SABAHATTİN ALİ’ye...
SABAHATTİN ALİ (25 Şubat 1907 – 1 Nisan 1948)
Burçları insanları etkilermiş, yalan… Bana Ay’ın, Güneş’in, gezegenlerin durumu veya yaşadığı yıllar etkilemiştir demeyin sakın; bunların da hiç önemi yok, inanın… Ne doğum tarihi, ne yükselen burcu etkiler kişinin davranışlarını…
Kişi, ulvi değerlere ait ne kadar çok ve ne kadar derin terbiye almış olursa olsun, onu alıkoyacak büyüklerinin, örneğin, anasının ve babasının olmadığı dönemlerde ortaya çıkar; yüreğinde, kendisi ve kendisi! için sakladığı asıl duygusu…
Tüm konuşmaları, can-ı gönülden dinlenince ve daha bitmeden her cümlesi alkışlanınca, bilir; zat-ı muhterem… Konuşmalarının anlamı değil kendisidir önemli olan…
Kitabın fazla okunmadığı ve sanatın zor olduğu yerlerde gerçek sanatçının, kendisine kara çalınmadan yaşam sürmesi zordur… Aslında kolaydır da; o beceremez bunu… Elektrik kesildiğinde, ay ışığında romantik geziye çıksa ve şiirlerinde bunu anlatsa… Tutukluluk günleri sonrasında, en güzel çalışmalarını bu dönemde yaptığını söylese, söyleyebilse… Yaşamı süresince meşhur, üç maymunları oynasa; silik, soluk bir yaşam sürse ve günü kurtarsa, gerektiğinde herkesin ama herkesin eleştirilebileceğini unutsa, en önemlisi de; düzene ayak uydursa ve kendisinden sonrakilere bu yaşam tarzını öğüt olarak bıraksa, teslim
edilir miydi o tetikçiye; kırk bir yaşında…
Şimdi birileri, yaşanılan dönemden ötürü bu hikayeyi sahiplenmeye kalkmasın… Nasıl ki doğum günleri önemli değilse, yaşanılanların döneminin de önemi yoktur… Kişi doğar… Bir gün önce ya da bir gün sonra… Hiçbir şey değişmez ki; koyu gri duyguları varsa ve yüreğinde saklanıyorsa…
Şimdi biri hemen der ki; bu zamanda yaşasa idi, bizden olurdu… Diğeri de "hayır" bizdendi diyecektir mutlaka… Aynı soruyu kendimize sorarsak; Sabahattin Ali, kimin tarafında idi acaba?... Belki doğum ya da ölüm günün değil "Üstad", aklıma geldin yazdım… Toprağın bol olsun… Sizler, bizlerden daha cesursunuz; bizim yapamadıklarımızı yaptıkça, yaşadığınız dönemde haksızlıkların, yanlışlıkların, "nalına da, mıhına da vurdukça"…
Son söz olarak senin şiirlerinden birini değil de; sana şiir yazmak geçti gönlümden…
SABAHATTİN ALİ’ye…
(şair-e)
Yeri geldiğinde ve haklıysan,
Hele de halkın için ise yazdıkların,
Korkmadan ve bizler gibi davranmadan,
Kim olursa olsun,
Cesurca eleştireceksin,
Ceremesine de gururla katlanacaksın,
Sizler, işte böyle davrandınız…
(biz(ler)-e)
Biz mi? bizler, siz gibi davranamadık,
Çıkmayan lekeler bulaşır diye,
Libaslarımıza, ailemize,
En kötüsü de çocuklarımıza,
Galiba biraz dağıldık,
Bazılarımız saf değiştirdi,
Bazılarımız da susmayı seçtik…
13 Nisan 2015 / İstanbul
YORUMLAR
Kitabın fazla okunmadıģı ve sanatın zor olduğu yerlerde gerçek sanatçının, kendisine kara çalınmadan yaşam sürmesi zordur...
Sayfanızda biraz gezindim ve iyi ayrılıyorum.
Dolu dolu yazıyorsunuz. Daim olsun diyorum.
Saygılarımla...