- 743 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
CENNETMEKAN DEDEM SULTAN 2.ABDULHAMİD HANI HALA ANLAYAMADIK..
Osmanlının 34.Padişahıydı Sultan Abdulhamid Han..33 yıl bu devleti mudafaa etti,kimseye bir karış toprak vermedi.
Osmanlının düşmanları o gitmeyince bu devlettten bir karış toprak alamayız dediler.Devleti aliyye-i Osmaniye ismi 600 yıl boyunca yaşadı.İnsanı yaşat ki devlet yaşasın diyenler kurdu Osmanlıyı..
1299 da Söğütte temelleri atıldı Osmanlının,1391 de Konya,Üsküp,İstanbul,Edirneye ulaştı sınırlarımız.1518 de Mısır 1529 da Cezayir alındı.1571 de genişledi topraklarımız .Kanuni zamanında en geniş sınırlara ulaştı.
S.Abdulhamid annesini 11 yaşında yitirdi.Daha delikanlı olmadan babasını da kaybetti.Onun gençliğinde tahtta Sultan Abdulaziz vardı.
Sultan Abdulaziz reform ve yenilik yanlısıydı.İlk defa Avrupya seyahat eden bu padişah günlerce Avrupa basınında konuşulmuş,yazılmıştı.Sultan Abdulazizde bir darbe ile tahtından indirildi.Cihan İmparatoru bilekleri kesilerek intihar süsü verilerek katledildi.
Arka planında bu cinayetin dış güçler vardır.Sultan Abdulaziz dış güçlerce ilerde yapacağı devrimleri engellemek için tahtından indirilmiştir.İçerdekiler maşa olarak kullanıldı asıl işi yürütenler dış güçlerdi.
Sultan Abdulazizin yapacağı hizmetleri yeğeni Sultan Abdulhamid tamamladı.
Yerine Sultan Beşinci Murat geçti,93 gün sonra aklını yitirdiği öne sürülerek tahtan indirildi.Sultan Beşinci Murad sanatçıydı,bir hastalığı olduğu malumdu ama.Bu darbeyi yapanlar onu istediği gibi kullanacaklarını düşündüler.
***
Sultan Abdulhamid Han en zor zamanda oturmuştu tahta.Beşinci Murat Abdulhamid Hanın ağabeyidir.Osmanlı aydınları Meşrutiyetin gelmesini istemişlerdir.
Saray içinde her şehzade taht adayıdır.S.Abdulhamid gelir gelmez hemen bir Osmanlı-Rus harbi içinde bulmuştur kendisini.12 milyon km.idi o zamanki sınırlarımız.Osmanlı Hakimiyetindeki milletler bağımsızlık istiyorlar bunu dışardan altı batılı devlet destekliyordu.
Genç Padişah bir yandan da içerdeki Jön Türklerle mücadele ediyordu.
Meşrutiyet o günkü toplumda bir kurtuluş olarak görülüyordu.1876 da Kanuni Esasi ilk anayasa ilan edildi.Meclis kurulur kurulmaz Avrupanın güdümüne girdi.Ayaklanan devletlere destek verildi.Abdulhamid bekle gör politikası izledi.
93 harbi çıktı.Osmanlı bir anda yalnızlaştı.Ulu Hakan Abdulhamid meclisi kapattı yoksa 600 yıllık Devlet-i Aliye elden gidecekti..Padişahsız yönetime engel oldu Abdulhamid,dış güçlerin ülkeyi adım adım çöküşe götüreceğini sezmişti.
93 Harbinde Rus her taraftan Doğudan ve Batıdan saldırdı.Ruslar Plevneyi beş ay topla dövdü ama aşamadı.Sonunda Rumen ve Bulgardan yardım alan Ruslar Osman Paşayı yaraladı.Paşa öldü şayiası çıktı.40 bin askerden sadece bir kaçı sağ dönebildi.
***
Rusların önünde engel yoktu.Bir kaç gün sonra Yeşilköye kadar geldiler.Ayestefenos Anlaşması imzalandı.Ardından Almanya da Berlin Konferansı toplandi.O günkü anlaşmanın sonunda Balkanlarda Türkler sürgün edildi,katledildi.3.5 milyon Türk İstanbula geldi.İttihat ve Terakki bu yenilgi üzerine bir umut oldu subaylar arasında..
Berlin Konferansında hasta adam Osmanlı masaya yatırılmıştır.Ruslar Ayestefonos da ki kazandıkları menfaatlerini istediler.Balkanlar Anadolunun kapısıydı,kaybedilmesi çok acı olmuştur.Camilerde namaz kılacak yer kalmıyordu İstanbul’da Balkan muhacirlerinden..
S.Abdulhamid yeni bir devlet modeli kuracaktı ve Yıldızda kalacaktı.Cuma namazı ve özel günler dışında dışarı çıkmıyor çok kitap okuyordu.Kitapları birisi okuyor o dinliyordu bazen de..Farsçayı,Fransızca,Arapça yı biliyor ,çok iyi okuyordu.İngilterenin planlarını çok iyi biliyordu.
1878 yer Çırağan Sarayı Abdulhamidi sevmeyen İngilizler 5.Muradı yeniden tahta geçirmek istediler.Ali Suavi 100 adamıyla Çırağandan kaçırmak için kayıkla saraya yaklaştı.Lonraya gçötürüp tahta geçirecekler dışarda hükümet kuracaklardı.Padişahın fedaisi Yedi Sekiz Hasan Paşa kargaşada gözüne kestirdiği Ali Suaviyi odunla başına vurarak öldürdü bir darbe önlenmiş oldu.
