- 389 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Boyalı Civciv
Boyalı civcivler kadar sahteleşti hayatlarımız. Parlak ve gösterişli hiç bir zaman yumurta veremeyecek verdiği tek şey kısa süreli mutluluklar ve çocuk şaşkınlıklarıyla gelen kahkahalar. Her yeni gelen şeyle renklendi hayatlarımız. Önce televizyonlarımız renklendi sonra telefonlarımız. Dükkan tabelalarımız hatta. Renklendikçe sıradanlaşan renklendikçe yapaylaşan hayatlarımız. "Mantarlar eğer parlak renkli ise zehirlidir." demişti annem. Unutmuştum annemin bu sözünü. Gittikçe renklenen ekranların sanallığında zehirleniyorduk gitgide. Yaşamayı tozlu toprak yollarda patlak bir topun içine koyduğumuz plastik topun çatıya atılmasıyla bıraktık belki de. Tsubasayı izlemeye daldık sonra gözlerimiz televizyon ekranında. Ne de olsa kimse Tsubasa kadar iyi bir oyuncu olamazdı ve hiç bir kaleci Wakabayashi kadar iyi kurtarışlar yapamazdı. Adam eksik olmadıkça bizi mahalle maçlarına almayan abilerimiz bile. Bıraktık çatıda topumuzu ve kandık mantarın çekiciliğine. Zehirlendik sessizce. Atari geldi sonra Mario vardı bir de, kafasıyla tuğlaları kıran. Ne gerek vardı ki bizim sokaklarda kafamızı kolumuzu kırmamıza. Mario kırardı bütün tuğlaları bizim için. Eskiden olsa düşerdik kanardı dizimiz ama geçerdi annemiz üfleyince .Şimdi atarilerde renklendi çizgi dizilerde büyüdük bizde. Ruhumuzda çizgi dizilerin bıraktığı özgüven bedenimizde atari kahramanlarını kendimiz yerine koymamızdan gelen üşengeçlik tembellik. Çünkü biz Tsubasaydık izlerken bütün o golleri biz atardık Wakabayashiydik hatta bütün zorluklara rağmen doksana giden topu çıkarırdık hemde televizyon karşısında ,Marioyduk bütün tuğlaları kıran zorlukları aşan atari karşısında yüzü koyun yatarken.
Yoksa nasıl kurtarabilirdik ki kahve masasında bu memleketi.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.