LEBLEBİ TOZU-3
Zaman çok zalimdi ve çok hızlı geçiyordu.Bugün annelerinin huzur,neşe, güven veren,gül kokulu bedeninin evlerinden ebediyete gidişinin tam yedinci yılı dolmuştu.Tam yedi sene evvel bugun…
Çok şey değişmişti hayatlarında; bıyıkları çıkmış,boyları uzamış ve kemikleri irileşmişti.Artık babaları onları kucağına alıp sevemiyordu,gerçi annelerinin vefatından sonra babalarıyla aralarına günbe gün artan bir soğukluk girmiş ve artık hissedilir bir hal almıştı.
Annelerinin ölümden sonra çok dağılmıştı,uzun uzun dalıyordu.Ne düşündüğünü hiç kimseyle paylaşmamıştı ve asla da paylaşmayacaktı.Yine daldığı bir sıra da dışarıdan gelen bir sesle irkildi,halasının sesiydi bu ve onu çağırıyordu halası.Geçen yedi sene içinde halası ve babaannesi onlara bakmış,beslemiş,giydirmiş,yıkamış ve büyütmüştü.Ama ne olursa olsun annesinin eksikliğini yüreğinin en derinliklerinde hissediyordu.Sesin geldiği yöne doğru gitmeye başladı.Ses evin arka tarafından geliyordu,arka kapıdan hatta arka kapının balkonundan.Şaşkındı…
Halası elindeki iki demir kovayı ona uzatıp çeşmeden su getirmesini istedi,sırtında başlayan ağrılardan dolayı kendisi gidemiyordu.
Bugun yedinci senesi dolduğu içinmi bilmiyordu ama baktığı heryerde annesini görüyordu onun kokusunu alıyordu ve akabinde gözleri doluyordu.Şöyleki ;güneşin çatıya vuran ışınlarının balkon merdivenlerinde oluşturduğu gölge,tavukların su içmesi için yarısı çamura bulanmış olan kabın konulduğu yer ve hatta hava sıcaklığı bile yedi sene evvelkiyle aynıydı.Tam yedi sene evvel bugun anneleri tam burda ölmüştü.Kafasını çevirip saate baktı ,saat tam öğle vaktiydi ve radyoda annelerinin ölmeden evvel içeride dinlediği müzik yükselmeye başladı.İçini tarif edilemeyecek kıvamda ve büyüklüktebir korku kapladı.Sanki annesinin ölümüne biraz sonra yeniden tanık olacakmış gibi hissediyordu. Çaresizdi ve ağlamaya başladı ama ne ağlama.İçinden dünyayı bile yerinden oynatacak fırtınalar kopuyor, yıldırımlar düşüyordu ve tüm bu iç kaosun sonucu olarak gözlerinden de o iç fırtınanın yağmurları hiç durmayacak gibi dışa vuruyordu.
Aynı acıyı tekrar kaldıramazdı.“Taş” diye bağırdı ve merdivenlerden bir hışımla inerek annelerinin kafasını çarptığı ve hayatını kaybettiği taşı kaldırıp gücü yettiğince uzağa fırlattı.” Olmayacak, annem yeniden ölmeyecek” diyordu, en hırçın ve en asi yönüyle konuşuyordu.Gözleri merdivenin sonunda önünde perde dalgalanan kapıdaydı,bekliyordu.Eğer annesi düşer gibi olursa onu tutacak ve birşey olmasına izin vermeyecekti.
Halası köşe de onu izliyor ve kendine ah ediyordu. Bugun yengesinin ölüm dönümü olduğunu unutmuş ve yardım istemişti hemde yengesinin öldüğü yeri temizlemek için…
Zaman durmuştu,aşağılık zaman! Tam kalbinin ortasına en keskin bıçağı saplamış ve tarifi imkansız acılar yaşatıyordu,nefes alamıyordu.Annesi biraz sonra kapıdan gelecek ve ona hiç bir zarar gelmeden tutacaktı.Bekledi,bekledi,bekledi…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.