Kamer hanım’a mektuplar (16) Rüyalar rüyalar rüyalar
21 Eylül 2013 15.07
K: Hayırlı günler abi. Bugün bir aralık bulup yazıcam inşaallah. Ama şimdi aklıma geleni yazayım istedim. Sayfada dün akşam konuştuklarımızdan alıntı, paylaşım yapmamanızı rica ediyorum. İnsanların faydalandığını biliyorum bu paylaşımlardan, ama S. da sizin sayfanızı görebiliyor. Okuyup üstüme gelmesini istemiyorum. Gerçekten şu ara O’nunla uğraşacak gücüm yok.
HAB: Bu fikir bana da geldi. “Çok güzel bir seçim yapılmalı ve S. bile anlamamalı” diye düşündüm. Ancak bunu yapabilmek için yazdıklarınızı ve sunumunu çok emek vererek yapmalıyım. Zamanla inşaallah. Haklısın insanlar bu ve benzerlerinden yararlanıyorlar.
Bir ara face’de yazmayı bırakmak istedim ve uyarıldım. Yazmaya devam etmem istendi... Daha doğrusu emredildi.
Bugün A’nın mektubunu sıcağı sıcağına yayınladım, okumanı öneririm.
{Hz. Muhammed (s.a.v) vardı. “Haydi, kızım, seni bekliyorduk” dedi... Sonra götürdü, “İşte görmek istediğiniz kızım” dedi. Sonra “Kızım bunlar tüm peygamberler. Şunlar melekler. Şunlar evliya, veliler. Şunlar şehitler. Şunlar ehli beyitlerim. şun...” Devamını Gör
A’dan yani mektup var.1}
Allah’ın selam ve rahmeti üzerinize olsun.
(HAB, K’e A. ile olan yazışmalarını iletiyor):
xxxxx( 9/20/2013 )
---------------------------------------------
A: Aleyküm selam... Uykudan uyanır uyanmaz bağlandım. Nasılsınız? Umarım iyisinizdir.
Gece fevkalâde bir rüya gördüm. Aniden uyandım, çam ormanındaydım. Arabada gidiyordum. Ağaçların üzeri bezenmişti kırmızı çiçeklerle. Sonra üzümler vardı arasında ağaçların. Gökkuşakları vardı. O gökkuşakları yere inmişti, çamlar arasındaydı...
Birisi torba dolusu her renk taşlardan göndermişti, hepsi de pahalı olanlardı. Bence de o benim imtihanımdır, sabrıma karşılık.
Şunu demiştim “Evlatlarımın yerlerine, çekeceklerini de bana çektir, onlar dayanamazlar.”
Sonra her şey düzelmeye başladı. Hamdolsun yavrularımın ikisi Kur’an’ı ezbere başladılar. Ve ikisi üniversiteye başladılar. Hem anne hem baba olmak zor ama en iyi şekilde yapıyorum Allah’ın yardımıyla. Hâlâ bir his o kişi özünde kötü değil ama bazen kişi neden yapar bilemeyiz. Durmadan “helâl et hakkını” demesi ondan.
Değerli büyüğüm sizi hep yıllarca önce kaybettiğim babam yerine koydum. Annemi tanımadım ama konuştuklarım manevî anneliği üstlendiler.
O araba, rüyamdaki, beni bir anda Kâbe’ye götürdü. Anahtarı elime verdiler, açtım. Bir anda Kâbe karşımdaydı.
Yanımda Hz. Muhammed (s.a.v) vardı. “Haydi, kızım seni bekliyorduk” dedi... Sonra götürdü, “İşte görmek istediğiniz kızım” dedi. Sonra “Kızım bunlar tüm peygamberler. Şunlar melekler. Şunlar evliya, veliler. Şunlar şehitler. Şunlar ehli beyitlerim. Şunlar çocuklarım ve eşlerim” dedi. Sonra Hz. Ayşe ve Hz. Hatice arasına aldı. Bir anda o’nlar gibi giyinmiş olduğumu gördüm.
Hz. Fatıma’ya “Kızım kardeşinin elinden tut, asla bırakma” dedi. O an “Evlatlarımı da isterim” dedim. Baktım, yanımda dizilmişlerdi. Kur’an ezberleyenlere taç kondu. O’nlara konan tacın biri de bana kondu. Efendimiz tanıttı, sonra namaza durdu.
İmamdı. Sağ yanında Hz. Ebubekir, sol yanında Hz. Ömer vardı, ortalarında Hz. Ali. Namaz bitti, bir zaman Arapça dua edildi. Sonra Türkçe edilen dualar hep bana ve evlatlarımaydı. Sonra selamlaşıldı. Daha sonra temiz bir örtü üstüne hurma döküldü ve büyük damacanalarda su vardı... Herkese dağıtıldı bana ve çocuklarıma daha çok dağıtıldı ama hiç bir şey “kızım” diye alnımdan öpmesi. Kızına “Kardeşinin elini tut, asla da bırakma, şefaatim üzerinize olsun” demesiydi.
