- 1139 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
VAY NATAŞA VAY !
Ülkenin önemli sayılabilecek zenginlerinden Şefket bey , karısıyla birlikte dönmekte olduğu bir seyahat yolculuğunda geçirdiği trafik kazası sonucu eşini kaybetmiş, kendisi de tekerlekli sandalyeye mahk^m olmuştu. Kaza öncesi eşiyle birlikte yaşadığı evinde kızı ve gelini bir süreliğine bakımına yardımcı olduktan sonra bıkmaya başlamışlardı. Bunu anlayan adam, kendisine bir bakıcı tutulmasını istedi.
’ Mutlaka yabancı olsun. Mümkünse Rus ya da Ukraynalı bir kadın bulun bana ! ’ Kızı itiraz etmek istedi.
’ Baba, güvenilir mi hiç onlara ? Niye bizden biri olmuyor ki ? ’
’ Bizden olanları görüyoruz işte ! ’ derken, kızından ve gelininden dert yandığını ima ettiğini açık ediyordu.
Bir kaç gün sonra bulunan genç bir Rus kadın getirildi. Şefket beyle tanıştırılıp anlaşıldı.
’ Şimdi bizi yalnız bırakın Nataşa hanımla ! Haydi bakalım, herkes işine baksın ! ’
Ertesi gün oğlu evin her tarafına kamera döşetip kendi bilgisayarına programlattı. Nataşa’ya güvenmediklerini, her hareketini gözlemek istediklerini açıkça ortaya koymuş oldular.
’ Babama bir şey olduğunda, hemen anında haberimiz olması açısından bunu yapmak zorundaydık, kusura bakmayın Nataşa hanım . ’
’ Yok problem benim için. ’ Şefket bey başını iki yana sallayarak bu kamera olayını onaylamadığını belli ediyordu.
Elli yaşlarında ancak vardı Şefket bey. Beyaz eşya mağaza zinciri sahibiydi. Oğlu, kızı, damadı, gelini hep birlikte çalışıyorlardı. Biraz erken dökülmüştü saçları. Yüzü de belirgin bir şekilde kırışmıştı. Orta boylu, hafif göbekliydi. Kısa süren bir bakımdan sonra tedavisine evinde devam edilebileceğini, zamanla yeniden yürümesinin az da olsa ihtimal dahilinde olduğunu söylemişti doktorlar. İlâç kullanıp, egzersizler yapması, iyi bakılması gerekiyordu.
Nataşa, genç, beyaz tenli, renkli gözlü, uzun boylu, eğitimli ve çok da becerikli bir kadındı. Şefket beyle çok iyi ilgileniyor, her hizmetini eksiksiz yerine getiriyor, egzersizlerini yaptırırken ona umut bile veriyordu. Şefket bey, boş zamanlarında kitap okuyor, bilgisayarında bir şeyler seyrediyor, bazen de tavla oynuyordu.
Nataşa, oldukça açık giyiniyor, serbest hareketlerinin sonucunda orasının burasının görünmesinden çekinmiyordu. Birlikte yemek yemeye, kahve içmeye, sohbet etmeye, hatta film seyretmeye bile başladılar. Gün geldi, unuttuğu cinsellik aklına gelmeye başladı Şefket beyin. Nataşa’nın kalçalarına, göğüslerine dikkat etmeye başladı. İnternette porno seyretmeye bile başladı. Hatta, Nataşa’nın farketmesinden çekinmiyor, bazen de özellikle farkettirmeye çalışıyordu.
Çocukları oldukça seyrek geliyorlar, genellikle telefon açıp, kamerada gördükleri bazı şeyleri soruyorlar, babaları ile ilgilendikleri iması vermeye çalışıyorlardı.
Bir gün akşam yemeği sonrası birlikte kahve içerlerken Şevket bey Nataşa’ya ;
’ Nataşa ; sana çok önemli bir şey söylemek istiyorum. ’
’ Buyurun Şefket bey. Sizi dinliyor ben. ’
’ Hemen merdiveni alıp, şu kameraların hepsini kapatmanı istiyorum önce.’
’ Olmaz, çocuklar kızar sizin ! ’
’ Bırak şimdi çocukları ! Hemen dediğimi yap ! ’
’ Peki . ’ deyip dediğini yaptı adamın.
