- 1180 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
gurbetçi
Şehrin medanına bakan eski evlerin kararmış taş kaplı cepheleri ve dalları budanmış gövdeleriyle ayakta duran asırlık ağaçlar.Akşam üstü gölgeler uzadıkça uzuyor.Meydana düşen ev ve ağaç gölgeleri; insanı biraz ürkekliğe birazda tefekküre sürüklüyor.Ortaçağdan kalma bu şehirde ne hayat hikayeleri yaşandı ,bu evler kaç misafir ağırladı .Bu ağaçları kimler bu meydana dikti. Sanarsın ki ağaçların her biri meydana düşen gölgeleriyle eskiden burada yaşayan birilerinin bedenini resmediyor!.
⦁ Bütün Normandi şehirleri gibi burada da Ortaçağ kilise hakimiyeti izleri hissediliyor.Büyük ve gösterişli kilisesi, kilise meydanında ki sıra sıra dizili aziz heykelleri . Ortaçağın sanatsal ve mistik mimari yapıları klasik taş binalar. Burada yaşayanların dikkatini çekmesede ;buraya yeni gelen birisini hayrete düşürürken onu mistik bir havanın etkisine çekebiliyor. Bu saatlerde meydan sessizliğe gömülür . Yoldan geçen arabaların meydanın etrafındaki yolu tur atarak geçmesi ;tarihle bu günü bir araya getirir.
⦁ Meydanda ana yola cephe bir kaç kave var. Bu kavelerde genellikle göçmenler oturur..Uzakdoğu kökenli kısa boylu çekik gözlü ,Afrika kökenli siyah tenli iriyarı göçmenler aynı kaveyi paylaşırken.Arap ve Türk kökenli müslümanlar diğer bir kaveyi doldururlar.Aslında Araplarında Türklerinde şehrin içeri kısmında kendilerine ait dernek ve kaveleri vardır.Fakat nedense bu meydandaki kavelere sabah ve akşam işe gidiş dönüşlerde uğrayıp kahve içmek gelenek haline gelmiştir .Meydandaki kavenin terasına oturup, işten dönenleri izlemek kimin kimle çalıştığının ,kimin işten erken döndüğünün kimin geç kaldığının dedikodusun yapıldığı . Birde klasik ülke siyaseti yapan birkaç kişinin bağırarak konuşmalarının bir tiyatro edasıyla diğer masalarda oturanlarca ses çıkarmadan seyredilmesi. Böyle monoton ve nerdeyse her gün aynı şekilde tekrarlanan bir hayat .
⦁ Uzun boylu esmer bir adam kahvenin terasına oturmuş yoldan geçen arabalara bakıyor .Tanıdık arabalardan verilen selaları alıp bazende gel kave içelim diye yoldan geçenlere bağırıyor. İşten erken dönmüş herkesten önce kavedeki yerini almış.Üzerinde iş elbiseleri ve harç tutmuş iş ayakkabıları;sokağın boşluğundan sızan güneş ışıkları saçlarını parlatıyor, belliki inşaattan çıkarken saçlarını ıslatıp taramış.Kalın bıyıkları kulaklarındaki sarı tüyler güneşin etkisiyle mercek tutmuş gibi bütün çirkinliğini ortaya çıkarıyor.Hayatta böyle değilmi,güzelle çirkin , iyiyle kötü durduğun yere aldığın pozisyona göre bir anda değişebiliyor .Kahvede oturan adamın hayatı da böyle bir anlık hatalarla yada vurdum duymazlıklarla yön almış. Ve şu an oturduğu yerin onun hiç bir şekilde olmaması gerektiği bir yer olduğunun farkında,fakat burdan kurtulmak içinde bu güne kadar hiç çaba göstermemiş,taki bir kaç gün önce gelini Leyla hanımla tanışıp oğlu Suatla barışana kadar.