Sonra kendimi evimizde buldum. Sevinçle uyandım. Size yazmak istedim. Allah’ın selam ve rahmeti üzerinize olsun, selamlar...
Bacınız A.
( 9/20/2013 )
HAB: Muhterem kardeşim Azize,
Mükemmel ve haberci rüyanız mübarek olsun... Ne güzel. Ne güzel...
Kelimeler yeter mi değerini anlatmaya? Hayır yetmez. Ama sen zaten yaşayarak o güzelliği her hücrende hissettin, maşaallah... Bütün bu müjdeler zikirlerinin, tevekkülünün ve üzerine gelen acılara katlanmanın karşılığıdır, biliyorsun...
Gelip geçici dünya zamanında gerçek maksat yaşadıklarını yaşayıp imtihanı kazanmak değil mi? İşte kazanmışsın ve üstelik dünya gözüyle müjdelenmişsin, elhamdülillah. Allah Tealâ hayırlarını artırsın, sabrını kemale erdirsin, Efendimiz’in rızasını en üst seviyeden kazandırmaya devam etsin inşaallah... Sana ve çocuklarına huzur ve sağlık dolu, inanç ve ibadetlerinizde ihlâsla sürüp giden uzun ömürler dilerim... Dualarımdasınız, dualarınızda olmayı dilerim. Selam ve saygıyla gözlerinizden öper, topyekün cümle mü’min kullarıyla birlikte Allah Tealâ’nın rahmet ellerine emanet ederim...
Selam es selame
K: Teşekkür ederim abi. Sizin vazife üstlendiğinizin farkındayım. Sizin de takdir ettiğiniz üzere, ricam şu anki süreci sağlıklı atlatabilmek için. Mektubu okuyorum şu an. Bir sürü kişiye derman oluyorsunuz, ne mutlu size. Allah çookk uzun ömür nasip etsin inşaallah size ki ihtiyacı olana ışık olasınız daha nice yıllar.
HAB: İnşaallah. Her kulun bir vazife ile doğduğunu ve icra edip aslına rücu ettiğini biliyoruz.
22 Eylül 2013 23.10
K: Hayırlı akşamlar abi. İlk gördüğüm rüyada büyük bir salonda insanlar var. Salonun sağ tarafında bir üst kata içeriden bir merdivenle çıkılıyor. O filmlerdeki gibi, çok güzel, kavisli, geniş bir merdiven. İkinci kat alt kattan görülebiliyor. Ben üst kattaymışım ve yavaşça iniyorum merdivenden kalabalığın içine. Aşağıda bir arkadaşım varmış ona bakacakmışım. Size ilk tanıştığımızda bir arkadaşımın da düzenli olarak zikre başladığını söylemiştim, bilmem hatırlar mısınız? Aşağıya O’nu aramaya indim ama O’nun ablası kesti önümü ve sehpanın üzerindeki yemeklerden ikram etti bana. Lafa tuttu. O’nunla konuşurken arkadaşımı görüyorum. Salonun sol arka tarafında, loş bir yerde dikiliyor. Arkasında inşaatlarda falan kullanılan o ahşaptan ama deri çakılan merdivenlerden var bir tane. Bana bakıyor O da ama hiç kıpırdamıyor. O benim yolumu kesen kişi de üç harflilerden muzdaripmiş gerçekte. Yeni duydum bunu da. Bu rüyayı bu kadar hatırlıyorum.
Diğerinde rahmetli anneannemin bahçesindeyim. Bahçede bir kaç tane gerçekte var olmayan evler var küçük küçük. İstersek bizim olabilirmiş. Anneannem bizim için hazırlatmış. Ama anneannem rüyamda da yaşamıyor, ölmüş. Diğer evlere hiç dikkat etmedim. Bahçenin alt tarafında çok otantik bir ev vardı. 2 oda 1 salon. Salon üçgen şeklinde. Üçgenin 2 yan kenarından birer odaya geçiliyor. Yerler klasik köy evlerindeki gibi ahşap döşeli. Duvarlar falan toprak sıvalı. Üçgen olan salonun üst sivri köşesinde bir sedir var. Çok sade ama çok temiz çok şirin bir ev. “Anne bu ev benim olsun” diyorum. “Olsun kızım” diyor annem de. “Anne sen de anneannemin oturduğu evi al bence” diyorum. “Ben de öyle düşündüm” diyor annem. Diğer kısımlarını hatırlayamıyorum.
Diğerinde kocaman, eski filmlerdeki gibi ahşap bir gemi var. Ben bu gemiyi güvenle denize kavuşturmaya çalışıyormuşum ama peşimde bu gemiyi ele geçirmek isteyen çok azılı kişiler varmış. Gemiyi nehirden bir süre götürüyorum sonra kuş bakışı görüyorum nehri. Deltasını görüyorum. Çok yakınız deltasına ve bir sürü kola ayrılmış nehir. Ben yukarıdan görünce adamları atlatmak için nehirden çıkartıp karadan yürütüp bir süre, diğer tarafta akan nehire indiriyorum ve böyle biraz karadan biraz nehirden götürerek yol aldırmaya ve kaçırmaya çalışıyorum o adamlardan.
