- 555 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Ne Zan Ediyorsun?
Ne Zan Ediyorsun?
“Sen kendini ne zannediyorsun?” kişi kendini ne zan ediyor ise aslı o dur!
Zan konusunda “Ben kulumun zannı üzerineyim.” mealinde duymuşsunuzdur! Yani Allah kişinin kendi zannına karşılık veriyor! Kişi Allah’ı ne zan eder ise o karşılığı bulacak! Zannının sonucunu bulacak, zannına göre kendi istediği bir sonuç bulmayacak!
Bunu açmak için mesela, kişi kendini “Hak” zan etti! Bundan hiçbir sorun çıkmaz! Kendini “Hak” zan etmesi diğer kendi gibi olanlara da aynı hakkı verir! Buradaki “Hak” algısı çok önemli! Kişinin diğer insanlardan kendini üstün tutabilmek maksadı “Hak” zannında işleyemez! Evrensel olarak tüm insanlar “İnsan” noktasında potansiyel açısından eşittir! Bu potansiyelini köreltenler, eşitliği sağlayamaz! Bu köreltme işi bu 3. Boyutta yansır ama 2. boyutta, ruhsalda “Elest” ile başlar! Yani 2. boyutta ruhsalda, data olarak körelmiş olduğundan 3. Boyutta öyle görünecek! Kişi kendini “Firavun” zan etse idi kendini “Köle” zan edenleri köle edebilirdi! Yani herkes zannınca sonuç alacak! Köle zannına, firavun zannı karşılık olacak!
Diğer bir örnek; kendini diğer insanlardan üstün zan eden için durum nedir?
Bazı toplumlarda “Üstün ırk” söylemi gelişmiş, bu şekilde cazibeli toprakların kendilerine vaat edildiğini iddia edip diğer insanları kendilerine köle etmek istemişler! Bu zanlarına ne bulmuşlar? Bu zanlarına karşılık iki durum var! Birinci durum; kendilerini köle zannedenleri köleleştirip vaat edilmiş toprakları almışlar! İkinci durum; köleleşen toplumlar uyandığında veya kandırılan başka uyanık toplumlar musallat olduğunda eşi benzeri görülmemiş şekilde soy kırıma uğramışlar! Nedeni açık değil mi? Soy üzerinden zan, soy üzerinden karşılık buluyor! Evrensel adalet hükmediyor! Tüm “İnsan” olabilenler kendini “İnsan” zan edenler, “Hak” açısından eşittir! Yukarıda bahsettiğim gibi potansiyellerini köreltmiş olanlar doğal olarak geride kalacak! Alt yaşam formları, üst forma doğru itilir ki tekamül, gelişim, evrim olsun! Topraktan bitkiye, bitkiden hayvana, hayvandan insana, insandan daha şuurlu olana doğru bir akış var! Yani toprağı bitki emer, bitkiyi hayvan yer, hayvanı insan yer, aklını kullanmayan insanı da aklı ve şuuru daha gelişmiş olanlar köleleştirebilir! Bu tekamül, gelişim ve evrimsel bir tetiklemedir!
Konuyu dağıtmadan “Zan” konusuna gelelim!
Sual: Madem kişi zannı üzerine, Allah kişinin zannına karşılık muamele eder! O halde “Doğru zan” nerede? İnsanlar zanlarının sonucunu “Cennet/Cehennem” olarak buluyor ise “Doğru zan” ulaşılabilir ve bulunabilir mi?
Cevap: “Doğru zan”, muhafazalı levhada bulunan bilgi (Data) okunarak bulunur! Bunun anahtarı da “Ben” kişinin benliği! “Doğru zan”, kişinin benliğini bulması ve bununla evrendeki doğru okumayı yapmasıyla bulunabilir! 2. Boyuttaki korunmuş data levhası okunmalı ki “Doğru zan” oluşsun!
Sual: Bu okuma yani 2. Boyuttaki “Doğru zan” 3. Boyuta nasıl indirilecek?