’ Gel bakalım, şimdi tekrar otur yanıma. Sana söylemek istediğim çok önemli bir şey var. Yalnız, lütfen kızma bana. Kızmayacağına en baştan söz vermeni istiyorum. ’
’ Tamam Şefket bey. Yok ben kızmak ; söz. ’
’ Sen çok iyi ve de çok güzel bir kadınsın. Bana da çok iyi davranıyorsun. Benim yürümemi de istediğine inanıyorum ben. ’
’ Elbet, elbet. İstiyor ben ; yürüyecek siz. ’
’Şimdi ben senden öyle bir şey isteyeceğim ki ; yürüyebilmem için gerçekten de çok büyük bir umut olabilir bu. ’
’ Hemen söyleyin o zaman. Ne istiyorsa siz, hemen yapalım. ’
Gülümsedi Şefket bey. Sanki ne istediğini anlamış gibi hissetti Nataşa’yı.
’ Aslında, bunu söylemek çok kolay değil benim için. Ama umut işte. Tekrar yürüyebilmem, hatta hayata yeniden dönebilmem için umut. ’
’ Haydi söyleyin artık . Çok merak etti ben ! ’ Tekerlekli sandalyesi ile biraz daha yakınına geldi. Elleriyle bir elini tuttu. Heyecanlanmıştı. Hatta kızarıp terlemeye bile başladı. Ama kararlıydı, söyleyecekti mutlaka. Üstelik umutluydu. Nataşa’nın istediğini kabul edeceğine inanıyordu.
’ Benim çok önemli bir ihtiyacım var Nataşa ! Bunun çaresi de sende. Bak Nataşa ; ben şu anda aciz bir adamım. Sana hiç bir zararım dokunamaz. Ama senin bana çok önemli bir faydan olabilir. Üstelik bu isteğim için sana ekstradan para da ödeyeceğim. Beni yatağıma yatırsan, soysan, komple tüm vücüduma güzel bir masaj yapsan... ’
’ Ha, masaj. Olur, olur, ben yaparım masaj. ’
’ Dahası var Nataşa. Tedavi gibi istemiyorum, sever gibi istiyorum. Tıpkı çok sevdiğin, sevgilini sever gibi. Anla işte ; daha fazla konuşamayacağım. ’ Kararlı bir şekilde ayağa kalktı kadın.
’ Anladı ben, merak etmeyin. Ne istiyor siz, anladı ben. ’ Hızla odasına gidip, uzun bir süre çıkmadı. Utandı Şefket bey. Pişman bile oldu söylediklerinden. Ya işi bırakırsa, ya çocuklarına da anlatırsa söylediklerini ?
’ Hay pis nefis ! Rezil ettin yine beni ! Ne yapacağım şimdi ben ? ’ diye kara kara düşünmeye başladı. Tekerlekli sandalyesini hızla sürerek odasına gitti. Yatağına yatırması için Nataşa’ya seslenecek cesareti bile kalmamıştı. Başını öne eğip kara kara düşünmeye başladı.
Neden sonra kapısı çalındı. Nataşa’ydı gelen.
’ Şefket bey, girebilir miyim ? ’
’ Tabii, tabii. Gel Nataşa ! ’ derken korkusu halâ geçmiş değildi. Nataşa, odaya girip Şefket beye yakın bir sandalyeye oturdu.
’ Bakın Şefket bey. Biz Ruslar, hatta Ukraynalıların da adı özellikle sizin ülkenizde fahişeye çıkmış. Hele de Nataşa adı tam da bir fahişe adı olarak bilinir burada. Bunda haklılık payınız var. Sovyetler zamanında, halkımızın kadınları, özel eğitim bile alarak fahişelik yapmak için Avrupa’ya ve buraya gelmişler. Geçim o kadar zorlaşmış ki, bunun bir çare olduğu devlet tarafından bile kabul edilmiş. Halâ, bu iş için çok kadın geliyor buralara. Şunu bilmenizi isterim ki ; ben de öyle biri olaydım, niçin bu işi seçeyim ki ? Gider fahişelik yapar, çok da para kazanırdım. Hani siz müslüman , çok da üstün ahlâklı bir halksınız ya ; erkekleriniz bizim için deli olup, servetlerini ayağımıza saçmaktan hiç de geri kalmazlar. ’
’ Sus Nataşa , ne olur sus ! Yalvarırım affet beni ! Çok pişmanım ben söylediklerim için. Düşünemedim, affet beni. ’
’ Affedecek bir şey yok. Pişman da olmayın siz. Ben istediğinizi yapacak sizin. Fakat şundan emin olun ki, para için değil, iyilik için yapacak ben. Sizi iyileştirmek, yeniden hayata döndürmek için her şeyi yapacak ben. Sevgili olacak size, sevgili gibi sevecek ben. Özür dilemek yalnız ben ; para da alacak sizden. Fakat, karşılık olarak değil, ihtiyaç için alacak. Çünkü Rusya’da anne, baba, kardeş para istiyor benden. İhtiyaç var çünkü.’