⦁ Şahin abi herkesin sevip saydığı kimseye bir kötülüğü olmayan yirmi altı yıldır burada yaşayan ellili yaşlarda Trabzonlu bir gurbetçi.Fakat hayatını bir türlü düzene koyamamış,hem kendi hayatı boş yere gurbetlerde geçmiş hemde ailesi ser sefil olmuş.Yirmi iki yaşında askerden yeni terhis olmuş ,köylerinde sevdiği kızla askere gitmeden nışanlanmış asker dönüşüde evlenmişler. Bu iki cümlede anlattığımız askerde nışanlı , olmak veye asker yolu beklemek kelimelerle anlatılamayacak bir süreç bunu ancak bu duyguyu yaşayanlar bilir.Fakat Şahin abinin hayatıdaki ayrılık bununla bitmiyor; aksine daha da büyük ayrılıkların başlangıcı oluyor düğününün üstünden henüz iki ay geçmeden köye gelen amcasının oğlu Mansur’un teklifi ile başlar.Mansur Fransa’ya gitmeye karar vermiştir ;Şahinede beraber gitmeyi teklif eder.Mansurun babası Fransa’da işçidir, ve Kendilerine ait bir restorant işletmektedir. Mansur ’un Şahin’e teklifi Restorantta birlikte çalışmaktır bu konuyu babasına söylemiş ve babasınında olurunu almıştır.Aslında Şahin’in köyde düzeni yerindedir babasından kalan tarlaları ve bir kaçta hayvanı vardır ailesinin geçim sıkıntısı yoktur hatta köyde varlılılar arasında da sayılabilir bir ailedir .Nedense Fransa söz konusu olunca bunların önemi kalmıyor insanı büyüleyen Avrupa ismi ve anlatılan yaşam sıtandartları onu oraya gitmeye düşünmeden karar vermesine neden oluyor.Bu da ortaya koyuyor ki gurbete gidenlerin büyük kısmı geçim şartları yoksulluk değilde ;özenti ve lüks merakının kurbanı oluyorlar.Sonuçta Fransa lafını duyan Şahin kararını hemen veriyor. Birkaç gün içinde pasaportlarını çıkarıp turist olarak Fransa’nın yolunu tutuyorlar.
⦁ Şahin ve Mansur uzun ve meşakkatli bir yolcluk geçiriyorlar. Öyleki Mansurun babası çoçukların hayatından endişe ettiğinden.Onları aramak için İtalyaya kadar geliyor ve İtalyada kaçak göçmen kampından çıkararak Fransa’ya kaçak olarak Alplerden dağ yollarından dere tepe geçerek Fransa’ya giriyorlar .İtalyada ki kampa gelinceye kadar çok badireler atlatmışlar.stanbula gelip Mansurun önceden bulduğu ismini duyduğu Avrupaya kaçak insan götüren şebekeyi bulmuşlar şebekenin istediği parayı verip yanlarında iki şebeke adamı ve yirmi beş kaçakla yola çıkmışlar. Önce kaçak olarak beraberindekilerle bir gece vakti yüzerek Meriç nehrini geçmişler.Yunanistan’da onları bekleyen bir kamyonete binerek Selanik şehrinde bir depoya getirilmişler. Deponun dışarıyla hiç bir bağlantısı olmadığı gibi bir hafta gelen gidende olmamiş. Onlarla birlikte elli metre kaelik depoda otuz kişi kalıyor dışarıya çıkışlarıda yasakmış. Günde yarım ekmek ve su veriyor ve böylece dokuz gün geçiriyorlar.Dokuz günün sonunda şebeke otuz kişiyi birkapalı kamyonete doldurup başka bir şeher götürüyor. Nerede olduklarını dahi bilmeden gecenin karanlığında ormanın içinde altı saat yürüdükten sonra sabahın ilk ışıklarıyla bir sahile geldiklerini farkediyorlar.Artık hiç birinde dayanacak güç kalmıyor aralarındaki birkaç kadın ve çocuğu sırtlarında taşıyacak kadar kader birliği yapıyorlar. Geride kalanın hayatına malolacak bir yolculuk.Geldikleri sahil Yunanistanın Adriyatik kenarındaki bir koy ve akşam bu koydan bir tekneye binip İtalya’ya geçecekleri söyleniyor.