Kısaca açıklayalım bu mevzuyu..
20 Mayıs 1878’de,"Sarıklı İhtilalci" Ali Suavi,çevresine topladığı çoğu hammal,kayıkçı,bahçıvan olan bir grup Rumeli göçmeni ile Çırağan Sarayı’nı basar.
Maksadı,Çırağan’da mukim,aklî dengesiyerinde
olmadığı için tahttan indirilen sabık padişah 5.Murad’ı kurtarıp tahta çıkarmak,2.Abdülhamid’i
tahttan indirmektir.
Bu bir avuç maceraperest saray muhafızlarını kolayca etkisiz hale getirip,kaçırılma işindehaberdar olduğu için giyinmiş bir vaziyette bekleyen 5.Murad’ın odasına kadar ulaşırlar.
Ancak hesapta olmayan (aslında işin başından beri hesabını çok iyi yapmış ve hesabın tek etkili elemanı olan)
biri baskın işini berbad eder.
Bu Beşiktaş Muhafızı Hasan Ağadır. Yarım saat içinde baskıncılardan 23’ü öldürülmüş, Ali Suavi de Hasan Ağa tarafından kafasına yediği sopa darbeleriyle hakkın rahmetine vasıl
olmuştur.
Bugün,Beşiktaş’ta adını taşıyan bir fırında pala bıyıklı resmi bulunan,ancak ne yazık ki altına"Arnavut" olduğu ibaresi yazılmış olan Hasan Ağa, aslen Çorumludur.1831’de Çorum’da doğmuş,hiç tahsil görmemiştir.
Askerliğine kadar demirci ustası olan babasının yanında çalışır.Askerlik vazifesiyle İstanbul’a gelir. Gözüpek bir adam olan Hasan, Kırım Savaşı’na katılır ve büyük yararlılıklar gösterir.
İstanbul’a dönüşünde Çavuş olur. Gözüpekliğiyle,daha çok Arnavut ve Çerkeslerin tekelinde olan muhafız alaylarında kendine yer edinir. (Arnavut sanılmasının sebebi de bu olsa gerek).
Muhafız olarak katıldığı bir Hac seferi sonrası içinde bulunduğu gemeyi batmaktankurtarınca,2.Abdülmecid tarafından mülazımlık (teğmen) payesi verilir.
Yurdun çeşitli yerlerinde,eşkiya takibinde veçeşitli isyanların bastırılmasında gösterdiği cesaret,ataklık ve kararlılıkla öne çıkar.
Abdülaziz’ini devrsaltanatında Ağa payesiyle Beşiktaş Karakol komutanı olur. (Meşhur Cemal Paşa’nın da işgal etteği Beşiktaş Muhafızlığı, Hanedan’ın ikamet ettiği alanın korumasını içerdiğinden,oldukçaönemli bir görev olarak dikkat çeker. Ve meşhur Çırağan Baskını’nı bastırarak Paşalığı hakkeder. Artık Çorumlu Hasan Paşadır.
İkbal merdivenlerini dişi-tırnağıyla zorlayıp çıkan Çorumlu Hasan Paşa okuma-yazma bilmemektedir.
İşgal ettiği makamların gereği olarak imza atması gereken evrakların da kolayını bulmuştur.
İmza olarak arapçadaki "Ha" harfine en çok benzeyen ters (V) harfini,(Nun) harfine en çok benzeyen (V) harfini yanyana çiziktirir,arasına da "Sin" harfi niyetine düz bir çizgi çekerdi.
Böylece adı olan "Hasan" yazısını,eğri büğrü olsa da imza niyetine kullanırdı.
(Hasan,arap harflerinde Ha.Sin ve Nun harfleriyle
yazılır).
Ancak arap rakamlarıyla 7 (V) şeklinde, 8 ise (V)’nin 180 derece tersi şeklinde yazıldığından,
ahali arasında lakabı 7-8 Hasan Paşa olarak anılır.
***
S.Abdulhamid biliyordu hep bir darbeye maruz kalacağını.Bu yüzden borç almıyor,borç ödüyordu.Üç daire oluşturuldu.Mali-Askeri-İç ve dış meseleleride Derviş Beye bıraktı.Bir nevi Başkanlık modeli yaptı..
Güvenebileceği insan çok azdı onlarla iyi bir ekip kurdu.Yeni bir devlet modeli inşaa etti.Daha önce padişahlar sadece kendisine gelen bilgilerle bilgilenirlerdi.
Hafiye Teşkilatını kurduğu için onu sevmeyenler vehimli Sultan demişlerdir.Dizginleri bıraksa ihanete uğrayacaktı bunun farkındaydı..
Sultan devletlerden kime yakın politika izleyecekse onu Sadrazam olarak tayin ederdi.Sait Paşayı,Kamil Paşayı bu şekilde göreve getirmişti.
Hafiyelerini gönderdi ücretlerini kendi cebinden verdi,devlete karşı gelenleri adı gibi öğrendi.Abdulhamid İngiltere,Japonya,Çini,Hindistanı takip ediyor oralarda operasyonlar yaptırıyordu.
Jurnaller aslında gelen raporlardır,darbe yapıldığında bu belgeler İstanbul Ünüversitesinin bahçesinde İ.Terakkicilerce yakılmıştır.İhanetleri ortaya çıkmasın diye.Muhalefet tutarsızdı.Abdulhamidin tedbirli davranması onun vehimli sultan yakıştırmasına muhatap kılmıştır.
