- 1135 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Ölüm
"Yakın bir zamanda, henüz otuzlu yaşlarda hayata gözlerini yuman bir arkadaşımın cenazesine iştirak etmiştim. Kefenleme ve diğer işler yerine getirildikten sonra cenaze daha önce hazırlanan kabre konuldu. Daha sonra insanlar sırayla cenazenin üzerine toprak atmaya başladılar. Hayret edilecek kadar kısa bir sürede bu işlemi bitirdiler. Neden bu kadar acele ediyorlardı ki? Sanki bir an evvel orayı terk etmek istiyorlardı. Ben ise bu esnada bir tefekküre dalmıştım. Kısa süre sonra çürümeye başlayacak olan bu mevtanın bir müddet sonra sadece kemikleri kalacaktı. Hayli zaman sonra onlar da çürüyecekler ve geriye neredeyse hiçbir şey kalmayacaktı. Vücudunun hemen hemen tamamı toprağa karışıp gidecekti. Peki, nasıl olacaktı da bu hale gelmiş bir ceset tekrar hayat bulup diriltilecekti? Bu soru beynimi kemirmeye başladı. Hâlbuki ben haşire inanan, öldükten sonra dirilmeyi kabul eden birisiydim. Birçok cenazeye katılmıştım ama ilk defa haşir meselesi bu kadar kafama takılmıştı. İlk defa o zaman bu mesele hakkında tam olarak mutmain olamadığımın farkına varmıştım.
Benim bu mesele hakkındaki tam mutmain olamama halim iman zafiyetinden olmasa gerekti. Zira ulu’l-azm peygamberlerden biri olarak kabul edilen Hz. İbrahim’in de bu meselede tam olarak mutmain olamadığını ve bunun için de Allah’tan yardım istediğini Kur’an şu şekilde ifade ediyordu: "Ve hani İbrâhîm: "Rabbim! Ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster!" demişti. (Rabbi ise:) "Yoksa inanmadın mı?" buyurdu. (İbrâhîm:) "Hayır (inandım), fakat kalbimin mutmain olması için (istiyorum)" dedi."(1)
Haşir meselesi, Kur’an’ın en temel dört meselesinden biri(2) olup, peygamberlerin de Allah’a imandan sonraki en büyük davalarından biri olmuştur. İnsanların iman etmekte en fazla tereddüde düştükleri meselelerden biridir haşir meselesi. Zira Kur’an’da da yer aldığı şekliyle çürüyüp gitmiş kemik parçalarının(3) tekrar hayat bulması insanların hemen öyle kolaylıkla idraklerine sığdırabilecekleri bir hadise olmasa gerek. Dolayısıyla bu meselede insanların tam olarak istedikleri tarzda mutmain olamamalarının sebebi iman zafiyeti olmayıp meselenin zorluğundan kaynaklanmaktadır. Bu zorluktan dolayıdır ki Kur’an haşir meselesi üzerinde çokça durmuş ve onu insanlara iyice kabul ettirmek için bolca misaller vermiş ve kıssalar anlatmıştır.
ÜZEYR (A.S.)’IN YİYECEK VE İÇECEĞİ
Bu kıssalardan biri Üzeyr (a.s.)’ın başından geçen ve ayette şu şekilde haber verilen hadisedir: "Veya (görmedin mi) o kimse gibisini (Uzeyr’i) ki, o (duvarları), çatıları üzerine çökmüş (harâb olmuş) bir şehre uğradı. "Allah, burayı ölümünden sonra nasıl diriltecek?" dedi. Bunun üzerine Allah, onu yüz yıl ölü bıraktı, sonra kendisini diriltti. (Ona) buyurdu ki: "Ne kadar kaldın?" (O da:) "Bir gün veya günün bir kısmı kadar kaldım!" dedi. (Allah ona) şöyle buyurdu: "Hayır! Yüz yıl kaldın; şimdi yiyeceğine ve içeceğine bak, bozulmamış! Bir de eşeğine bak (kemikleri dahi çürümüş)! İşte (bunlar) seni insanlara (öldükten sonra dirilmeye) bir delil kılmamız içindir; kemiklere de bak, onları nasıl birbiri üzerine kaldırıyoruz! Sonra da onlara bir et giydiriyoruz." (Uzeyr, onun diriltilişini müşâhede ederek Allah’ın kudreti) böylece kendisine açıkça belli olunca şöyle dedi: "(Artık) biliyorum ki şübhesiz Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir."(4)
Bu kıssada dikkat çeken hususlardan biri Üzeyr (a.s.) ın yüz sene gibi çok uzun bir süre ölü olarak bırakılıp, sonra da hayata döndürülmesidir. En az bunun kadar hayret veren bir husus da tabiat itibariyle çok daha çabuk bozulabilen yiyecek ve içeceğin bozulmayıp bunlara nispetle çürüyüp bozulması daha zor ve geç olan bir hayvanın (eşeğin) çürümesidir. Yine dikkate calip bir husus da yapı itibariyle hemen hemen aynı şeylerden -etten ve kemikten- oluşan Üzeyr (a.s.) ın çürümeyip hayvanının kemiklerinin bile çürümesidir. Sonra da bu hayvanın Üzeyr (a.s.) ın gözleri önünde diriltilmesi, etlerinin ve kemiklerinin bir araya getirilmesidir. Bizler bu hadiseyi Üzeyr (a.s.) gibi görmedik ama bizzat görmüş gibi iman ediyoruz. Rabbimizin de ifade buyurduğu gibi haşre olan delillerden biri olarak zikredilen bu delili okuyup imanımıza iman katıyoruz.
