- 1051 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
Gerçek Kahraman Kim?
Sabah saatin alarmı çaldığında saat henüz beş idi. Henüz güneş doğmamıştı. Yatağından kalktı, “Bugün işyerine biraz farklı gideyim” diye düşündü. Kahvaltıya oturmadan önce saçlarını buharlı bigudiyle sardı. Giyeceği kıyafeti akşamdan seçmişti. Giyindi, kahvaltıya oturdu ve annesiyle konuşmaya başladı:
-Anne, dün sabah bir köpek benim peşime takıldı. Biliyorsun; köpekten çok korkarım. Nerdeyse işe gitmekten vazgeçip, eve geri dönecektim.
Anne, elindeki çay bardağını bırakıp kızının yüzüne endişeyle baktı:
-Kızım, istersen bugün seni durağa kadar ben bırakayım. Oradan fırına giderim bende.
Kız gülümsedi:
-Tamam anne.
Evden dışarı çıktıklarında sokakta kimse yoktu. Sohbet ederek yokuş aşağı yürüyorlardı. Kızın elinde laboratuar önlüğünün bulunduğu bir poşet vardı. Bir an annesinin “Gitti!” diye bağırmasıyla durdu.
-Ne oldu?
Anne titrek bir sesle cevapladı:
-Cüzdanım!
Arkasına baktı, koşan genci gördü. Elindeki poşeti annesine verip yokuş yukarı koşmaya başladığında, ne saçlarının bozulması ne terlemesi umurunda bile değildi. O an düşündüğü; emekli öğretmen olan annesinin yüzündeki o şaşkın, korku dolu ifade idi. Koşarken bir yandan da bağırıyordu:
-Annemin emekli maaşını sana yedirmeyeceğim!
Hırsızın koşarken elindeki cüzdanı yere atması bile onu durduramadı. Koştu, koştu…
Yokuşun başına geldiğinde hırsızın inşaat halindeki binaya girdiğini gördü ve tekrar bağırmaya başladı:
-Çık diyorum sana, çıııkk!
Bir yandan da gözü, yanına telaşla yaklaşan annesindeydi.
Bir süre bağırdıktan sonra evlerin camlarının açıldığını fark etti. İnsanlar şaşkın bir ifade ile kendisine bakıyordu. Polis arabasının sireni duyulduğunda ise insanlar çoktan evlerinden çıkmış, ona ne olduğunu sormaktaydı.
Polis arabasından inen iki polis, olayı öğrendikten sonra inşaata girip hırsızı aramaya başladı. Yaklaşık yirmi dakika sonra inşaattan çıktıklarında, yanlarında kimse yoktu. Kız şaşırmıştı:
“Ama nasıl olur?” diye mırıldanırken, bir adamın polisle konuştuğunu fark etti.
-Memur Bey, hırsız bu inşaattan kaçamaz. Ancak bizim terasa atlayabilir. Lütfen gelip bizim evde de arama yapın.
Polis:
-Peki, bir bakalım…
Polis bunu dedikten sonra arkadaşını da alarak eve girdi. Sokakta bekleyen insanlar kendi aralarında konuşurken kız onları dinlemiyor, gözlerini arama yapılan eve dikip, pürdikkat heyecanla bekliyordu. Bir süre sonra içeriden gürültüler gelmeye başladı. İki polis ve ortalarında, başı önünde olan hırsız kapıda belirdi. Hırsız genç, polis arabasına bindirilirken hiç konuşmuyordu.
Polis, anne ve kızın yanına gelerek karakolda ifade vermeleri gerektiğini söyledi.
Kız, karakoldan çıkıp işyerine vardığında öğlen olmuştu. Olayı arkadaşlarına anlattı. Akşam eve döndüğünde ise günün yorgunluğu ile erkenden uyuyakaldı.
Ertesi gün işyerinde olanları unutmuş, arkadaşlarıyla fabrikanın yemekhanesinde yemek yiyordu. Yan masadan gelen bir ses dikkatini o masaya yöneltmesine neden oldu.
İşletme müdürü yüksek sesle, masada oturan arkadaşlarına, mahallelerinde oturan bir genç kızın dün hırsızı nasıl yakaladığını anlatıyordu.
Masaya hafifçe eğilerek gülümsedi:
-O kız bendim…
Müdür önce şaşırdı. Ayağa kalkarak kızı alkışlamaya başladı. Masadakiler de ona katılınca, yemekhane alkış sesleriyle yankılandı.
Akşam iş dönüşü, insanların kendisini kahraman olarak gördüğü olayı düşündü. Elinden cüzdanı alındığında annesinin tepkisi gözünün önüne geldi; içi burkuldu. Kendi kendine söylendi:
-Ya Feride! Sen kahraman mısın şimdi yani? Git işine kızım; asıl kahraman, emekli maaşıyla geçinmeye çalışan O EMEKLİLER!”
feride serin
fotoğraf net ortamından alınmıştır.
YORUMLAR
çok güzeldi Feride Hanım....
işin cazibesi yazının son kısmıydı ama anlatımın güzelliği ve sadeliği son kısmını bile geçmiş.
şayet hikaye yaşanmışsa gönülden tebrik ederim
saygılarımla