23 NİSAN
Yıl 1975. Tam tamına 40 yıl olmuş. Artık büyümüş, annemin tabiri ile “Koca Adam” olmuştum. Evimizin hemen karşısındaki ATATÜRK İlk Okulunun 1-A sınıfının 145 numaralı öğrencisiydim artık. Öğretmenimiz Mert Ali AYDIN sevecen bir babaydı bizim için. Mesleğine gönül vermiş, emekliliği yaklaşmış, insan gibi bir insandı. Büyüdüğüm ortamda “baba” kavramını bilmediğim için ayrı bir sevgi duyardım ona. Öğretmenimin bilemeyeceği bir konu olduğunu düşünemezdim o zamanlar. Küçücük dimağımda çok önemli bir yere sahipti öğretmenim. Bu yüzden öğretmenlere yapılan saygısızlıklara asla tahammül edemem. Hele öğrencilerinin gönlünde çok büyük anlamlara bürünen bu insanlara öğrencilerinin önünde kimse saygısızlık yapamaz, yapmamalıdır. Geçenlerde Yalova Valisinin davranışını hazmedemeyip, kalp krizi geçiren ve vefat eden Halil Serkan ÖZ öğretmen nedeniyle kimsenin takmadığı valiye takmam bu yüzdendi.
O yılın 23 Nisan tarihini unutmam mümkün değil, zira ilk kez okulumla birlikte Erdek Cumhuriyet meydanındaki törene katılacak ve geçit merasiminde TAK’ın altından geçecek ve halkın önünden, öğretmenimizin tembihlediği gibi sıraları bozmadan uygun adım yürüyecektim. Yürürken dik durmalı ve kollarımı sallamalıydım. Tıpkı birkaç gün önce okulun bahçesinde çalıştığımız gibi. Çünkü benimle gurur duyan annem ve anneannem de orada olacak ve beni izleyecekti. Onlara ne kadar büyüdüğümü ve sınıf arkadaşlarımla ne kadar uyumlu olduğumu göstermeliydim. Bir gün önceden önlüğüm ütülendi, beyaz yakam kolalandı. ( Kola deyince Cocacola anlaşılmasın, eskiden gömlek yakalarını sertleştirmek için kullanılan, beyaz, suyla karıştırılıp yakaların bastırıldığı ve kuruduğunda sertleşen bir maddedir bu.)
Günün anlam ve önemini belirten konuşmalar, şiirler ve folklor gösterilerinden sonra beklenen an geldi. Büyük bir ciddiyetle iki kolumuzu önümüzdeki arkadaşımızın omzuna uzatıp, hizalarımızı belirledikten sonra büyük bir heyecanla yürüyüşe başladık. Herkes bize bakıyor ve alkışlıyordu. İçim kıpır kıpırdı. Ne kadar önemli biriydim ben. Yürüyüş esnasında annemin bana seslendiğini ve büyük bir mutlulukla el salladığını gördüm. Fakat ciddiyetimi bozamazdım, sadece gülümsedim ve yürüyüşe devam ettim. Okula geldiğimizde öğretmenimiz bize aferin dedi ve tek sıra olmamızı söyledi. Sonra da öğretmenlerin giriş çıkış yaptığı merdivenleri çıkmamızı söyledi. Neden böyle bir düzen aldığımızı bilmeden merdivenleri çıktık, o da ne? Başka sınıfın bir öğretmeni önüne gelen çocuklara birer külah şeker veriyordu. Şimdi böyle adetler devam ediyor mu bilmem ama eskiden mevlütlerde dağıtılan, kağıt külah içinde, en üstte 1 ad. Lokum, altında akide şekerlerinden oluşan bir ikramdı bu. Ne kadar da sevinmiştim. Daha önce annem katıldığı mevlütlerde dağıtılan şekerleri bana getirirdi. Hatta bazı komşular, özellikle bana da bir külah gönderirdi ama ilk kez bizzat benim öğrenci kimliğime böyle bir hediye tevdi ediliyordu. Ne de olsa büyümüştüm artık ve bir külah şekeri de hak etmiştim.
O günden bu güne dünya güneşin etrafında tam 40 tur atmış. Bu süre zarfında çocuklarımın 23 Nisan törenlerinde, bir zamanlar annemin yaşadığı heyecanı doyasıya yaşadım. Onların izleyiciler arasında beni arayıp el sallayarak kendilerini bana gösterme çabalarını mutluluk göz yaşları ile izledim. Tören sonrası onlara sarılıp, onlarla nasıl gurur duyduğumu söyledim. Tıpkı 40 yıl önce annem ve anneannemin bana söylediği gibi…
Bayramımız kutlu, Bayrağımız daim olsun…
YORUMLAR
Çok güzel bir yazı.
O güzel günlerimiz canlandı gözlerimizin önünde.
Bayram sevinçlerimiz.
İnanılmaz güzel günlerdi.
Ancak,
insanın yaşı ilerleyip,
dünyaya daha geniş bir çerçeveden bakınca,
hiç dikkat çekmeyen bazı detayları da görüyor oluyor.
Bu yürüyüş talimleri, resmi geçitler mesela...
İlk okul çocuğunun, asker talimi yapar gibi yürütülmesinin mantığı nedir,
hala çözebilmiş değilim.
Çok daha güzel etkinlikler ile kutlanabilirdi o bayramlar.
Ne demeli?
Her ne olura olsun,
unutulmaz günlerdi.
Hele de o sınıf pencerelerine astığımız süsler vardı ya,
ne kadar güzel gözükürlerdi.
Hiç indirilmesin isterdim o gramofon kağıtları ve kağıt bayraklar camlardan.
Bilmiyorum,
bu günün çocukları da aynı heyecan ile karşılıyor mu bayramları?
Zannetmiyorum.
Televizyonlar, bilgisayarlar daha cazip geliyor onlara.
Güzel bir bayram yazısı olmuş.
Tebrik ediyorum.