HZ. İBRAHİM VE DÖRT KUŞ
İkincisi yukarıda kısmen değindiğimiz Hz. İbrahim(a.s.)’ın başından geçen şu hadisedir: "Ve hani İbrâhîm: "Rabbim! Ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster!" demişti. (Rabbi ise:) "Yoksa inanmadın mı?" buyurdu. (İbrâhîm:) "Hayır (inandım), fakat kalbimin mutmain olması için (istiyorum)" dedi. (Bunun üzerine Rabbi) buyurdu ki: "Öyle ise kuş(lar)dan dört tâne yakalayıp onları kendine alıştır, sonra (onları kesip parçala,) her bir dağın üzerine onlardan bir parça koy, sonra da onları çağır, (bak nasıl) koşarak sana geleceklerdir!" Artık bil ki şüphesiz Allah, Azîz (kudreti dâimâ üstün gelen)dir, Hakîm (her işi hikmetli olan)dır."(5)
ASHAB-I KEHF
Kur’ân’daki bir sureye de isim olan bu kıssaya göre yedi genç ve köpekleri bir zalim ve imansız bir kralın zulmünden kaçarak mağaraya sığınmışlar ve orada 309 sene uyuyarak kalmışlardır.(6) Bu kıssa da öldükten sonra dirilmenin olacağına delil olmak üzere zikredilmiştir. Zira Cenab-ı Hak, "Böylece (insanları) onlardan haberdâr ettik ki, şübhesiz Allah’ın va‘dinin, hak olduğunu, yine şübhesiz kıyâmet(in geleceğin)de hiç şübhe olmadığını bilsinler!"(7) buyurmak suretiyle bu gayeyi açıkça ortaya koymuştur.
Bu kıssalarla alakalı daha çok şeyler söylemek mümkün olmakla beraber sözü daha fazla uzatmadan şu ayete dikkatleri çekmek istiyoruz; "Şimdi Allah’ın rahmetinin eserlerine bak! Yeryüzünü ölümünden sonra nasıl diriltiyor? Şüphesiz ki O, ölüleri elbette dirilticidir. Çünkü O, her şeye hakkıyla gücü yetendir."(8) İşte bu rahmet eserlerinden birini yine Rabbimizin kelamından öğrenelim. "Ve Allah O (Rabbiniz)dir ki, bulutları hemen harekete geçiren rüzgârları gönderdi. Sonra onu (o bulutları) ölü bir beldeye sevk etmişizdir de, onunla o yere ölümünden sonra hayat vermişizdir. İşte (öldükten sonra) dirilme de böyledir!"(9)
Ayetler bize ifade ediyor ki sizin idrak etmekte zorluk çektiğiniz bu haşir meselesi var ya işte bu kadar kolaydır. Yani bulutların gelip yağmur vermesiyle o ölen arzın tekrar hayat bulması kadar kolaydır. Nitekim bu hadise her sene tekerrür etmekte ve bunun kolaylığına bizler şahit olmaktayız. Kâinat buna benzer haşir numuneleriyle doludur. Yeter ki biz etrafımıza bu nazarla bakabilelim.
Kâinat kitabını en güzel bir şekilde okuyan ve okurlarına okutan Bediüzzaman Hazretleri "O ki, size yeşil ağaçtan bir ateş yaptı da, işte siz ondan yakıp duruyorsunuz."(10) ayetini tefsir ederken şunları kaydeder: "Ey haşri (öldükten sonra dirilmeyi) inkâr eden adam! Ağaçlara bak! Kışta ölmüş, kemikler gibi hadsiz ağaçları baharda dirilten, yeşillendiren, hattâ her bir ağaçta yaprak ve çiçek ve meyve cihetiyle üç haşrin nümûnelerini gösteren bir Zât’a karşı inkâr ile, istib‘âd (akıldan uzak görmek) ile kudretine meydan okunmaz!" Bu ve benzeri icraatları çok kolay bir şekilde yerine getiren bir Zatın, "Topraktan yapılan ve sonra toprağa dönen insanı, topraktan yeniden çıkarması istib‘âd edilmez. İsyân ile ona meydan okunmaz!"(11)
Zira Rabbimiz Cenab-ı Hak "Bir şeyi(n olmasını) dilediği zaman, O’nun emri, ona sâdece "Ol!" demektir, (o da) hemen oluverir."(12)
KAYNAKLAR
*1. Bakara 2/260
*2. İşaratü’l-İ’caz, Bediüzzaman Said Nursi,
*3. Kendi yaratılışını unuttu da bize bir misâl getirdi: "Onlar çürümüş olduğu hâlde, şu kemikleri kim diril¬tecek?" dedi. De ki: "Onları ilk def‘a yaratan, (yine) onları diriltecek! Çünki O, her türlü (mahlûku ve onları) yaratmayı hakkıyla bilendir." (Yasin 36/78-79)
*4. Bakara 2/259
*5. Bakara 2/260
*6. Kehf 18/10-26
*7. Kehf 18/21
*8. Rum 30/50
*9. Fatır 35/9
*10. Yasin 36/80
*11. Zülfikār, 25. Söz, s. 110-111
*12. Yasin 36/82 "
(alıntıdır)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.