- 858 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
HARVARD'DA MUTLULUK DERSİ!!!
Evet, böyle başlıyordu o gün gazetelerin birindeki haberin başlığı. Son günlerde iyiden iyiye emin olduğum bir olgunun, bulunduğum yerden kilometrelerce uzak bir kıtada da sorgulanıyor oluşu, uygulanışıydı bu haber. Sevindim, yanılmamıştım buluncumda.
(Dünyanın en saygın yüksek öğretim kurumlarından olan, ABD’ deki Harvard Üniversite’sinde bu yılın en popüler dersi “Mutluluk” Tal Ben Shahar tarafından öğretilen, “Pozitif Psikoloji” dersine tam 855 öğrenci kayıt yaptırırken, daha önceleri en kalabalık sınıf olan “Ekonomiye Giriş” dersi, 669 öğrenci ile ikinci sıraya indi ) diye devam ediyordu.
İsrail doğumlu Tal Ben Shahar, mutluluk dersinde, hayatı daha dolu ve anlamlı yaşamayı öğretiyor, pozitif olana odaklanmayı öğretiyor. Pozitif psikoloji, hızlı tempolu, aşırı rekabetçi ve iletişim teknolojisinin öne çıktığı bir dünyada, insanlara biraz durup nefes almasını ve aldığı nefesten de zevk duymasını öğretmeyi amaçlıyor. Bunu yaparken de “Hayatım nereye gidiyor” ya da “ Bugün neyi doğru yaptım” vb sorularla, kendilerini sorgulamalarını sağlıyor.
Pozitif psikolojinin babası olarak kabul gören, Pennsylvania Üniversitesi Profesörlerinden Marty Seligman: 15.yy daki Floransa gibi uluslar, varlıklı ve de savaş ortamlarında olmadıkları zamanlarda, hayatı nelerin değerli kıldığını sormaya başlarlar. İşte pozitif psikoloji budur. Der.
Hayatı anlamlı kılmak, yaşanılası kılmak, tümüyle elimizde değil, dışımızdaki onca olumsuzluğa rağmen. Üstelik çevremiz sürekli savaş içinde. Bahaneleri inandırıcı olmasa da, bu sözde iyi niyet, uzlaşmacı küpü güçlerin aslında gözleri ülkemiz üzerinde. Dost görünümlü adımlarla her gün biraz daha yaklaşmaktalar, kendileri ortalarda görünmese, farklı farklı senaryolara da bürünse.
İçimizdeki çatışma ve olumsuzluklar ise hiç de azımsanacak ölçüde değil. Dünyanın hali de malûm. Yoksulluk, işsizlik diz boyu bizde de. Üstüne üstlük dalga geçmeler vatandaşla. Göstermelik sahte, düşük enflasyon oranları. Onca işsiz ve yoksula rağmen kişi başına düşen milli gelirdeki artış. Büyüme oranları beklenenin çok üzerinde ve daha nice yalanlar; dünyada emeklisine en yüksek emekli maaşını veren ülkeyiz diye, halk IMF’nin kuklası olduğumuzu görmüyormuşçasına. Ve daha pek çok acı, acıtan gerçek herkesin bildiği, lâkin açıkça dile getiremediği.
Yoo amacım sizleri daha da mutsuzluğa boğmak, kara kara tablolar çizmek değil. Bunca olumsuzluğa rağmen yine de yapabileceğimiz bir şeyler var gibime geliyor.
Her birimizi hayata bağlayan bir bağ vardır muhakkak; hayatı anlamlı kılan, değerli kılan, yaşanılası kılan, ama küçük ama büyük.
Gerçi bizim dışımızdaki etkenler, her gün birini kopartıyor, her gün bir yaşanılasıyı yaşanılasılıktan çıkartıyor ama direnelim derim ben yine de!
Önce kendimizden başlayalım. Kopmasına izin vermeyelim. Bunu yaparken de, bir yandan minik minik ama güçlü bağlar oluşturup tutunalım hayata kenarından köşesinden.
Göreceğiz ki, küçük bir kartopu gibi yuvarlana yuvarlana ve gayretimizin yankısıyla koca bir çığ olup ezerek geçecek olumsuzlukları. Sonrasında da, çevremize daha büyük boyutta yansıtalım bu bakış açımızı, daha pek çok çığlar oluşturmak adına. Yapalım bunu lütfen. Göreceğiz olumlu etkilerini.
Onca dış gücün yanında benim minicik adımımın, minicik bağımın ne değeri, ne gücü var ki demeyelim. Her şey o ilk adımla başlar ve arkası gelir çığlar, çağlayanlar oluşturarak.
Ulaşılamasa da düşlenen boyutta güzelliklere, kendimizi iyi hisseder, kendimizi mutlu kılarız ya. Umutlar yeşertiyor olmanın hazzını yaşar, umunulan noktaya ulaşamasak da, karınca misali o uğurda ölürüz ya. Ve mutlaka o elimizdeki bayrağı tutup kaldıracak, kaldığımız yerden koşmaya devam edeceklerin huzuruyla rahat uyuruz ya. O aydınlığı çevremize de yayarak, bir mum ışığı kadar da olsa. Ama milyonlarca mumun bir arada oluşunu ve aydınlığını da unutmaksızın!
“Bir tel kopar, ahenk kopar” der Yahya Kemal. Ne doğru söyler, ne güzel anlatır bir cümleyle.
Haydi, hemen bugün başlayalım, önce hayatı, hayatımızı, erdemlerimizi, insanlığımızı, kısaca kendimizi sorgulamakla başlayalım.
Sonra da birer tel bağlamaya, hayata tutunmaya, Hayatı yaşanılası kılmaya!
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.