Basına sansür,gazeteleri yasakladı diye eleştirildi Sultan günümüzdeki gibi..Onu gözden düşürecek karalamalar yapıldı.Batı basını finansı sağlıyordu.Padişah devletin bekasına yönelik yayınlara sansür getirmişti.Bu özgürlük değildi..
***
Sultan 76 yıllık ömrünü bu devlete hizmetle geçirdi.Hergün sabah namazıyla başlardı güne yatsı ile istirahate geçerdi.İyi bir marangozdu.
Sarayda bir çok mobilyayı bizzat kendi eliyle yapmışlardı.Yıldızda Tiyatro yaptırdı.Dünyanın en güçlü diplomatlarındandı.Mısırı İngilizden yıllarca o dehasıyla korudu.
2.Wilhem adına köşk yaptırdı.Hiç bir büyük güce güvenmeyin özellikle İngiltereye derdi.En büyük düşmanımız İngilteredir derdi.
İngiltereye ben istediğimle anlaşma yaparım mesajı vermiştir Almanlara Hicaz Demiryolu projesini vererek.
İngilterenin sahip olduğu toprakların %80 i müslümandı o zamanda.İranlıların Kuranı değiştirmesine engel olmuş,eksik nushaları yaktırmıştır.Bu nedenle muhalifler onu eleştirmişlerdir.
Osmanlıya bağlı Arap Liderlerinin çocuklarını İstanbul Kabataştaki okulda okutarak bunu önledi.Ruslar Balkanları ayaklandırıyordu.
Sultan askeri ve mesleki liseler açtı bu oyunu bozmak için ama kaderin cilvesi bu okullardan okuyanlarca ilerlemenin önünde engel görülerek tahtan indirilmesinde baş rolü oynadı bu çocuklar Avrupada tahsil görerek hem de devlet imkanı kullanarak..
33 yıl süren sürede Osmanlının borç yükünü azaltmak için uğraştı Sultan.Osmanlı ekonomik olarak iflas ettikten bir yıl sonra tahta geldi ve borçları ödemek için çalıştı çabaladı..
125 milyon liraya geriletti borçları,yarıyarıya azalttı.Duyunu Umumiye teşkilatını kurarak borçlarımızı kontrol altına aldırdı.
Sultanın keskin zekası devreye girdi.Kendi mal varlığını gelirini onun dışında tuttu.Kendi kazancıyla yatırm yapıyordu.Şişli Etfal,Gar binaları,Hicaz Demiryolu,okullar o para ile yapıldı...Ulaşımda Osmanlı ciddi atılımlar yaptı..
***
Yıl 1905 ülkede huzur var,fabrikalar çalışıyor barajlar yapılıyor.Abdulhamid Hanın Boğaz Köprüsü projesi,Tüp Geçit Projesi.Huzur bombalanmalıydı..Tahttan indirilmese birkaç ay sonra ilk Boğaz Köprüsünün temeli atılacaktı.
Osmanlıya en büyük ihaneti aydınlarımız yapmışlardır.
Bir cuma günüydü Sultan Yıldızdaki Hamidiye camisine gitti.Bir Ermeni teröristle 120 kiloluk saatli bombayı bombayı patlatacaklardı.Hedef Sultandı öldürülecekti.O görünür görünmez saatli bomba çalıştırıldı.
Sultan şans eseri Şeyhulislamın ona bir soru soracağı tutmuştu bir kaç saniye ile Sultan ölümden döndü.26 kişi can verdi.Sultan bizzat kendi kullanarak arabayla saraya döndü.
Şair müsveddesi Tevfik Fikret o Ermeniye şanlı avcı dedi,Sultanımıza neden ölmedin dedi alçakca.Bir lahza-i taahhür şiirinde.Sultan Ermeni teröristi affetti,cebine para koyarak Avrupa’ya gönderdi.Onu kullanarak Ermenilerin gizli oyunlarından haberdar oluyordu.
Bir grup terörist Osmanlı Bankasını bastı,yüzlerce Ermeni can verdi.Batıda Sultana Kızıl Sultan lakabı o sırada takıldı.
***
Teodor Herzl ,in tek isteği vardı.Kudusü almak İsraili kurmak.Sık sık İstanbula gelirdi.Cüretini aşarak Sultandan toprak istedi vermedi.Bir karış toprağı vermem o Türk milletinindir dedi.Yahudiler parasını saklasınlar ben ölünce ancak alabilirler dedi.
23 temmuz 1908 günü gelip çattığında Osmanlıdaki yabancı okulları mezun vermeye başlamıştı.Bu gençler Fransızcada genç-Jön demek-meşrutiyeti yeniden istediler.
Sultana kızı -Baba niçin kabul ettin dediğinde-Kızım millet bugün cahil değildir.Açılan okullardan bir çok genç okumuştur.İnşallah meşrutiyet idaresini yürütmek kararındayım dedi.
Batı gazeteleri hasta adam ölüm döşeğinde diye karikatürler yapıyordu.
Abdulhamide sen meşrutiyeti ilan edeceksin dediler.
Herkes bir devletin adamıydı.Abdulhamid kendi meclisinin ihanetine uğrayacaktı.Abdlhamid tahtta bulunduğu müddetce Osmanlı ayakta kalır diyordu İngilizler...
