Gece Nöbeti
Geceydi…
Tavanda sallanan ceset daha soğumamıştı.
Oysa bütün insanlar karanlığa soyunup çırılçıplak uyuyordu. Bense gözlerimi tavana dikmiş seni düşünüyordum. Yüzümün çizgilerine dokunduğun ellerini merak ediyordum. Şimdi kaç kadının saçlarında parmak izlerin vardı?
Sonra sağımda duran insanları aklıma getirip kafamı dağıtmaya çalışıyordum. Ojesini taşırmadan sürmeye çalışan kadınlar, jilet gibi giyinen adamlar. Kokteyller de, Corvus Cruturk markalı şarabın tadını damağında yaşayan insanlar. Boy aynalarında mini eteğinin altında ki siyah delikli çoraplarına bakan kadınların, öpülmeye alışkın olduğu dudaklarında ki ruju düşünüyorum. Giydiği jartiyeriyle kalçalarını belli etmeye çalışan kadınları…
Kül tablasında duran izmaritlerin sayısı git gide artıyordu. Tırnaklarımın sararmış yanlarına bastırıyordum defalarca. Sonra hiç görmediğim rüyaları düşünüp hayra yormaya çalışıyordum. Yüreğimin beyazlarını okşayıp teselli veriyorum kendime. Sigaramın son paketini açıp dudaklarımda gezdiriyorum izmaritleri.
Geceydi…
Gökyüzü ıslak ve etraf hafiften nem kokuyordu. Aklıma gelip beni darmadağın edişlerini düşünüyordum. Ayaklarımı duvara yaslayıp, göğsümde biriken kırıntıları topluyordum.
Sonra…
Sevişme zamanımızın geçtiğini fark ettim. Yalnızdım. Beyaz kurumuş çarşafların kaygan yerlerine dokunduruyordum avuçlarımı. İstemsiz şarkılar söyleyip, kudurtuyordum duvarları. Sesim cinayet geçiriyordu sanki. Çığlık çığlığa geberiyordum. Yanında olup, seni izlemek vardı şimdi. Her gece öpüşmek vardı diri diri… Öte yandan sensizlik vardı odada. Gökyüzü kararmıştı. Ben hayalini izliyordum masamın arka tarafından. Elmacık kemiklerinde ne güzel dururdu gamzelerin sen güldüğün de. Nasılda aşk aşk bakardın, nasılda terlerdi parmak uçların, vücudumda gezindiği zaman. Şimdi seninle sevişmek vardı. Yapraklar yeşerirken penceremde ve taze taze kokarken papatyalar.
Geceydi…
Toz taneleri havaya karışırken, yatağımın altında ki fareler beynimi kemiriyordu. Sonra odamın gölgesine yansıyan hayalin terk etti beni. Dokunamıyordum sana, nefes alışlarım ritmini değiştiriyordu. Korkuyordum, boşluktaydım. Ellerim terliyor, dişlerim birbirine vuruyordu. Masamda duran saatin alarmı tam gittiğin anda çalmaya başladı. Saatin tik tak sesleri beni deli ediyordu. Dudaklarımda ki kan kokusu git gide fazlalaşmıştı. Ağzımda duran tükürükleri savurmaya başladım etrafa.
‘’ Üşüme Daniel… dedim. Daha horozlar ötmedi. ‘’
Havanın ayazı git gide bedenimi okşuyordu. Odamın kapısında ki boşluktan gidişinin izleri yansıyordu yüzüme. Ellerimle senden arta kalanları siliyordum.
Gece üç buçuk atıyordu.
Dudaklarım birbirine çarparken, boğazımda ki ipin çekilmesini bekliyordum.
Artık öle bilir miyim?
~
YORUMLAR
Şiir, zor olduğu kadar, dinleyenin ruhunu başka bir âleme götürecek kadar kuvvetli bir sanat dalıdır. Gerçek şâirlerin arzuladığı tek şey, çok şiir yazmak değil, hafızalarda yer edebilecek birkaç şiir yazabilmektir...
Yahya Kemal Beyatlı
ŞİİR NEDİR?
Elimde değil ki gece ve gündüz
İçimde dinmeyen, sızıdır şiir.
Tatlı hâriç, her tatlıya tat veren
Ekmekle/aşımın, tuzudur şiir.
Bir kez tatmayı gör, unutulmayan
Geride ki kalan, izidir şiir.
Kalplere taht kuran ve de sevilen
Gönül sarayının, kızıdır şiir.
Öyle çekici ki, bakamadığım
En güzel dilberin, yüzüdür şiir.
Besteyle/güfteyle kalbi titreten
Gönül tellerimin, sazıdır şiir.
O, mermer misâli silinmez hâlde
Kalplere kazılan, yazıdır şiir.
Yâri vurmak için, aşk tüfeğinin
Hem arpacık hem de, gezidir şiir
Cilvesi, edâsı ortak paydası
Bütün şâirlerin, nazıdır şiir.
Ölmeden âşığa, kefen olmuş o
Bedene sarılan, bezidir şiir.
Birçok öğrencinin unvan alanın
İhtisas yapanın, tezidir şiir.
Âşık/mâşûkuna yalan söylemez
Kara, sevdâlının, sözüdür şiir.
Çeşm-i şehlâ bakan bir bakış yeter
Aşkın mâbedidir, gözüdür şiir.
Gönüller arası, o bir köprüdür
Âtiye yön veren, mâzidir şiir.
Beni ansın diye, o nazlı yâre
Âşığın sunduğu, kozudur şiir.
Dünden beri, hiçbir zaman sönmeyen
Gönül yangınının, közüdür şiir.
Ne bir eksiği var, ne de fazlası
Söylenen her sözün, özüdür şiir…
Hanifi KARA
Şiir; darası alınmış söz demektir...
Şiir; gönül yangınının dışa vuran dumanıdır...
Taştaki fazlalıkları atarsanız heykel
Sözdeki fazlalıkları atarsanız şiir olur...
Not: Bu ŞİİR aynı zamanda 13. KİTABIMIN ÖNSÖZÜ...