- 902 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Kaldırın Çanakkaleyi…
Uzaydan bak dünyaya. Neresi yeşil, neresi mavi… Sahi kırmızılarda görünüyor mu? Peki gözyaşı ne renk gözüküyor uzaydan. Mazlumun ahını duyabilir miyiz biz de çıksak. Nereden yardım sesleri geliyor, nereden zafer çığlıkları yükseliyor, duyabiliyor muyuz? Yapmayın desek durur mu kan nehirleri. Kırmızılar döner mi yeşile… Rahmet niyetine…
Bedir’in, Uhud’un, Hendeğin, Kerbela’nın izleri duruyor mu hâlâ… Haçlı seferlerinin kanlı ayaklarının bastığı yerleri bile bilir miyim baksam? İman için can veren şehitlerin şehadet güllerini suladığı çeşmeleri bulur muyum arasam?
İslam memleketlerinin her köşesinde kızıl laleler tomurcuklanıyor, görülüyor mu oradan? Mazlumca, İsmailce seslenişimiz ulaşıyor mu oraya, Rabbimize yönelttiğimiz?
Kardeşlerimizi yollarda, çöllerde, soğuk dağların kimsesiz ve sessiz dehlizlerinde yapayalnız ve desteksiz bıraktığımızdan; ellerini açıp Allah’a hakkımızda söylediklerini işitebilir miyiz dersiniz? Hani Müslüman kardeşlerim derse bizim hakkımızda? Neredeler diye sorarlarsa ne cevap vereceğiz?
Filistin’de, Mora’da, Eritre’de, Somali’de, Doğu Türkistan’da, Suriye’de, Irak’ta ve bilmediğimiz daha nice yerlerde “Allah” dediği için suçlanıp hor görülen, öldürülenlerin; -“Nerdesin ey Müslüman” diyen çığlıkları Allah Rasulünün yüreğine oturmayacak mı? En Sevgilimizi üzmeyecek mi? Ya O Rahmet Peygamberinden Kıyamet günü hangi yüzle şefaat bekleyeceğiz. Bin bir mazeretler sıralayacak ve suçsuzmuş gibi çukur adamlar olarak yüzsüzlüğe devam edeceğiz, Rahman olanın Rahmetine nail olabilmek için…
El uzatmak lazım… Varillerin arkasında korku içinde daracık yerlere sığıp korunmaya çalışan gariplere… El uzatmak lazım… Gecenin bir yarısında yattığı yatağında gürültüden sonra bir eli yıkık duvarların altından el sallayan gariplere… El uzatmak lazım… Çocuk tu ya, oyun oynarken neşe içinde, ansızın havalarda kan revan içinde kalan gariplere… Ve el uzatmak lazım dünyanın bilmediğimiz, duymadığımız ve belki de görmek istemediğimiz nice yerlerinde zulmün yüreklerinde bıraktığı sızıyla garkoldukları çaresizliğin sıkıntısını ciğerlerinden süzerek toprağa damla damla damıtan babalara…
Yiğitler lazım bize… Bu sızıyı yüreğinde yaşayan, gençler lazım bize… Mazlumun derdini kendisine dert edinen yürekler lazım bize… Bize Nevfeller lazım… Ölmeyen şehitler… Allah deyince ayaklanan… Vuruldukça çoğalan… Hamzalar, Ömerler, Aliler, Ulubatlı Hasanlar, Seyit Çavuşlar lazım bize… Bedir ashabı gerek bize, Hendek’te bir kayadan muştular dinleme şerefine ermeye layık ruhlar gerek bize… Güne güneşten önce doğan, yola bismillahla çıkan, baktığında nurlu bakan, yüzünden iffet akan, sözlerinde şükür olan ümmet lazım bize…
Bize ellerinde kılıçlarıyla adaleti doğrultmaya namzet, yanlışı kökünden kesen, zulme rızası olmayan, zalime kem gözle bakan, ben yaşadıkça zulme yol veremem diyebilen özü sözü bir bilekler lazım.
Bize Çanakkale lazım… Kaldırın Çanakkaleyi… Cihad var… Cihad var deyin, gelirler onlar. Doğu Türkistan deyin giderler, Suriye deyin, Irak deyin, Endülüs deyin, Mısır deyin, Cezayir deyin, Mora deyin… Vatan deyin, toprak deyin, Kur’an deyin, İman deyin… Ve onlara inanın… Onlardaki iman, değil Anadolu’yu tüm yeryüzünü temizlemeye yeter…
Bu ümmet Çanakkale şehitlerinin, Bedirlerin, Uhudların, Hendeklerin, Hayberlerin çocuklarıdır…
Bir kez yaptık… Yine yaparız… Çünkü biz büyük davaların adamıyız…
Kardeşin kardeşe duası ile…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.