Sultan Abdulhamidi yıkalım ondan sonra bakarız dedi bu gençler Jön Türkler ...
31 Mart Darbesinin fitili Kıbrıslı Derviş Vahdeti tarafından ateşlendi.Şehzadelerden biri de orada yazı yazıyordu.Yazılarıyla halkı sokağa dökmeyi başardılar.
Onu İngilizlerin desteklediği bugün ortaya çıkmıştır.Mason locaları-Namık Kemal-Mehmet Akif-Saidi Nursi o günlerin etkili isimleriydi.Abdulhamidi şiddetle eleştiriyorlardı.
Fatih Camiin duvarlarında 31 martta atılan kurşunların izleri hala durmaktadır.El altından İngilizler kışkırtarak Selanikten Hareket Ordusuna Enver Paşa komuta ediyordu.Biz Turan yapmak istedik viran olduk,Sultanı anlayamadık bu çok acıdır dedi anılarında.
Hareket Ordusu İstanbulda ilk önce Taksimde Gezi Parkına konuşlandı bu çapulcular sağa sola dağılıp gördükleri sarıklı hocaları katletmeye ve yağmaya başladılar.
Mahmut Şevket Paşa komutandı orada askerlere bir konuşma yaptı orada.Bugün o konuşma kayıtlardadır.Kulaklarımla bende dinledim o konuşmayı.(Hidayet Doğan).Teybe almışlar ilk defa dinledim sesi gür çıkan bir paşamız..Kalabalık bir kaç saat sonra sarayın kapısına dayandı.
Onlar beni istiyorlar diyerek askerlerin karşı koyma fikrine karşı çıktı.Gerilimli günler başladı,saray çalışanları kaçtılar.Padişah ve ailesi sarayda kaldılar sadece,aç bırakıldılar.
Bir hafta bir şey yiyemediler.Saray muhafızı Cevat Bey ne bulurlarsa yesinler kimse yok ekmek getireyim suya bandırıp yesinler dedi.
***
S.ABDULHAMİDİN PLANI TUTSAYDI TÜRKİYE ŞİMDİ PETROL ZENGİNİYDİ...
İtihatçılar, çıkardıkları yasayla petrol alanlarını işgalcilere açtı.
Her hafta birbirinden farklı konuları işleyen Haber Özel’de bu hafta Osmanlı devletinde 2. Abdülhamid Han’ın petrol sahalarını korumak için uyguladığı strateji masaya yatırıldı.
Tarihçi-Yazar Mustafa Armağan, 2. Abdulhamid Han’ın imparatorluk sınırları içindeki petrolleri işgalci güçlerden korumak için başvurduğu yöntemi anlattı.
Armağan, Osmanlı Devleti ‘nde petrol alanlarının şahsi mülk haline getirildiğini, bu sayede işgalci devletlerin petrol sahalarını ele geçiremeyeceğinin düşünüldüğünü söyledi.
2. Abdülhamid Han’ın bu konuda çalışmaları olduğunu söyleyen Armağan: ‘2. Abdülhamid Han Osmanlı Devleti’nin petrol alanlarını şahsi mülk haline getiriyor. Şimdi şahsi mülk haline getirmesi bir çok kişi tarafından hala tenkit edilir.
Halbuki burası şahsi mülk haline getirilmek suretiyle, yabancı devletlerin, düşman devletlerin iştahını kapatmayı amaçlayan bir şey. Mesela bir ülkeyi bir devlet işgal edebilir.
Devletin malı olan binalar, topraklar işgalci devletin eline geçer. Ama özel mülk sahibi olan, tapusu elinde olan kişiye dokunamaz.
Dolayısıyla bu noktada çok ısrarlı bir şekilde o petrol arazilerini kurtarmak için hanedanın üzerine bunları tapuluyor’ dedi.
İtihatçılar’ın, Abdülhamit Han’ı tahtan indirdikten sonra çıkarılan bir yasayla petrol sahalarını adeta işgalci güçlere sunulduğunu söyleyen Armağan sözlerine şöyle devam etti: ‘İtihatçılar çok ilginç bir şekilde Abdülhamit 27 Nisan’da tahttan indiriliyor.
1909’da. 2 Mayıs’ta bakın kaç gün geçiyor 5 gün geçiyor. 5 gün sonra bu arazilerin devletin üzerine geçirilmesi için bir şey çıkıyor. Hazine-i hassa mallarının devlet hazinesine devir kararı çıkartılıyor.
5 gün bakın, 5 gün içinde bu nasıl planlandı nasıl hazırlandı. Abdülhamit niçin tahttan indirilir indirilmez bu harekat yapıldı. Şimdi ben bunu soruyorum.
27 Nisan ile 2 mayıs arasındaki o 5 günde, o kargaşa ortamında nasıl oldu da düşünüldü. Ve Abdülhamit demek ki bunu durduruyordu. Buna engel oluyordu. Ve ne oldu sonuçta. Biz 1. Dünya Savaşı’na girdik.
1. Dünya Savaşı’nda İngilizler geldi petrol bölgelerine kondu. Eğer orası özel mülk olsaydı Türkiye’de bulunan hanedan oranın sahibi olacaktı.
Hanedan da Türk olduğu için Türk tabiyetinde olduğu için Türkiye Devleti ile anlaşarak oranın işletmesini Türkiye Devleti üstlenecekti. Ama ne oldu. Vahdettin bu arada bir atak yaptı. Orayı tekrar hanedanın üzerine alacağına dair bir irade çıkardı.
