- 911 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
NAMUS BEKÇİSİ
İstanbul’da özel bir lisede burslu olarak okuyan Emre, ilk yıldan beri , gizliden gizliye, fakat yoğun bir aşk beslemekteydi aynı sınıfta okuyan Gülseren’e. O, varlıklı bir ailenin, çok güzel, ahlâklı, çalışkan bir kızıydı. Uzun boylu, esmer, kıvırcık saçlı, ahlâklı ve çalışkandı Emre de. Gülseren, orta boylu, kumral, elâ gözlü, kısa saçlıydı. Farkındaydı, üzerindeki gözlerin. Fakat kararsızdı bu aşkla ilgili. Bir tek adım bile atmamıştı Emre. O da alışmıştı artık bu pasif ilgiye. Yadırgamıyordu ama fazla da ilgilenmiyordu.
Son sınıftaydılar. Üniversite sınavları yakındı. Kısa bir süre sonra okul bitecek, herkes başka yollara, başka üniversitelere gidecekti. Yeniden aynı okulda, aynı sınıfta buluşmak, belki de mucizelere kalacaktı. Bir taraftan ’ Bana göre değil. ’ deyip unutmak, diğer taraftan da ’ En azından haberi olmalı, kimbilir belki de karşılık verebilir. ’ düşünceleri içinde bunalmaya başlamıştı Emre. Aklının en fazla, en güçlü yargısı, ayrı dünyaların, ayrı sınıfların insanları olduğu, asla bir araya gelmelerinin mümkün olamayacağı, olsa bile doğru olmayacağı şeklindeydi. Bu duygular, derslere olan ilgisini bile zayıflatmış, geleceğine de zarar vermeye başlamıştı.
Bir teneffüste, yanındaki bir kız arkadaşı ile, cep telefonundan bir şeyler seyredip eğlenmekte, gülüşmekteydi Gülseren. Sadi adında, kısa boylu, derslerle fazla bir ilgisi olmayan, şımarık zengin çocuğu bütün dikkatiyle onları izliyor, ne seyrettiklerini bile görmeden, adeta onlarla birlikte eğleniyordu. Emre’nin de dikkatini çekti ve biraz da kıskandı sevdiğini. Çok komik bir şey görmüş olacaklar ki , birden bire gülüşmeleri doruğa çıktı ve o arada Gülseren’in eteği hafifçe açıldı. Sadi, tam bir sapık edasıyla, dizinin üstünden üç parmak açılan bacağa öyle kötü bakıp, pis bir hareket yaptı ki ; Emre bir anda kendini tutamayıp saldırdı. İki eliyle yakasından tutup çok sert bir kafa darbesi attı. Sınıf bir anda karıştı, herkes bağırmaya başladı. Sadi’nin ağzı burnu kan çanağına dönmüştü.
Az sonra müdür yardımcısı sınıftaydı. Emre sinirinden halâ titremekteydi ve kendisini tutan çocukların elinden kurtulup tekrar vurmaya çalışıyordu Sadi’ye. Müdür yardımcısı kolundan tuttuğu gibi odasına götürdü Emre’yi. Başka bir öğretmen ve sınıftaki öğrenciler de Sadi’yi revire götürdüler.
’ Ne yaptın oğlum sen ? Bu akılsız davranışının nelere mal olacağını hiç düşünmedin mi ? ’ Cevap vermiyor, sadece sinirinden titremeye devam ediyordu Emre.
’ Bursun yanar oğlum, okuldan bile atılabilirsin. Yazık değil mi ; son sınıfa kadar gelmişsin ne güzel ? Seneye büyük ihtimalle üniversitede olacaksın. Bursun da devam edebilir. ’ Dakikalarca konuştu müdür yardımcısı. Emre hep dinledi. O sakinleşip, söyleyecek de fazla sözü kalmayınca konuşmaya karar verdi.
’ Bakın hocam ; özellikle, ilk önce belirtmek isterim ki ; yaptığımdan asla pişman değilim. ’
’ Ne, pişman değil misin ? Delirmişsin sen oğlum ! ’
’ Evet hocam , sonuç ne olursa olsun, bana neye mal olursa olsun, pişman değilim ve olmayacağım. Çünkü, benim yerimde, siz bile olsanız , aynı şeyi, hatta belki de daha fazlasını yapardınız. ’
’ Ne demek şimdi o ? ’
’ Bakın hocam ; sınıfta yirmi üç tane kız öğrenci var. Bunlardan bir tanesi de sizin kızınız. ’
’ Evet, benim kızım da aynı sınıfta. Ne olmuş ona ? Olayla onun ne ilgisi var ? ’
’ Anlatacağım hocam. Biri sizin kızınız olduğu gibi, biri de benim sevdalım bu kızların. Ama hepsi de arkadaşım, kardeşim sayılır. Gerektiğinde hiç birini ayırmam, aynı şekilde savunur, kollar ve korurum. ’
’ Ne demek istiyorsun oğlum ? Biraz kısa kessen de olayı bir anlasam. ’
’ Müsaade edin hocam ; her şeyi anlatacağım. Bu Sadi, o benim sevdalı olduğum, sınıfın en ahlâklı, yani sizin kızınız kadar ahlâklı, namuslu olan kızına, onun üç parmak açılan bacağına öyle sapıkça, pis bir şekilde baktı ki ; kendimi tutmam mümkün değildi ! Şu an olsa, yine de tutamam ! ’
’ Vay şerefsiz ! ’
’ Hocam, o kız, sizin kızınız da olabilirdi, başka herhangi biz kız da olabilirdi. Fakat ben yine aynı hareketi yapardım ve yaparım ! Şimdi, affınıza sığınarak size sormak istiyorum hocam : Benim yerimde siz olsaydınız, nelere mal olacağını düşünebilir miydiniz ? Benim yaptığımı , fazlasıyla yapmaz mıydınız ? ’
’ Anasını bile........m p...gin. ! ’
’ Hocam, şimdi de sizden özel bir ricam olacak. Bana vereceğiniz cezaya hiç bir itirazım yok. Tek dileğim o kızın adının geçmemesi ve onun ya da başkalarının olayın aslını öğrenmemesi. Lütfen hocam, bunu benden esirgemeyin.’ Hoca omzundan çekerek alnından öptü çocuğu.