Cevap: “İlim kendin bilmek” Yunus; bu manada kişi kendini bilecek! Bildiğinde “Ben”, anahtar olacak! Bu anahtar ile korunmuş levhadaki kilidi, kendi benine açacak “Oku” hakikati ile karşılaşacak! Neyi, nasıl okuyacak? Evreni, muhafazalı levhadaki bilgileri kendi benliği, zannı ile okuyacak! Burada bir incelik var! “Rab” ve “Rabbulalemin” algılamalarına dikkat! Kişinin “Rab” algısı kendi zannıdır! “Rabbulalemin” algısı ise çoğunlukla bu zanna sığmaz! Bu nedenle çokları rabbini bilir, rabbulalemine inanır! Yani kişi “Rab” algısını “Rabbulalemin” algısına çevirdiğinde iki algıdan söz edilmez! “İkiyi bir etmek!” tabiri! İnancını bilince çevirdiğinde ikilik kalkar!
2. boyutta muhafazalı levhada kayıtlı bilgiler, kılıfsız, şekilsiz, elbisesiz data şeklindedir! 3. Boyuta indirilirken zihinde bilgiler 3. Boyutun algısına göre “Zan” ile giydirilir! Bunu daha iyi anlamak için bir misal vermek isterim; rüyalar ve düşünceler, 2. Boyutta, zihinde kılıfsız ve şekilsiz olarak data şeklinde bulunur! Şuura verildiğinde, zihin bunu 3. Boyuttaki bir nesne veya elbiseyle giydirir! Bu da bir “Zan” olur! Rüya araştırmacıları, uyuyan deneklerin yüzüne pamuk sürdüklerinde çoğunun rüyasında yüz derisinin soyulduğunu anlattığını söyler; bu zihnin bir oyunu, zannı! Zihin iki boyutlu bilgi veya hissi 3. Boyutta giydiriyor! İndiriyor aslında! Başka bir sık rastlanan hal; uykuda iken beden hareketsiz kalıyor, adeta 3. Boyuttan 2. Boyuta geçiliyor ruhen! Bilinç bu esnada uyanırsa kişi bedenini hareket ettiremiyor, konuşmak istiyor konuşamıyor! Bu durum onu korkuttuğu için bu duruma uygun bir kılıf, zan oluşturuyor! Üzerine “Karabasan” çökmüş ve onun bedenini hareketsiz bırakıp ağzını da tıkamış olarak zihin “Zan” ediyor! Bu hal bazı insanlarda yaşandığında böyle anlatıldığı için öğrenilmiş “Karabasan” bu halin zannı oluveriyor! Bu hali diğer yaşayanlar da aynı kalıbı kullanıyor!
Doğru zanna nasıl ulaşılırı konuşuyorduk! İnsanın kendi “Ben” anahtarı ile korunmuş levhayı açması ve “Doğru zan” sahibi olmasını! Bazı kişiler bu okumayı bizzat kendisi yapmak istemeyebilir, ikinci el okumalları tercih edebilir! Kişi ister bizzat kendi okusun isterse ikinci el okuma kullansın her iki durumda da sorumluluk yani “Zan” karşılığı olacaktır Yani hazır “Zan” kullanan sorumluluğu, zannını aldığı kişiye atamaz! Ben, korunmuş levhayı bizzat kendim okumayı seçtim. Başkasının okumasını hazır alınca da sorumluluk olduğuna göre kendi okumamın sorumluluğu daha güvenli! Uykuda bedeni hareket ettiremeyenlerin “Karabasan” zannı örneğindeki gibi düşününce bu hali bir “Karabasan” zannıyla giydirmek bana uymaz! Korunmuş levhadaki bilgileri başkaları kendi zannınca giydirmiş olabilir! Yanılmamak için bizzat kendimiz bu konuda beceri sahibi olmak durumundayız!
Şimdi sıkı durun! Korunmuş levhadaki, 2. boyuttaki bilgiler, diridir ve her an indirilmeye hazırdır! Geçmiş zamanda indirilmiş ve geçmiş zaman insanları tarafından indirilmiş olması şimdi bu bilgilere yeni bakışla ulaşılamaz olmasını gerektirmiyor! O zamanın insanı nasıl kendi zannı ile okumuş ise bu korunmuş levhadaki bilgileri günümüz insanı da kendi zannınca okuyabilir! Bu bilgiler insanın kendi şuuruna iner! Bilgisayarınıza bilgi indirmeye benzer! Herkes kendi kapasitesi ve yeteneğine, zannına göre bu bilgileri indirebilir! Doğru “Zan” bu şekilde oluşturulabilir!