Fakat İngilizler dedi ki; atık işgalden sonra çıkarttın sen bu kararnameyi . İşgalden sonra çıkarttığın için bu geçerli değildir diyerek üzerine yattılar.
Ama çok dikkatli bir şekilde Abdülhamit bu süreci takip etti’
MADEN MEKTEBİ’NDE KRİTİK MÜDAHALE
Açılan maden mektebinin öğrencilerinin dörtte üçünün gayrimüslim olduğu ve eğitim dilinin yabancı olduğunu öğrenen Abdülhamit Han’ın anında müdahale ettiğini belirten Armağan: ‘Oraya da müdahale ediyor Abdülhamit. Mesela orada maden mektebi yapmışız.
Maden mektebinin öğrencilerinin dörtte üçü gayrimüslim. Şimdi Abdülhamit buna müdahale ediyor. Diyor ki böyle bir şey olur mu?
Ben ülkeme maden mektebi açmışım , burada yabancı dil eğitimi yapılıyor ve gelenlerin çoğu da Müslüman olmayan tebadan oluşuyor. Buraya Müslüman tebanın gelebilmesi için dilini Türkçe yapıyor.
Eğitim dilini Türkçe yapıyor. Mesela bu da çok enteresan bir şey. Yani aslında o vizyonunun bütünlüğünü anlayabilmek bakımından’ dedi.
Mustafa Armağan.
***
Ermeni çocuğun gözüyle..2 zabit arasında ABDULHAMİD HAN
-Ben (Berc Buyan) istanbul doğumlu Ermenî asıllı bir vatandaşım. 7 yaşındaydım, babaannem beni birgün güzelce giydirdi, süsledi, güzel kokular sürdü ve elimden tutup yola düştük. Epey yürüdük geldiğimiz yer (sonradan öğrendiğim) YILDIZ SARAYI idi.
Büyük bir kalabalık toplanmış tezâhurat yapıyorlardı..Kalabalığın çoğu, azınlıklar ve belki de "İttihat Terakkî" mensuplarıydı.
Meğer bayram değil, Abdulhamid hanın sürgün günüymüş, biz de bu tarihi manzarayı izlemeye gelmişiz. Bir müddet sonra iki zabit arasında mazlum Sultan tüm heybetiyle kapıda belirdi. Elinde ahşaptan bir bavul vardı.
Herkes bir ağızdan cazgırların tahrikiyle: -"Bavulun içinde, hacimde küçük kıymette pahalı mücevherleri kaçırıyor, çalıyor" diye yaygara koparmaya ve ardından:
-"Hırsız, bavulu aç, aç" gibilerden bağrınmaya başladılar.
Abdülhamid Han çok mahzundu. Tertip icabı zâbitlerden biri, kendisine ihtiram ile dedi ki:
-"Sultanım, görüyorsunuz kalabalık hakkınızda ağır ithamlar yapıyor. Biz sizi isnâd edilenlerden (hırsızlıktan) tenzih ederiz, böyle bir şey olmadığına-olmayacağına eminiz.
Lâkin siz bu çantayı eğer bugün açmaz, içindekileri göstermezseniz bu iftira üzerinize, hânedanınıza yapışıp kalacak. Rica ediyorum o bavulu açın, şüpheleri izale edin".
Sultan gayet vakûr bir şekilde cebinden bir anahtar çıkarıp bavulun kilidini açtı, lâkin bavulun içinde mücevherat bir kenara ne bir mendil ne de bir çorap vardı. Bavul bomboştu.
Ortalık suspus oldu. Herkes (iftiranın yapışmamasının) hayâlkırıklığı ile şaşkın şaşkın bakıyordu.. Zâbit dahi şaşırmıştı, şu soruyu Sultan’a sormaktan kendini alamamıştı:
-Efendim, içinde bir mendil bir çorap dahî olmayan bavulu kitlemiş olmanızın hikmetini anlayamadık. Îzah ediverseniz?
-Sultan şu ibretlik sözleri söyleyiverdi:
-"Ben bu bavula beni anlayamayan milletimin bereketini kilitledim"
(Bereketimiz onunla mı gitti acep? Rûhun şâd, olsun, mekânın cennet olsun Ey Ulu Hâkan, bu millet seni yıllar geçti hâlâ anlayamadı.)
***
Kazım Karabekir Paşada Harekat Ordusu zabitlerindendir.Hatıralarını 40 sene sonra yazıyor o günlerde yazamıyor.
Harekat Ordusuna katılıp ölenlerin cesetlerini mogda muayene ettik hepsi sünnetsizdi diyor.
Meğer biz gayri müslimleri Selanikten getirmişiz Sultan Abdulhamidi tahttan indirmek için.
Hareket Ordusu Konyadan Bursadan Trabzondan gelmedi.
Selanikten geldi.Neden Selanik?Selanik Sultan 2.Beyazıt Hanın 1492 lerde İspanyadan kovulan yahudileri yerleştirdiği şehir de ondan.
İttihat ve Terakki Konyada Trabzonda kuruldu.Çıfıt muhittte ondan ghep yahudiler oradaydı.
Emanuel Karasu nerde.İbrahim Temo nerde.İttihat ve Terakkiyi kurdum diye övünen adam 1936 da Türkiyeye Tabibler Kongresine Romanya delegesinde doktor olarak geldi.
