- 902 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Yalancısın İnanırım, Gayrı Sana Güvenirim!
Yalancısın İnanırım, Gayrı Sana Güvenirim!
Muhittin Çoban
Dürüstlük erdemliliktir!
Kabul, buna nasıl itiraz edebilirim ki.
Erdemli insanlar dürüst insanlardır!
Yalancılık erdemsizliktir!
Yani dürüstlerin safına girmeyendir.
‘Kabul’ diyemem işte buna, buna kökten itiraz ederim.
Yalanı erdemsizlik olarak görenlere itiraz hakkımı şimdi bir kez daha kullanıyorum.
Bu itiraz hakkımı kullanırken birçoğunuzun tepkisini alacağımı biliyorum, saçmalıyor diyenlerinizde çıkacak; çıksın!
Şimdi desem ki size ‘dürüst’ değilsiniz kıyametleri kopartır, bununla kalmaz, kavga nedeni, küsme nedeni, hatta vurma nedeniniz olur.
Tüm bu tehlikelere rağmen inatla diyorum:
‘Dürüst’ değilsiniz!
Peki, ben ‘dürüst’ müyüm?
Bu soruyu kendimize sorup, dürüstçe bir yanıt verebilir miyiz?
Sanmıyorum, hiç sanmıyorum!
Veremeyiz!
Şimdi bu tatsız sorularda nerden çıktı, itiraz hakkınızı başka konularda kullanın diyeceksiniz. Hatta bu soruları gereksiz bulacaksınızdır.
Söyleyeyim, şuradan çıktı:
Desem ki size ‘yalanı’ sever misiniz?
Yanıtınız “ yalandan nefret ederim, yalan söyleyenden de” olur.
Hayatta en sevmediğimiz şeylerin başında ‘yalan’ gelir.
Yalan çirkinliktir, yalan adiliktir, şerefsizliktir, düzeysizliktir...
Peki, hiç yalan söylediniz mi diye sorsam, hiç duraksamadan hazır olan yanıtınızı verirsiniz:
Haşa, asla yalan söylemem!
İşte dürüstsüzlük de tam da burada başlıyor.
Aslında sevmediğimiz ‘yalan’ söylemek değil, bize yalan söylenmesi.
Peki, kimler yalan söyler?
Yalanı sevenler mi yalan söyler? Yalanı alışkanlık ve huy haline getirenler mi?
İhtiyaç duyanlar, kendilerine yönelik şiddet uygulanmasından korkanlar, bir güzelliği koruma ve kollama kaygısı içinde olanlar, yalanı gerekli ve doğru olarak görenler ve tabii çare ve çözüm olarak görenler.
Peki, kimler yalandan korkar?
Bana kızacaksın ama yine de söylemek istiyorum:
Zayıf insanlar, kendine güveni olmayan insanlar yalan söylenilmesinden korkar.
Ve bu insanlar şu şarkıyı söylerler:
“Yalancısın inanamam/ Gayrı sana güvenemem.”
Kendine güvenen insan da söyle şarkı söyler:
“Yalancısın inanırım/ Yine de sana güvenirim.”
Bakınız zayıf insanlar her şeyi bilmek ister. Çevresinde olan bitenlerden haberdar olup savunma sistemlerini oluşturarak zayıf yanlarını önlemler alarak güçlendirmeyi tasarlar.
İspiyonculukta bunun için türetilmiş, istihbarat kurumları da bu korkudan dolayı oluşturulmuştur.
İşte şimdi anladık mı neden ‘dürüst’ olmadığımızı.
Hiç yalan söylemedim diyerek utanmadan yalan söylediğimizi.
Hem dürüst değiliz, hem de iyi bir yalancıyız.
Hem de hiç yüzümüz kızarmadan ‘yalan söylemem ben’ diyerek yalan söyleyenlerdeniz.
Bu iki kere çirkinliktir.
Bunu kabul etmek zor olsa da, artık bunu kabul edelim ve çok dürüst insan modeli çizme komikliğine düşmeyelim.
İtiraf ediyorum, ben yalanı sevmiyorum, ben yalan söylemem diyenlere çok gülüyor, onları çok sıradan ve olgunlaşmamış insan olarak görüyorum.
Doğru, ne kadar çok doğruluksa, yalan da bir o kadar doğruluktur.
Evet, yalan bir gerekliliktir, bir zorunluluktur, bir çaredir, bir çözümdür, bir korumadır. Bunu kabul edeceğiz, mutlaka kabul edeceğiz! Kabul edeceğiz ki yalan söyleyeni –başta yalancı biri olarak kendimizi- aşağılamaktan, kötü görmekten ve suçlamaktan, inanılmaz, güvenilmez görmekten vaz geçeceğiz.
Hani deriz ya, yalandan korktuğum kadar yılandan korkmam.
Yalan öldürmez, ama yılan öldürür; yalan kurtarır, yılan kurtarmaz.
Biz yine de yılandan korkalım, yalandan değil.
Yalan insana dair bir güzelliktir. Güzellikleri bir bir küçümseyerek, aşağılayarak yok edersek insanı da yok eder, içinde bulunduğu atmosferi de çekilmez hale getirtiriz.
İnsan yaşamında anların çok önemi vardır. O anlarda saklıdır insanın hayatı. İnce bir çizgidir o an, ya da ince bir noktadır o an. Varla yok olma anıdır o an.
Kimi anlarda doğruluk ne kadar yanlışlıksa, yanlışlıkta bir o kadar doğruluktur!
Yalanda böyledir. Doğru zamanda kullanılan, yani başvurulan, yani çare olarak, çözüm olarak görülen yalan doğrudan daha bir doğrudur. Felaketi önleyen, kavgayı bitiren, huzuru sağlayandır.
Hiç kızmadım yalana, yalan söyleyene. Hiç suçlamadım yalan söyleyeni. Çünkü yalan insana dairdir, insana yabancı olmayan şeydir.
Yalana başvurduğum içinde hiç kendimi küçümsemedim, neden yalan söyledim demedim.
Bu güne kadar çok yalan söyledim, tıpkı sizin gibi; bundan sonra da yalan söyleyeceğim, tıp kı sizin gibi.
Şimdi istediğiniz kadar suçlayın benim yalancılığımı. Ama bilin ki suçladığınız kendi yalancılığınız olacaktır. Bunu bilerek suçlamaya yönelin.
Yalancılığı kabul etmekle başlıyor insanın dürüstlüğü.
Hadi bir kez dürüst olalım ve diyelim ki:
Ben yalancıyım!
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.