Kadının son söylediklerine inanmakta zorluk çekti adam. Bir sevindi, bir tereddüt etti. Kadın, tekerlekli sandalyeden kucaklayıp aldı ve yatağına yatırdı adamı. Daha sonra da soyup üzerini örttü.
’ Hemen gelecek ben. Merak yok siz ! ’ deyip odadan çıktı. Adam çıplak bir halde yorganın altında beklerken hem heyecan, hem de korku duymaya başladı. Ya oyun oynuyorsa ? Ya, onu öldürmeyi düşünüyorsa ? Filmlerde böyle sahneler, cinayetler çok görmüştü. Fakat fazla düşünmesine fırsat kalmadan kapı açılıp Nataşa içeriye girdi. Üstelik çırılçıplaktı. Adamın üzerinden yorganı atıp, getirdiği kremi ellerine sürerek masaj yapmaya başladı . Tam da adamın istediği, günlerdir hayâl ettiği masaj ve sonrasında sevişme sahnelerini yaşattı. Sanki günlerdir değil de yıllardır beklediği mutlu anı yaşadı Şefket bey. Nataşa odadan çıkınca, gizli kasasından bir miktar para alıp banyodan sonra kadına uzattı.
’ Lütfen fazla vermeyin. ’ deyip sadece bir yüzlük aldı . Aynı olayı , ileriki günlerde ,düzenli olarak yaşamaya başladılar. Her defasında da aynı miktar parayı aldı. Diğer taraftan ilâç ve egzersiz tedavisi de aksatılmadan devam ediyordu. En yakın zamanda yeniden yürüyeceğine olan inancı da gün geçtikçe artıyordu. Oldukça seyrek arayan, hemen hemen hiç gelmeyen çocuklarının ise babalarının yeniden sağlığına kavuşacağından hiç de umutları yoktu.
Bir kaç ay sonra, tekrar yürüyebilme işaretleri görülmeye başlayınca, egzersizler sıklaştırıldı, çabalar artırıldı ve nihayet mutlu sona ulaşıldı. Sağlığına tamamen kavuşan Şefket bey, secdeye varmış namaz kılıyor, dua ediyordu.
’ Ne yaptı siz Şefket bey ? ’ diye merakla sordu Nataşa.
’ Namaz kıldım, dua ettim. Allah’tan öncelikle af diledim, hatalarım, günahlarım için. Senin hakkındaki yanlış düşüncelerim ve sana yaptıklarım için. Sonra da şükrettim, seni gönderdiği için, yeniden sağlığıma kavuştuğum ve hayata döndüğüm için. ’
’ Çok güzel. ’ Seccadeyi toplayıp yerine koydu ve önünde diz çöktü Nataşa’nın.
’ Şimdi söyle bakalım ; bu mükemmel eserinin finalini de bağlamak ister misin ? ’
’ Ne demek o ? Anlamadı ben ! ’
’ Benimle evlenir misin, eşim olur musun Nataşa ? ’ Şaşırdı kadın. Önce gülümsedi, sonra da tereddütlü bir cevap verdi.
’ Olmaz. Sen Müslüman, ben Hristiyan. Siz, evlenince müslüman yapıyor kadınları. Olmaz. Ben değiştirmem dinimi. ’
’ Senin dinin sana, benimki bana Nataşa. Herkes kendi dinini yaşar. Söz veriyorum sana ; zorlamayacağım. Ne olur evlen benimle. ’
’ Peki o zaman. Evlenelim. ’ Sarıldılar ve evlenmeye karar verdiler.
Şefket beyin çocukları var güçleriyle itiraz etseler de evlilik gerçekleşti.