’ Sen şimdi doğruca sınıfına git. Derslerinden ve geleceğinden başka da bir şey düşünme. Bir de akşam eve gidince, annen ve babanın ellerinden benim adıma öp. Onlara, selâmımı söyle. ’
Emre sınıfına gidince, bir başka öğrenciden haber yollayıp Sadi’yi odasına çağırdı adam. Burnunda pamuklar tıkalı, yüzü morarmış çocuğu karşısında görünce, tekme tokat dalıp, saatlerce dövmek geçti, içinden. Bildiği tüm küfürleri, bedduaları etmek istedi. Bir kız babası olarak içinden bunlar geçse de, görevli bir eğitimci olarak bunu yapamazdı.
’ Bana bak it herif ! Hemen çantanı alıp yandaki sınıfa geçiyorsun. Eski sınıfının kapısına bile yaklaştığını görmeyeceğim bir daha. Hele, o çocuğa yan baktığını, lâf attığını falan duyarsam, o anda okuldan atarım seni, gözünün yaşına da bakmam ! ’ Şaşırdı çocuk. Saldırıya uğrayan kendisi olduğu için, hocanın şikâyetçi olup olmadığını sormasını bekliyordu.
’ Daha sonra disiplin kurulunun karşısına çıkacaksın. Olayı ben anlatacağım, sen de tek bir söz bile eklemeden kabul edeceksin. Sakın ola ki herhangi bir kızın adını falan vermeyeceksin. Yoksa senin için çok daha kötü sonuçlar doğar bu işten ; tamam mı ? ’
’ Peki hocam. ’
’ Şimdi yıkıl karşımdan ! Doğru yeni sınıfına ! Gözüm üzerinde, sakın unutma bunu ! ’ Dayak yemişten beter bir durumda çıktı oradan . Doğruca eski sınıfına gidip çantasını topladı ve başı önde, kimseye bir şey söyleyemeden, sorulara cevap veremeden çıkıp yeni sınıfına gitti.
Daha sonra disiplin kurulu kararıyla, üç gün de okuldan uzaklaştırma verildi Sadi’ye. Emre, uyarı bile almadan okuluna devam etti. Gülseren, Sadi’yle konuşuyordu. Başka sınıfa verilmesi onu çok şaşırttı. Disiplin kurulunda Emre’nin nasıl bir ifade verdiğini, Sadi’ye neden böyle bir ceza verildiğini merak etmişti. Sadi, epeyce de bir yalan katarak olayı aktardı ona. Çok kızdı Emre’ye. İlk teneffüste karşısına çıkan Emre’nin yakasına yapışıp bağırmaya başladı :
’ Kimsin sen be kimsin sen ? Benim neyim oluyorsun ? Ne hakla benim yüzümden bir çocuğa saldırıyorsun ? Bu hakkı sana kim veriyor ? Namus bekçisi mi kesildin başımıza ? ’ Dayak değil, kurşun yemişten beter oldu çocuk bir anda. Neye uğradığını şaşırdı. Kesinlikle hiç de beklemediği bir sonuçtu bu. Hatta, tam tersini beklemiyor değildi aslında. İşin aslını öğrendiğinde, onu kıskandığı, sevdiği için Sadi’ye saldırdığını anladığında hoşuna gidecek, belki de aşkına karşılık vermeye başlayacaktı sevdiği. Bu hiç de beklemediği tepki, ona o gün , o okulu bıraktırıp, o burstan ve belki de geleceğindeki çok önemli fırsatlardan vazgeçirdi. Sevdiğini kıskanmanın adı, ne zamandan beri namus bekçiliği olmuştu ?
YORUMLAR
Bir yazımda ;
Hayat bu nelere alışmadık
Gama kaygıya kedere
Yalın ayak beş parasız gezmeye
İşin en kötüsü de sevip de sevil memeye
demiştim de sen çok beğenmiştin Fikret kardeşim.
Maalesef o aşklar geride kaldı.
SELAMLARIMLA...