Ulan sen Türk değilmiydin it oğlu it.Sen madem hürriyet getirecektin, Türkiyeyi istibdattan Sultan Hamidden kurtaracaktın da niye Romanyada Bükreşte yaşıyorsun?
Kadir Mısıroğlu..
***
Abdülhamit Han tahta geçerken yabancı güçler ve onların içerideki adamları ile anlaşarak gelir. Bir süre onlarla arasını bozmaz.
Daha sonra devletin yönetim merkezini Dolmabahçe Sarayından yeni yaptırdığı tam donanımlı ve güvenlikli Yıldız Sarayı’na taşır.
Çünkü Dolmabahçe Sarayı hainlerle dolmuş ve padişah indirmek, zehirlemek ve öldürmek çok kolaydı.
Sonra devletin içinde örgütlenmiş Paralel Yapı olan "İttihatçıları" deşifre edip üstlerine çöker.
Çoğu Avrupa’ya kaçıp kirli propagandaya orada devam ederler. Cani, hırsız, özgürlük düşmanı Abdülhamit...
Ve Abdülhamit durmaz. Emperyalist güçlerin kullanımına giren ittihatçılara ve diğer Ermeni, Yunan terör gruplarına göz açtırmaz.
Bu durum emperyalist güçlerin Osmanlı’daki manevra alanını daraltır.
Abdülhamit dış saldırılara karşı korunmak için "istihbaratı" yeniden yapılandırıp Saraya bağlar.
Muhalif odaklar istihbaratı hedef alırlar, karalarlar.
Abdülhamit, bir yandan da bürokrasiyi etkisiz bırakıp her şeyi saraya bağlar.
Yıldız Sarayının adı istibdat (diktatör) sarayına çıkar. Muhalif gruplar "Saraydaki baykuş, saraydan seni indirip başına yıkacağız!" diye yazılar yazıp propagandalar yaparlar.
Abdülhamit devleti ayakta tutmak için baskıyı daha da arttırıp medyaya sansür koyar, İttihatçılara ve terör gruplarına göz açtırmaz.
Baskı uyguladıkça diktatör algısı artar ve muhalif olanların sayısı artmaya başlar.
Bir yandan da riske bırakmamak için ve olağanüstü durum olduğu için her yere kendi adamlarını atamaya başlar. Böylece ihanet vakası olaylarını az sayıya indirir.
Manevra alanı bulamayan emperyalist güçler ekonomik saldırılar başlatır. Zaten çok iyi olmayan ekonomi, saldırı ile bereber Osmanlı’yı kıskaca alır.
Abdülhamit bu durumda büyük güçler arasında denge siyaseti uygulamaya başlar...
En sonunda Abdülhamit’i tek başlarına indiremeyeceğini anlayan tüm "muhalif gruplar" üst aklın planı ile Fransa’da İttihatçıların öncülüğünde bir kongre düzenleyip birleşirler.
Kimler yok ki kongrede; İttihatçılar, Ermeni, Yunan ve Bulgar terör örgütü, masonlar, Sabataistler, Türk aydınları ve diktatör algısına kanmış dindarlar velhasıl hepsi vardır.
Birleşmez denen gruplar yani. Kongrede Abdülhamit’i indirme kararı alıp her birine görevleri dağıtılır.
Yaptıkları büyük bir çalışma sonucunda Abdülhamit Han’ı kıskaca alıp indirmeyi başarırlar...
Daha sonra Türkiye’de de yönetimi ele geçirecek olan ittihatçı kadronun yazdırdığı kitaplarda Abdülhamit’in diktatör, katil, hırsız olduğu yazılacaktı...
Aradan 100 yıl geçince aslında Abdülahamit’in kötü biri olmadığını ne yaptıysa devletin ve ümmetin çıkarı için yaptığını öğrenecektik...
Fakat aradan 100 yıl geçtikten sonra işte...
-Mustafa Güldağı -
***
33 yıldır yönetmekte olan 34’üncü padişah SULTAN II. ABDÜLHAMİD HAN geniş pencerelerden Boğaz’ı seyrediyordu.
Dalgın ve hüzünlü.
Başmabeyinci konukları haber verdi. Ağır adımlarla koltuğa oturdu.
Tahtlar çoktan, kendisinden çok önce Topkapı Sarayı’nın hazine dairesine kaldırılmıştı..
Dört kişilik heyet içeri girdi.
Biri başkan olduğunu vurgulamak için diğerlerinden bir adım önde.
El-etek öpmek yok.
Kim bilir o da kaç padişah önce terk edildi…
Başlarını hafifçe öne eğerek SULTAN II. ABDÜLHAMİD HAN‘i selamladılar.
Padişah gelişmeleri biliyordu, heyetin kimlerden oluştuğunu da mabeyn başkatibi Cevat Bey‘den öğrenmişti. Kısa bir sessizlikten sonra heyetin başkanı ya da sözcüsü sebeb-i ziyaretlerini anlatmaya başladı.
O sözcünün adı Emanuel Karasu‘ydu.
Selanik Mebusu Karasu özetle Meclis-i Milli’nin SULTAN II. ABDÜLHAMİD HAN‘ın hal’ine (tahttan indirme, düşürme) karar verdiğini, kendilerinin bunu tebliğle görevlendirildiklerini söyledi ve hükmü üç sözcükle özetledi:
“Millet seni azletti.” Abdülhamit’in gizlemeye çalıştığı acıyı ela gözlerinden bir anlığına gelip geçen keder bulutları ele verdi.
