- 594 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Mani Üzerine
Türk halk şiirinin en küçük nazım birimi olan mani dilden dile yayılarak geniş bir coğrafyada etki bulmuştur. Azerbaycan’da bayatı; Türkmeneli’nde hoyrat; Kırgızlar ve Kazan Türkleri arasında aytiba; Kırım tatarlarında mane; Özbekler arasında koşuk, aşula; Anadolu’da mana, mani, karşı-beri ( Karşılıklı iki kişi tarafından yapılan mani atışması), me’ani, hoyrat gibi isimlerle anılan maninin üzerinde birçok araştırma yapılmasına rağmen mani etimolojisi bakımından bir kesinliğe kavuşamamıştır. Bazı araştırmacılara göre Arapça “mana” kelimesinden geldiği iddia edilirken, bazı araştırmacılarda Türkçe kökenli olduğunu ileri sürmüştür.
Mani yedi hece dört dizeden oluşur. Genellikle ilk iki dize son iki dizeye hazırlık olup doldurmadır. Asıl anlam üçüncü ve dördüncü dizededir. Manilerin uyak düzeni ise genellikle a,a,b,a şeklindedir. Yani birinci, ikinci ve dördüncü dizeler birbirleriyle uyaklı olup, üçüncü dize bağımsızdır.
Yedi dizeli manilerin dışında 4,5,8,10,11 ve 14’lü manilere de rastlanmaktadır. Akılda kalmaması uyak bulma endişesi vb. sebeplerden ötürü bu tür maniler yaygın değildir.
İlk dizesinin yedi heceden daha az ve uyağın cinaslı olduğu durumlarda ortaya çıkan kesik mani (Cinaslı Mani) eski İstanbul kahvelerinde yaygın olarak söylenmekteydi.
Yaygın mani türlerinden biride yedekli manidir. Maninin sonuna aynı kafiyede iki mısra daha eklenerek söylenen manilerdir. Cinaslı kafiye kullanılmaz, birinci mısraları anlamlıdır. Yedekli maniye artık mani de denir.
Yukarda anlatmaya çalıştığımız maninin daha birçok özelliği mevcuttur. Bu özelliklere araştırmak isteyen herkes çeşitli kaynaklardan ulaşabilir. Asıl bu yazımda anlatmak istediğim nokta manilerin yaşadığı sorunlardır. Az buçuk anlatmaya çalıştığımız mani nerede? Ne halde acaba?
Eskiden Ramazan davulcuları sahura kaldırmak ve bahşiş istemek bahanesiyle mani söylerlerdi. Çalar saatlerimizle, kurduğumuz alarmlarla ne davulu duyar olduk nede maniyi. Gümbür gümbür gelen davul sesine kulaklarımızı tıkayıp manileri dinlemez olduk.
Manicilerin mani söylediği kahvelerde okey, batak gibi oyunlar oynamaya başladık. Dilimizden maniler düşünce argo kelimeler kapladı benliğimizi. Manicilerde gelmez oldu kahvelere. Kimisi öldü kimisi bir köşeye çekildi. Bir çırak bırakamadılar geleceğe.
Sözlü edebiyatın ürünüydü mani söz ile gitti birçoğu. Söz ile uçup gidenler neyse yazıya geçirilenler nerede. Ben duymadıktan sonra bir mani yazsa ne yazmasa ne. Binlerce yıldır sözlü anlatımla gelen destanlara bakınca demek istediğim gayet iyi anlaşılıyor. Ozanlar aracılığıyla yüzyıllarca söylenegelen destanlar yazıya geçirildi de ne oldu. Kaçımız biliyoruz Oğuz kağan destanını
Benim derdim yazıya geçirilmesinde değil geçirilsin elbet lakin sözlü edebiyat sözle de devam etsin. Maniler yitmesin dillerden. Birkaç manide biz söyleyelim düşmesin dilinizden.
Akşamlar olmasaydı,
Badeler dolmasaydı,
Yâr koynuna girince,
Hiç sabah olmasaydı.
............................
A benim bahtiyarım,
Gönülde tahtı yârim,
Yüzünde göz izi var,
Sana kim baktı yârim.
.............................
Anne demeye geldim,
Kaymak yemeye geldim,
Meramım kaymak değil,
Yâri görmeye geldim.
..................................
Bağlarında üzüm var,
Mor şalvarda gözüm var,
Kaçma yârim uzağa,
Sana bir çift sözüm var.
....................................
Dağlarda gezer oldum,
Okuyup yazar oldum,
Ben bir güzel uğruna,
Kuruyup gazel oldum.
..........................................
Hıçkırık tuttu beni,
Tuttu kuruttu beni,
Elin oğlu değil mi,
Gitti unuttu beni.
Bengises
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.