Şahinde Mansurda pişman olmuştur bu yolculuğa çıktıklarına fakat artık geriye dönüş imkanı kalmamış geriye dönmek isteyenler şebekenin tehdidi karşısında ses çıkaramaz duruma gelmişlerdir.Akşama kadar bu koyda gizlenerek kaldıktan sonra akşak karanlık basınca gelen bir balıkçı teknesine doldurulan otuz kişi denize açılıyorlar. Yolculuk oniki saat sürecektir fakat çok tehlikeli bir yolculuktur, yerlerinden kımıldamaları yasaktır adeta nefes bile almak tan korkuyorlar hiç konuşulmadan tekne hareket ediyor bir kaç saat normal yolunda gittikten sonra gecenin ilerleyen saatlerinde dalgalar artmaya ve tekne dalgaların arasında bir kağıt parçası gibi savrulmaya başlıyor teknedeki kadın ve çocukların çığlıkları etrafı inletirken bizimkiler bildikleri bütün duaları okumaya başlıyorlar .Teknenin içi suyla dolmaya başlıyor bu dalgalarla boğuşma yaklaşık iki saat sürüyor ve tekne sürüklenerek Hırvatistan sahilınde bir yerde karaya vuruyor Geçmek istedikleri yer İtalyadır fakat dalgalar onları sürüleyerek buraya getirmiş bir anlamda hayatları kurtulmuştur. Şebekenin adamları tekrardan yola çıkacaklarını söyleyince o zamana kadar sesi çıkmayan Şahin arkadaş ben bu tekneye bir daha binmem deyince şebekenin adamı sen kimsin banamı öğretiyon bu yolları diyerek Şahin’in üzerine doğru geliyor. Askerden yeni gelmiş gözü pek bir delikanlı olan Şahin atılıp şebekenin adamının bağazını sıkıyor ve benim canımı tehlikeye atana kadar burda senin canını alırım iş biter deyip eline grçirdiği adamı iyice hırpalıyor. Boğazını sıktığı şebeke elemanı elinden kurtulamayınca amca oğlu Mansur yetişir ve adamı öldüreceksin ne yapıyorsun der.Ve adamı Şahinin elinden kurtarır kurtulan adam Şahinin istediğini yapacağını yanlız gündüz gittiğimizde İtalya polisinin hepsini yakalayacağını anlatır canlarından olmaktansa yakalanmayı gözealırlar .Yanlız Hırvat sularında yakalanınca geri dönüleceğini İtalya sularına girince italyada kampa götürülüp oraya irtica edeceklerini söyler.Bir sorunda teknenin yakalanmamasıdır. İtalya sularına girildiğinde teknede bulunan şişme botlar denize atılacak ve iki bota yirmi altı kişi binecekler kısa süre sonrada italyan deniz polisi onları kurtaracaktır iki şebekeci ve tekne sahibi tekneyile geri dönecektir. Sabah yakını tekneye biner ve hareket ederler.Olaylar planladıkları gibi gelişir nihayetinde İtalyaya ulaşır ve orada iltica ederler İtalyadaki kampta üç gün kaldıktan sonra serbest kalırlar ve bu esnada Mansurun babası gelip onları alır ve onunla fransaya giderler.
