SEVGİ DOKUNMAKTIR
Meral’ le Seferihisar’dan başlamaya karar verdik.
Toprak yoldan ilerliyoruz. Çevresinde böğürtlenler tozlu mozlu ama koyu renktekiler bal gibi tatlı. Böğürtlenler ıssızlığın sessiz tanıklarıdır. Yol kenarlarında dere boylarında karmaşık dikenli dalların arasında ulaşılması güç lezzetlerden.
Kulak kabartınca çocuk seslerine yaklaşıyoruz. Tahta kapıyı itince çocuk sesleri karşılıyor konfeti lezzetinde. Sol yanda tahta masanın çevresinde beş altı kadın. Ortaya konmuş semaverin çevresinde sohbete durmuşlar. Hoş gelmişsiniz diyorlar. Meral havuzu boylamış kuzenleriyle bir boyda, karpuz kollu elbisesi işe 7-8 yaşlarında bir kız çocuğu
Masa çevresinde Meral! İn şimdi yaşamayan annesi, teyzesi, yengesi ve komşular var. Çocuklar bostan kuyusunun dibinde kalan suyla debelenip oynuyorlar.
Meral bana her yıl buraya geldiklerini, çok eğlendiklerini bu mutluluğun İstanbul’a döndüklerinde , yaz tatillerinde de sürdüğünü söylüyor.
Hayat benim içim dümdüz sorunsuz sürüp gitti. Ağabeyim derken gırtlağı düğümlendi. Ağabeyim ‘i Lâpseki’de bırakana kadar. Görevdeydi. Bizi bir hafta göremez se ikinci hafta mutlaka gelirdi. Hatta bir yaz O na yakın olalım diye babam Çardak ta ev tuttu. Bir yaz orada hep bir arda şen şakraktık. Hatta ben orada aşık oldum.
Bir hafta sonu yine bize gelirken ağabeyimi trafik canavarı süpürüp aldı hayattan. Yıkıldık. En çok da annem. Bir daha eskisi gibi olamadı. Her gördüğü genç oğluydu. Nereye baksa canın yarısı oradaydı.
Aradan zaman geçince Çardak’taki gençle nişanlandık. Okulu bitirince de evlendik. Benim gidişimle sarsılmasın diye yakın oturuyorduk anneme. Ona bebek beklediğimi söylediğimde gözlerine canlılık geldi. Hele oğlan olduğunu duyunca başkalaştı annem. Her gün yeni bir şey örüp , diker oldu. Doğum evde şenlik havası yarattı .
Bebeğim birkaç aylık olduğunda bir gariplik hissettim. Bebeğim olması gerekenden farklı idi. Nerede bir Dr duysam alıp götürdüm. Nihayet bir Dr “kızım oradan oraya koşturup durma, durumu kabul et, bebeğini sev, onun için ne yapabilirim diye düşün “ dedi. Kendime getirdi bu beni. Annemle birlikte Kaan’ı çok sevdik, onunla birlikte öğrenmeye başladık. Biz ona değil O bize öğretiyordu.
Oğlum farklıydı , tıpkı bir melek gibi.
8 yaşını doldurmadan babası vazgeçti, gerçi hiç kabullenmemişti. Evi terk etti.
Biz Kaan’la baş başa kaldık.
Kaan üşütmüş biraz odasında yatıyor arada bize bakıp gidiyor .Ellerimi tutmayı çok sever. Ben de ısınırım onun ellerinde. İki elini döndürerek parmaklarını hafifçe değdirir bir şey çalar gibi. Sevinç ifadesidir bu. Şarkı söyler, Atatürk’ü çok sever hemen selama durur. Benim adımı hiç unutmaz. Abla teyze eklemeden olduğu gibi “ayşe” der, sarılırız. Kaan’ın sıcaklığı bambaşka, doğrudan riyasız.
Babası evi terk edince annemle ikimiz bütün sevgimizi , ilgimizi Kaan’a verdik. Aşık olduğum adamın gitmesine aldırmamış gibiydim. Annem de kaybettiği oğlunun sevgisini Kaan’a vermişti. Kaan’la dünyayı yeniden keşfediyordum.
Prof. Dr M.Kemal Öke dovn sendromlu kızından bahsettiği bir yazsısında “kızım bizi önce yıktı, sonra insan yaptı “ demişti. Bu yazı ufkumu açtı, ben de başka bakabilirim, ben de başarabilirim dedim. Kaan’ın beni eğitmesine bıraktım kendimi.
Bir çay içimi soluklanalım dedik, Kaan seslendi “Ayşe bak!” Gittim elinde yaptığı resim “baaak” diyor. Canlı renkler kovalamış birbirini. Resmin sol yanında kurumuş, kapkara bir ağaç. Sizce bu ağaç ne anlatıyor? Bu renkler , sıcak canlı iken ağaç neden siyah ?
Çocukluğumuzda suya resim çizen dağlarımız vardı.
Yumuşak yerlerinde çiçekler açar,.
Kentlere sürüldük, sonra cebimizde sakladığımız ışıkla çiçek yetiştirmeye çalıştık.
Saksılarda küçüldük.
Rüzgar kokmaz oldu, renkler soldu.
Büyüdükçe üredik ve gökkuşağını unuttu çocuklar.
Munis bir tavırla Meral siyah beyaz fotoğraftaki kadına soruyor. “hani benim çocukluğum anne” O çocukluğun devamı yeniden yazılamaz mı?
İsyan etmiyor.Güleç yüzünde belli belirsiz bir hüzün .Kaan usulca sokuluyor annesine o hüznü dokunuşlarıyla silmek için. Yumuk parmakları annesinin yüzünde dolaşıyor. Sevgi görünmez demeyin, sevgiyi gördüm o anda.
akan derenin yeşille bütünleşmesi, güneşin damlalara vurmasıyla oluşan gümüşi köpükler, faunanın çıkardığı kokularla birleşince hayran kalakalırsınız ya, Kaan öyle bir şey.
Kaan’ın annesi olmak da farklı bir şey. Hepimizin kromozomu 46 olacağına 47 olaydı diyesim geliyor.
İyi ki Kaa’!a dokundum, ellerimiz sevdi birbirini, zenginleştim, çoğaldım.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.