- 487 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Kırlangıçlar Geldi
Kırlangıçlar geldi. Onlar, serçelerin henüz istilasına uğramamış yahut titiz birinin bozmadığı geçen yıllardan kalan yuvalarını tamir etmekle meşguller. Etraf cıvıl cıvıl.
Erik dallarındaki ak çiçekler güneşe gülümsüyor. Çocuk yüzlerdeki gülümsemeler gibi. Leylaklar goncada. Biraz ağırdan alıyorlar sanki.
Ahrandı’nın eteklerindeki ahlat ağacı da bir gelin gibi beyaza büründü. Bahar eşiğimizde artık.
İnsan istiyor ki böyle zamanlarda güzel haberler alsın. Umutları çoğalsın. Kahkahalar sarsın dört bir yanı. Ama olmuyor. Başınızı çevirdiğinizde olumsuzluklara tanık oluyorsunuz. Trajik olaylara.
Kırlangıçların kanadı kırık olmalı, diyorsunuz.
Dal uçlarındaki aklar gözyaşı.
Ahrandı’ nin eteğindeki ahlat ağacı da yastadır belki. Kim bilir?
Talihsizlik mi, diyorsunuz.
Hayır.
Uğursuzluk?
Hayır.
Kötümserlik mi?
Kesinlikle hayır , diyor iç sesiniz.
Kaç bahar görür ki insan? Kaç kırlangıç göçüne tanıklık eder? Badem çiçeklerinin çağlaya duruşunu. Mademki bir bahara erdik. Şimdi kırlara çıkma vaktidir. Tez elden uçurtmalar yapmalı. Kuyrukları rengarenk. Koşmalı çimlerin üzerinde, yuvarlanmalı. Olmadı şiirler okumalı. Türküler fısıldamalı. Çekirdek çitlemeli uzun uzun.
Şimdi uzan bir ağaç gölgesine. Var say ki günlerden altı nisan. Pırıl pırıl bir öğle vakti. Dün kimse ölmemiş trafik kazalarında. Bir tren raydan çıkmamış. Kimse kimseye sataşmamış. Hiç kadın cinayeti olmamış. Hasta baban iyileşmiş. Haberini almışsın bu sabah. Çocuklarını öperek uğurlamışsın okullarına. Onlar da öğleden sonra hep beraber okul maçına gidecekler.
Dün okuyup bitirdiğin kitap sekizinci baskısını yapmış. Ne çok yeni kitap var. İstersen öğleden sonra birkaçını almak için meydandaki büyük kitap evine uğrayabilirsin. Belki bir dostuna rastlar sinemaya gidersin.
Her evin girişine yedi sekiz gazete bırakılmış. Okuduğun gazetenin trajı yirmi bini bulmuş.
Maaşlara gelen zamlarla yeni bir eve taşınmışsın kaloriferli. Gelecek kışa soba derdi de kalmamış.
Odun, kömür, kül… Hepsi geride kalmış.
Bak etrafında işsiz güçsüz dolanan kimse de kalmamış. Herkes birbiriyle şakalaşarak yürüyor. Birkaç adım atsan sen de kahkahalara karışacaksın. Yürü, ister yavaş ister acele adımlarla. Ne güzel değil mi yüzleri gülen insanlarla aynı şehirde olmak.
Yok, yok. Yoruldun sen. Hemen şu yolun kenarındaki çay bahçesine otur. Demli bir çay söyle. Keyifli yudumlarla kokusunu da duyarak iç çayını. Nasıl olsa daha akşama çok var.
Bütün saadetler mümkündür...
Şu kapının açılması,
İçeri girivermen,
Bahar, kuşlar, gündüz.
Ve bütün dünya
Bir an içinde gürültüsüz.
Bütün saadetler mümkündür...
Bahtsızların biraz gülümsemesi...
Körlerin gün görmesi,
Mümkündür bütün mucizeler...
Ana, baba, evlât, bütün kaybolanlar...
Ebedî bir sabahta buluşmamız bir daha.
Ölüler! Hepimiz için yalvarın Allaha...
Ne güzel okudu değil mi Ziya Osman Saba’nın şiirini.Demli çayın keyfini ancak bir şiir böyle güzel tamamlardı zaten.
Bahar geldi.Kırlangıçlar da.Karıncalar da ortalıkta.Yol kenarları bembeyaz papatya.Bunca güzellik yazık ki yaşamın olumsuzluklarının içinde kaybolup gidiyor.İnsanı acıtan bir olay yaşanmadan bir gün bile geçmiyor nerdeyse.
Güzelliklerin düşünü kurmalı insan. En acıdığı zamanlarda bile…
Umutla..
06/04/2015 KÜÇÜK MENDERES GAZETESİ
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.