Anneannemin bahçesinde oluyorum yine bir anda ve oğlum K. ve yeğenim A. bir arabada yanımdalar. Oğlum direksiyonda. Gemiyi sakladığım yeri söylüyorum onlara ve “Acele gidip gemiyi suya indirin, götürün buradan” diyorum. Ben adamları oyalayacakmışım. O’nlar gider gitmez adamlar atlarla ve yaya doluyorlar bahçeye ve kudurmuş gibiler. Çok kalabalıklar. Ben çocukların gittiği yönün tersine koşmaya başlıyorum, adamlar da peşimde. Hem koşuyorum, hem de yukarıdan gemiyi görüyorum. Suya indiriyor çocuklar ve iki tarafında bir sürü kürek. Çok büyük ama gemi… Tüm küreklerde insanlar var. İki kürek boşta, kimse oturmuyor onlarda. Hem koşuyorum adamlar arkamda, hem de “İşte diyorum, işte S.’yla benim küreklerim. Boşta kaldılar”. Öyle, adamlar peşimde koşup kaçarken uyandım.
En son gördüğüm rüyamda gene anneannemin bahçesindeyim. İlk rüyada merdivenden inip aradığım arkadaşım var yanımda. Elinde bir şişe kırmızı şarap ve iki kadeh var. “Bir kadeh içicem sadece. Bir kereden bir şey olmaz. Sen de iç bir kadeh” diyor bana. Ben “İçmiycem” dedim. “Bir kadehten ne olacak? Bir daha içmeyiz, tadı çok güzel” diyor. Şöyle gözlerimi kapatıyorum ve o secdedeyken gördüğüm ışıltıları görüyorum rengarenk, pırıl pırıl. “Ah Füsun’um ah, içmeyerek kazanacaklarım o kadar güzel ki, asla içmem. Sen de içme” diyorum. O da vazgeçiyor içmekten. Tam o anda bahçeye bir gelin, bir damat giriyor. Gelin çok iri-yarı. Uzun siyah saçlı ve oldukça çirkin. Zihinsel engelliymiş. Hemen yere düşüyor. Ölmüş. “İlk gecesinde öldü zavallı” diyor başındaki yaşlı. Bir iki kadın ve çocuk kolundan çekmeye sürükleyip götürmeye çalışıyorlar ama güçleri yetmiyor. Ben arkadaşımı bırakıp koşuyorum. Kolundan tutup kaldırmaya çalışıyorum gelini yerden. Bu kadar hatırlıyorum bunu da...
Bir iki rüyalarımda da kitap okunuyor. Sayfa açılıyor ve sayfanın belli bir bölümü okunuyor bana sesli olarak. Yazıları ben de görüyorum. Türkçe yazıyor. Ve kitabın sayfası gül kurusu rengi. Yazılar siyah. Başka gördüklerimi hatırlamıyorum. O unutturulma hâlâ devam ediyor çünkü.
Ben de “Bu unutturma işini bu 3 harfli yapıyor olabilir mi? Bana bir kötülük yapıyor ve unutturuyorsa?” diye düşündüm açıkçası. Ayrıca sizinle ilk tanıştığımızda bazı rüyaları dizi film gibi yıllarca gördüğümü söylemiştim abi. O zaman sürekli gördüğüm bir rüya vardı, size yazmayı unutmuştum sanırım. Ben yıllarca hep 2 katlı böyle biraz konak gibi ama eski, tadilat yapılmadan oturulamayacak durumda olan ama çok güzel bir evi yıllarca gördüm. Yaşlı bir karı-kocanınmış. Ölmüşler ve artık ben oturacakmışım. Eve giriyorum sürekli, odaları geziyorum. O evi gezmeyi hiç tamamlayamadım, çünkü ev hiç bitmiyor. Her odadan yeni bir bölüm, yeni bir oda açılıyor. Ama nasıl güzel bir ev, anlatamam. “Allah’ım ben bu evi nasıl döşerim böyle?” diyorum bir taraftan, bir taraftan da çok mutlu oluyorum böyle eski tarihî bir evim olduğu için. Evin tüm odalarında, kutularda hiç kullanılmamış bir sürü mikser, TV, yemek takımları gibi çok büyük olmayan ev eşyaları var, ambalajlarının içinde duruyorlar daha. Bazı odalarda da o yaşlı çiftin kullandığı koltuk, kanepe gibi eşyalar var. Bu evi 8-10 yıl gördüm abi ve hiç tamamını gezemedim. Siz müsait olduğunuzda önceki yazdıklarım ve bunlar için yorumunuzu merakla bekliycem inşaallah. Selam ve dua ile.