“Yani hal eyledi mi demek istiyorsunuz?” dedi .SULTAN II. ABDÜLHAMİD HAN,
Mübarek, gözlerini heyet üyelerinin üstünde gezdirdi.
Sırayla. Sonra tane tane konuştu:
“Bir Türk padişahına ve İslam halifesine hal’ kararını bildirmek için bir Yahudi, bir Ermeni, bir Arnavut ve bir nankörden başkasını bulamadılar mı?”
Emanuel Karasu (Yahudi), Aram Efendi (Ermeni), Esat Toptani (Arnavut) ve Ahmet Hikmet Paşa (Sultan Abdülhamit’in uzun süre yaverliğini yaptıktan sonra muhalefet saflarına geçen Gürcü) hiç tepki vermedi. (Kimilerine göre, SULTAN II. ABDÜLHAMİD‘i aşağılamak için azınlık unsurlarından oluşan bir heyet seçilmişti.
Kimilerine göre ise devletin ve Osmanlı halkının birliğini, bütünlüğünü vurgulamak için, heyette tüm unsurların temsil edilmesi amaçlanmıştı.)
Filistin topraklarının yahudilere satılması için rüşvet teklifinde bulunduğunda Sultan II. Abdülhamid tarafından kovulan Emanuel Karaso bu kez Sultan’ın hal’ kararını tebliğ için onun karşısına çıkmıştı.
İşte bu ihanetin şartlarını hazırlayan teşkilat da İttihat ve Terakki Cemiyeti’ydi..
Abdulhamidin tahttan indirilmesini bütün Batılı devletler istiyorlardı.Ondan sonra bizi yok yere Cihan Harbine soktular..
Bugün yazılan tarih gerçek değildir.Hedefsiz insan hiç bir gayesine muvaffak olamaz.
II.Abdülhamid’i tahttan indiren ekipte Emanuel Karaso, Aram Efendi, Es’ad Toptani ve Arif Hikmet Paşa yer almaktadır. Zaten Abdülhamid Han da en çok ekipteki kişilerin yanlış seçildiğine içerler ve çok üzülür. İşte bu 4 ismin nitelikleri..
"Karaso, İtalya’dan para alan bir casus olup, Libya ’nın İtalya tarafından yutulmasına meş’um bir rol oynamış, sonradan İtalya’ya kaçmış bir vatan hainidir.
Ermeni Aram Efendi, Ermeni ihtilal komiteleri ile yakın ilgisi olup Sultan Abdülhamid’den Ermeniler’in intikamını almak için Abdülhamid’i tahttan indiren ekibe sokulmuştur.
Jandarma Paşası olan Es’ad Toptani, birkaç yıl sonra devlete isyan ederek Arnavut istiklali için silah çekmiş ve sayısız Türk ’ün kanına girmiş bir adamdır.
Arif Hikmet Paşa, sonraki yıllarda karanlık siyasi hayatı olan bir denizcidir."
(Yılmaz Öztuna, Büyük Türkiye Tarihi , Cilt 7 , Ötüken Yayınları, sf 233)
***
Sultan Selaniğe bir trene bindirilerek gönderilir Alatini Köşkünde daimi sürgüne ..
Onun yerine Sultan Reşat Efendi getirilir.Hürriyetin ilk padişahının zamanında beş devlet bizim hakimiyetimizden çıkmıştır.Tahttan indirilmeseydi Talat Paşa,Cemal Paşa ,Enver Paşa olmazdı
.Talat PaşaPosta Müdürü bile olamazdı.Birinci Dünya savaşı çıkmış bu paşalar benim haberim yok diyorlardı.Osmanlı Harbe girmeseydi on yıl sonra süper güç olurdu.
Sultana gazete bile vermezler aylar günler sonra gelişmelerden haberdar olur üzülür.Sıkıntılı günler geçirirler.Balkan Savaşlarını kaybetiğimiz söylenince ne yapmış bunlar der ,
Yıllarca Sultan iki kiliseyi birbiriyle kavga eder halde tutmuş,İttihat Terakkinin beceriksiz yönetiminde bu kiliseler bir araya gelip güçlerini birleştirmişlerdir..
Birgün İstanbuldan bir grup Selaniğe geldi Sultana-Acilen gitmemiz lazım Selanik düşmek üzere dediklerinde-Bunu nasıl becerebildiler diyerek gözlerinden birkaç damla gözyaşı döktü.
Kırk sene sonra İsrail Devleti kuruldu.Demek ki projede buda vardı.Senelerce Kızıl Sultan olarak lanse edildi.İkinci Abdulhamid son imparatordur.
Osmanlı bir tesbihe benzer Sultan,halife sıfatıyla imamedir.Taneleri Osmanlı ülkeleridir.İmame gitsin dağılsın,böl parçala yok et politikası ile Osmanlı yıkıldı.
S.Abdulhamid Beylerbeyi Sarayında yaşadı 1918 e kadar.
Son günlerinde şöyle dua ediyordu:
Hakkımı helal etmiyorum bu millete bunu reva görenlere dedi.Milletimi ateşe atanlara hakkımı helal etmem ,bana kızıl sultan adını takan Ermenileri beni devirenlere parçalatıyorsun.
Bunları da görelim kime parçalatacaksın.Bu millete acı merhamet et bu milleti kurtar Allahım Ömrümde tek vakit farz namazı geçirmedim ama kabul olmuş tek bir namazım da yok biliyorum.