“Ben kulumun zannı üzerineyim” Yani Allah’ı kişi zannıyla bilir; zanna karşılık veriliyor! “İyi-kötü” göreceliliğinde karşılıklar, sonuçlar yaşanır! Bu zan konusunu daha iyi anlamak için “Tanımsız ben” nedir? “Ben” tanımlanırsa ne olur? Sorularına cevap arayalım! Mesela rast gelen birine soralım; “Kendini nasıl tanımlarsın?” Alacağımız cevap o kişinin kendi zannı olacaktır! “Kral, kraliçe, prens, prenses, köle, birilerinin ayağının tozu” şeklinde kendini ifade edebilir insanlar! Bu soru bana sorulsa; kendimi tanımlayacak yani sınırlayacak bir şey bulamam! “Küçük Prens” romanındaki “Kral” olmayı istemem mesela! Hangi tanıma sığmaya çalışsam bana sınır olacak! Buradan Allah’ı nasıl tanımlarsın sorusuna geçelim! Bu soruyu sorduğunuzda; 99 esma veya 1001 esma üzerinden cevaplar alabilirsiniz! Bana sorulsa; “Eşi benzeri olmayan bilinenin gayri!” derim! Dikkat ederseniz tanımlamak sınır koymak olduğundan ben kendimi de Allah’ı da tanımlamaya kalkmadım. Yani bir tanımın sınırına hapsetmedim zannımı! Bu manada zandan kaçındım! Çünkü “Tanımsız Ben” sınırsız, tanımsız ben ile tanımlanan, sınırlanan “Ben” arasındaki fark kadar yanmak var! “Bir ben var benden içeri!” Yunus. Yani tek ben var zaten onu da tanımla sınırlayan sınırladığı kadar yanacak demektir! Buna da “Cehennem” denebilir! Kişi kendini ne zan ederse ona göreceli karşılık bulur! Yani yanlış zandan kaçının ki karşılığı “Cehennem” olmasın! Taklit zan da bu anlamdadır! Kendini “Hak” olarak tanımlayanlar da kendilerini sınırlamak istemedikleri için “Hak” olarak tanımlamayı seçmişler!
Son tahlilde; kendini sınırlayacak şekilde tanımlama ki “Tanımsız ben” zaten O’nu gösterecek! O’nu gösterebilecekken kendini tanımlayıp buna mani olma! Kendi tanımınla gerçek arasındaki fark kadar yanma! Kendini kimseden aşağı görme, insaniyet noktasında üstün de görme! İnsan sadece kendine dair “Zan” edebilir ve bunun sonucunu yaşar! Başkasını kendince “Zan” ile tanımlamaya çalışmak haddi aşmak olur! Hele başkasına had sınır koymak, tam bir hadsizliktir, yetkisizliktir! Bırakın başkasına kişi kendine bile “Had” koymamalı ki hadsiz olanı Allah’ı bilsin! Bu bahsettiğim “Ben” potansiyelinin algılama kapasitesine konmaya çalışılan ipoteğin ifşasıdır! Çünkü tanımlama sınır koymaktır, sınır koymak ise gelişime manidir. Konan sınır kadar yanmak kaçınılmazdır! Bu manada sınırsız olmak en uygun olanıdır! Herkes kendi zannı üzerine olmalı! Başkalarının sınırlı zannı “Ben” açısından zulüm olur! Her şey gönlünüzce olsun.
Bakınız, öğrenmek şöyle bir şey; öğrenmek bilgileri ezber etmek veya çok bilgiye ulaşmış olmak değildir! Ulaşılan bilgilerin içselleştirilmesidir! Yani bir bilgi içinizdeki bir soruyu cevaplıyor ise öğrenmişsiniz demektir o konuyu! İlgi bilgi çeker bilgi de bilinç oluşturur! Öğrenmek ise bilinç oluşumudur!
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.