TATİL
aynaya her bakışında dudaklarındaki kızıllık gözüne çarpıyor ve ağrıyı hissetmesine sebeb oluyordu. bu ağrıyı her hissedişinde onu düşünmekten alıkoyamıyordu kendini.
ellerini ve yüzünü yıkadı, oturma odasına geçip az önce hazırladığı kahvesinden bir yudum aldı, pencereden dışarıyı seyre başladı. birsüre sonra kendine geldi, önüne sehpayı çektiği kanepe koltuğuna bıraktı kendini ve sigarasını yaktı. aslında kendini mutsuz hissetmesi için bir sebebi yoktu, aksine yaşadıkları onu mutlu etmeliydi, sevgilisiyle tadına doyamadığı bir haftasonu geçirmişti. birden gözü bilgisayarına ilişti, bitirilmesi gereken işler onu bekliyordu ama o kendini bir türlü işine veremiyor kafasındaki düşüncelerden sıyrılamıyordu. sigara ve kahvesini de alıp bilgisayarın karşısına oturdu. fakat bir türlü dosyaları açamadı...
bir bunalıma doğru sürüklendiğinin farkındaydı ve bu bazan hoşuna da gitmiyor değildi. hayatı doya doya yaşamıştı. yaptığı hatalardan bile zevk alabilen bir kişiliği vardı. her anın yaşanırken kıymetli olduğunu düşünürdü hep, bir anı olduktan sonra değil...
akşam olmak üzereydi, hava kararmaya başlamıştı bile. telefon çalınca, tekrar bir süre önce yanından ayrıldığı sehpaya doğru yürüyebildi. arayan seyhan’dı
- efendim
-merhaba aşkım nasılsın
-bilmiyorum, yeni kalkabildim daha, sen nasılsın, ofiste misin?
-evet canım ama çıkacağım birazdan, sesini duymak istedim.
-doğrusu sesin artık kesmez oldu beni, üç aydır telefonda konuştuktan sonra seninle sadece iki gün geçirebilmek çok iyi gelmedi bana, keşke şimdi burada olabilseydin.
- aşkım ben de şimdi ve her zaman seninle olmak isterim biliyorsun, ama şimdilik idare etmeliyiz. ben de doyamadım seni öpmeye, şimdi yanında olabilmeyi, başımı yaslayıp yanına uzanmayı ve ....
bir saate yakın konuştular telefonda
devam edecek...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.