⦁ Gecenin saat ikisi büyük bir gürültü bu gürültüyü daha önce duymayan birisine yüzlerce adam çatıya çıkmış ellerinde kekiçlerle ritim tutuyorlar .Gürültü gitikçe hizlanıyor. Bu sesler karşısında Şahin ve Mansur uykularından uyanıyorlar hatta Mansur korkarak dışarıya doğru kaçmaya başlıyor .Apartmanın kapısına kadar gidiyo ve kapıyı açınca seslerin sebebi anlaşılıyor bardaktan boşanıcasına diyae tabir ettiğimiz yağmurun yağdığını görünce rahatlıyor ve odaya geri dönüyor. Şahin ile Mansurun kaldığı yer çalıştıkları lokantanın tavan arasıdır .Bu sesleri artık uzun yıllar duyacaklardır. Normandi bölgesi okyanusun kenarında Fransanın kueyinde yağmuru eksik olmayan bir yer ;ve duydukları çatı sesleride bazıları için bir zevk, bazıları için de uyutmayan bir gürültüdür buralarda .Bazı Fransızlar evlerinin bahçesine bir karavan yerleştirip yağmurlu gecelerde karavanda yatarak bu sesle uyurlar. Şahin ile Mansur hayatlarının uzun bir bölümünü geçirecekleri bu şehrin ilk günlerini geçirmeye başlamışlardır.Lokantada çalışıyorlar akşamları kahvede okey oynayıp tavan arasındaki odalarında yatıyorlardı. Kısa sürede oradaki Türkleri tanımış ve arkadaş ılmuşlardı fakat tek kelime Fransızca öğrenemiyorlardı. Lokantanın mutfağı ve kave arasındaki hayatlarına alışmışlardı .Bu durum onların oturma izni almalarını zora sokuyor gün geçtikçe yakallanıp yurtdışı edilme korkularını da beraberinde getiriyordu. İlk hamle Şahinden geliyor. Şahin her akşam geç saatlerde gelip bir sandöviç alan kendi halinde yanlız yaşayan bir madamın ona baktığını farkediyor . Madam Şahine göre hayli yaşlıdır aralarında 20 yaş gibi bir fark olmasına rağmen Şahin oturma izni hesapları yapıp, madamında yanlızlıktan kurtulma isteği karşısında kısa sürede arkadaşlıkları ilerler madam her akşam sandöviçini almaya geldiğinde sohbet ediyorlar günler geçtikçe bu sohbetler uzuyordu artık ikiside aralarındaki yakınlığı gizlemiyorlar ve etraftaki insanlarında onların arkadaşlıklarının seyri konusunda tartışmaları ve eleştirileri duyuluyordu bunlar karşısında Şahin bir akşam madama evlenme teklif eder ve kısa süre sonrdada madamın evine taşınır . Bu durum karşısında Mansurun babası Şahinin işe gelmesini istemez ve Şahin iştende ayrılarak madamla beraber yaşamaya başlarlar. Fakat Şahin memlekette evlidir. Eşine oturum almak karşılığında yaşlı bir fransız kadınla formalite evlilik yapacağını söyleyerek onu ikna eder ve eşinden kısa sürede ayrılır ve madamla evlenir . Bu evlilik sayesinde fransada kalma hakkı kazanır .
⦁ Şahinin evlendiği madam Fabian aslında çok mütavazi kendi halinde yaşayan 50 yaşında Portekiz asıllı dır önceki evliliğinden 2 kızı vardır kızları okuyup kendi hayatlarını kurunca Madam Fabian yanlız kalmıştır .Şahine çok değer veriyor onu yanlızlığını paylaştığı bir dost olarak görüyordur aslında Fabian Şahinin evli olduğunu biliyor buna rağmen hem kendisi hemde Şahinin geleceği için buna razı oluyordu .Bu birliktelik yaklaşık 5 yıl devam etti bu müddette Şahin her yıl memleketine gidiyor memleketteki eşine istanbuldan bir ev almış ve onu yerleştirmişti. Eşinden 2 de çocuğu olmuştu. Çocuklarını ve eşini fransaya getirmek istiyordu lakin bunun için madam Fabiandan ayrılıp gerçek eşi Saniye hanımla evlenmesi gerekiyordu fakat madam Fabian Şahini bırakmak istemiyordu ona alışmış ve onun yanında kendini güvende hissediyordu, kendi kültürlerinde olmayan sahiplenme ve koruma duygusunu Şahinde görmüş ve başlangıçta formalite olan bu evliliği formaliteden çıkarıp kafasında planlar kurarak daha uzun yaşatmak gayesinde idi.
⦁ DEVAM EDECEK
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.