- 783 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Miras
Ferit bey her sabah yaptığı gibi bu sabah da bir taraftan kahvaltısını yapıyor bir taraftan gazetesine göz atıyordu ki çalan telefon sesiyle kahvaltı masasından kalmak zorunda kaldı.
“Alo, ben İlhami. Günaydın Ferit bey.”
Ferit bey;
“Alo, İlhami bey. Günaydın. Nasılsınız?”
İlhami bey;
“ Teşekkür ederim inşallah rahatsız etmemişimdir.”
Ferit bey;
“Ne rahatsızlığı, dostların araması rahatsızlık değil, mutluluk verir.”
İlhami bey;
“Uygun bir zamanda seninle görüşmek istiyorum.”
Ferit bey;
“Şu andan daha uygun zaman olamaz. Hem sohbet ederiz hem de çayımızı içeriz. Eşim bir haftadır torunlarının yanında ben de yalınız sıkılıyorum. Ben için de iyi olur.”
İlhami bey bu konuşamadan yarım saat sonra Ferit beyin kapısını çaldı. Karşılıklı hal hatır sormadan sonra;
İlhami bey;
“Feritçiğim biliyorum ki sen şiir yazan, türküler derleyen birisin. Ben babamın mezarını yaptıracağım ama mezar taşına çok anlamlı bir dörtlük yazdırmak istiyorum.”
Ferit bey;
“Çok dertlisin galiba. Anlamlı söz yazdırman için bir takım sebepler olmalı. Biraz olayları anlatırsan işimiz kolaylaşır.”
İlhami bey;
“Biz üç oğlan iki kız kardeştik. Kız kardeşimin birisi küçük iken öldü. Üç oğlan bir kız kardeş kaldık. Rahmetli babam köyün en varlıklı ailelerinden biriydi. İki yüz elli civarında koyun ve keçiden oluşan bir sürümüz vardı. Dört yüz dönüme yakın tarlamız, iki adet bağımız vardı. Bağımızın biri çay kenarında biri de köyün kenarında idi, evimiz de köyün kenarında ki bağın içinde idi. Evimiz iki katlı önünde renk renk çiçekler, bahardan başlayıp güz sonuna kadar açan güller, mevsim çiçekleri, bakmaya kıyamadığın, kokusuna doyamadığın bir bahçeye sahipti. İnanın kuşlar bile bu güzellik bozulmasın diye bahçenin içine girmezler kenardan tellerin üstünden seyir ederlerdi. Zaman içerisinde ablam evlendi köyden ayrıldı. Ben ve diğer kardeşlerim de okul nedeniyle ayrıldığımız köyümüze sadece yaz tatillerinde gelip babama yardım ediyorduk. Babam rahmetli olana kadar böyle devam etti. Annem ısrarlarımıza rağmen köyde kalıp bağı bahçeyi yaşatmaya çalışsa da olmadı. Annem de rahmetli olunca önce bahçedeki güllerimiz, çiçeklerimiz soldu. Sora tarlalarımız ekilmez oldu. Bağda ki üzüm asmalarımız, meyve ağaçlarımız babamın yokluğuna dayanamayıp küstüler tek tek kurumaya başladılar. Babam sağ iken bizleri sever gibi tek tek onları okşar onlarla konuşurdu. Bizler aynı işi yapamadık küstürdük. Bahçedeki ağaçları budama, diplerini çapalama zamanı biz kardeşler bir araya gelip yapamadık. Ama hasat zamanı hepimiz koşup Allah ne verdiyse toplayıp evimize getirdik. Ancak her yıl bağ ve bahçelerimizin durumu kötüye gidiyordu. Bir gün bu gidişata son vermek için için kardeşlerimi topladım. Ölüm hak miras helal deyip babamdan ne kaldıysa paylaşmayı teklif ettim. Kendi aramızda kalan arazileri verimine, büyüklüğüne göre fiyatlandırıp pay ettik. Her paya bir numara verip aramızda kura çekip yerlerimizi belirledik. Sonuçta herkes kurada çekiği yere razı olacak buna göre tapularımızı alacaktık. Ancak kura sununda kardeşimin biri sonuca itiraz etti. Tapu devir işlemlerini yapamadık. Aradan on beş yıl geçti halen arazimiz duruyor hiçbirimiz ekip biçmiyoruz. Arazimiz harap oldu. Evimiz bakımsızlıktan çöktü. Kullanılabilinen ev eşyaları kapanın elinde beğenilmeyenler de çürüyüp kaldı. Şimdi o güzel evimizde fareler, yılanlar yaşıyor. Dört kardeş birbirimizle konuşmuyoruz, çocuklarımız birbirilerine düşman oldu. Torunlarımız birbirilerini hiç tanımıyorlar. Velhasıl babamın malı bize iyi gelmedi. Herkes ahrete intikal etmiş anne ve babalarını hayır dualarla, mevlitlerle anarken, bizler bir gün bile kavgadan sıra bulup hayır dua ile yad edemedik. İşte durum bu.”
Ferit bey;
“ İlhami bey kardeşim, madem öyle gel önce bir mezarlık ziyaretinde bulunalım, onlara her hayırlı evlatların yaptığı gibi bir Fatiha okuyalım. Sonrada mezar taşlarını okuyalım senin durumunda nice insanlar buralara gelmiştir, o insanların bir yazdıklarını okuyalım. Beğendiğin olursa aynısını yazarız. Bulamazsak kendimiz bir beyit yazarız.”
Neredeyse mezarlığın üçte ikisini gezdiler beğendiklerinin bazılarını defterine not ederek ilerlerken bir mezar taşında şu yazıyı görünce ikisi birden durdu.
Mal bıraktın, mülk bıraktın üşüştük.
Kavga ile niza ile bölüştük
Üç-beş karış toprak için dövüştük
Mezarında huzur ile yat baba
Evlatların etsinler diye rahat
Satmadın geçindin kıt kanaat
Evladından olsun sana nasihat
O dünyada malın varsa sat baba.
Aradığımızı bulduk sıra yazdırmaya geldi.
Fevzi GÜLTUNA
26.03.2015 Ankara
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.