Duamı bir kere hürmetine kabul et.Milletim milletim diyen bu acizin duasını kabul et.Bu millete gerçek kurtarıcılar nasip eyle.Vadem ne gün dolacak Allahım diye dua ettiler Sultanım son günlerinde...
BU ECEL TERİDİR KADIN EFENDİ!..
"Kahvesini verdik. Hamamdan sonra kahve içmek âdeti idi. Yarım bardak sütlü maden suyu da içti. Oturduğu yerde iki rekat namaz kıldı. Bundan sonra ağırlaşmaya başladı..."
Sultan İkinci Abdülhamid Han, Osmanlı padişahlarının otuz dördüncüsü ve en yükseklerindendir. İslam halifelerinin doksan dokuzuncusudur...
1842’de doğdu. 1918 senesinin 10 Şubat’ında vefat etti. Çemberlitaş’ta, dedesi Sultan ll. Mahmud Han’ın türbesinde medfundur...
Abdülhamid Han; aklı, zekâsı ve ilmi fevkalade üstün bir padişahtı. Tahta oturduğunda; Batılıların asırlar boyunca İslamiyet’i yok etmek için hazırladığı yıkıcı, sinsi planlarını sezip, önlerine aşılmaz bir set olarak dikildi.
Hazırlayanları ve maşa olarak kullandıkları yerli işbirlikçilerini, sahte kahramanları işbaşından uzaklaştırdı. İslam bilgilerini, yani din ve fen ve ahlak bilgilerini memleketin her yerine yaydı. Çok sayıda kültürlü din adamı yetiştirdi...
Abdülhamid Han’ın İslamiyet’e hizmeti, saymakla bitmez. Ne yazık ki, 1909’da (İttihat ve Terakki Cemiyeti tarafından darbe ile) tahttan indirilince, bütün bu ilerlemeler durdu ve memleket kana boyandı...
Din işlerine de fesat karıştı. Onun zamanında yazılan din kitapları, bir ilim heyeti tarafından tetkik edilirdi. Tasdik edilip, izin verilenler bastırılırdı. Artık din kitapları salahiyetli âlimler tarafından kontrol edilmez oldu...
Cennetmekân, yurt dışına talebe göndermezdi. En modern şekilde tıp fakültesi kurdurup, dışarıdan hocalar, profesörler getirtirdi.
Buna rağmen son zamanlarında bazı kişiler güya tahsil için Avrupa’ya kaçtılar. Ama maksatları başkaydı! İşte o kaçıp gidenler, Fransa’da mason oldular ve döndüklerinde Abdülhamid Hân’ı yıktılar!..
"Ulu Hakan" Abdülhamid Han’ın zamanı; çileler, entrikalarla dolu aydınların (!) gaflet içinde boğuldukları bir devir olarak tarihe geçmiştir...
***
II. Abdülhamid Hân 3 yıl Selanik’te tutulduktan sonra, Balkan Savaşları başlayınca 1912’de İstanbul’a getirildi ve Beylerbeyi Sarayı’na yerleştirildi... Rahatsızlığı ilerlemişti.
Hayatında hiçbir sabah terk etmediği banyo ve duşa girmesi, zatürre hastası olan Sultanı iyice ağırlaştırmıştı... Doktorlar seferber oldu ancak verilen ilaçların hiçbir faydası olmadı... Son gününü Müşfika Kadın Efendi şöyle anlatır:
"O gün sabah banyosunu yaptı. Ben çamaşırlarını giydirdim Fakat baktım ki sırtı durmadan terliyor.
- Aman Efendiciğim, çok terliyorsunuz, dedim.
- Kadın Efendi, bu ecel teridir, cevabını verdi.
Elbisesini giydi. Kahvesini verdik. Hamamdan sonra kahve içmek âdeti idi. Yarım bardak sütlü maden suyu da içti. Oturduğu yerde iki rekat namaz kıldı. Bundan sonra ağırlaşmaya başladı...
Ve çok geçmeden de rahmet-i Rahmana kavuştu..." Ruhu şad olsun...
Ahmet Demirbaş – Türkiye Gazetesi - 10.02.2017
İstabulda kalabalık bir topluluk tarafından Fatih Camiinde namazı kılınarak gözyaşları içinde Çağaloğludaki 2.Mahmud Türbesine defnedildi Sultanımız..
Her İstanbul ziyaretimde varıp dualar okurum Sultanımıza ..
Saatlece kalırım gelp gidenlere nazar ederim,gelip ziyaret eden hiç eksik olmaz.
İlerde Türk evladı Sultan Abdulhamidi de Sultan Vahidettini de daha çok seveceklerdir.Sultan Abdulhamidin ve S.Vahidettinin adı her yere verilecektir.
Ayasofya açılacak içerisi müminlerle dolacaktır.İnşallah o günleri ben de göreyim diye hergün Rabbime iltica ediyorum.
Sultan Vahidettin Hanın mezarı İstanbula getirilip dedelerinin yanında anıt mezara defnedilecektir.O günleri sanki görüyor gibiyim.Bundan sonra ne olursa müslümanların lehine olacaktır.
İslami hizmetler bunun dört beş katı her geçen gün artarak devam edecektir.Bu vatan bölünmeyecek aksine her tarafta müslümanlar güçlenecektir.
Allahım Sultanlarımıza rahmet eylesin,mekanları cennet olsun..
29.03.2015//KIRIKKALE
HİDAYET DOĞAN OSMANOĞLU
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.