıllardır sabit Türk Ulusuna, “soykırım” yaftasını yapıştırmak haksızlık kere haksızlıktır.