Kamer hanım'a mektuplar (13) Şu an eşimin üzerinde oturuyorsun dedi.
K: Ölçüp biçmeden vermediler ama.
HAB: Üzerinizdeki işlemlerden sonra daha rahat mısınız? Sence kişiye özel mi verdiler dersin? S.’ya da verilmiş mi? Verildiyse fark var mı?
K: Ben çok rahatım çok şükür. Sadece sürekli su akıyor üzerimden ve her daim o hayvanlar geziyor bir yerlerimde. Artık onların titreşim ve kıpırtılarını tanıyorum.
S.’ya vermemişler. Ama O’nunla farklı temas kuracaklarını sanıyorum. O’nun görebildiğini biliyorlar. O’nunla o boyuttan temas kuracaklarını tahmin ediyorum.
HAB: Sen de fark etmiş olmalısın ki bu bir lütuftur. Çektiğin zikirlerin, sıkıntıların ve sabrının sana Allah’tan karşılığıdır. İnşaallah o ulvî varlık hüddam ile de açık ilişkiye girer, insanlara aklı başında hizmetler yaparsın.
K: Bu akşam S.’yla ev telefonundan konuştum. O, bu gece Çanakkale’ye geliyor. “Kaçta gelicen?” falan diye sordum. Bana, “Senin yanında kim var?” dedi. Ben de “Kimse yok, yalnızım” dedim. “Ses var yanında” dedi. TV bile kapalı, hiç ses yok evde. “Ne duydun?” diye sordum. “Erkek sesi. Geliyor geliyor” dedi, “Tam yanında konuştu” dedi. Vallahi bilmiyorum kim var yanımda, kim konuştu o an. Çok hakim olduğumu söyleyemem duruma ama abi, o dut ikramları, ayağına koymak vb. bu şeyler hep maksatlı yapıldı bence. Hepsi sembolik olarak bir şeyler ifade ediyor gibi geliyor bana.
Abi lütuf olduğunun farkındayım. Sabırla gelişmeleri bekliycem. Ve ibadetlerime devam edicem.
HAB: S.’nın hüddamı nasıl bir hizmet vermeye yarıyor, anlayamadık.. Kendisi sana söyledi mi? O’nunla olmak sadece S.’ya mı yarıyor?
K: Bir de o dergâhtaki Hanım ismimin K. olduğunu söylememe rağmen, bana devamlı “Hikmet Hanım” diye hitap etti. Ben “K.” dedim yine bir kez daha. Geçirirken yine beni “Hikmet Hanım” diye geçirdi.
HAB: Hikmet, ilim demek.. İnşaallah bir amacı vardır..
K: S. bugüne kadar ondan hiç bir şey istememiş.. Bana dediği “Koruyor, yol gösteriyor, öğretiyor”. Ben de daha fazlasını sormadım. Bendeki, benle temasa geçerse ona sorarım artık.
Abi tüm bu uzun uzun anlattıklarım için bana ne dersiniz? Siz nasıl yorumluyorsunuz bu olan biteni?
HAB: Hüddamlar belli bir esmanın yahut ayetin hizmet erleridir diye bilirim ve mutlak insanlara bir hizmetleri olmalı diye bilirim..
K: Varsa da bana söylemedi. 20 yıl beklemiş, bu kadarını söyledi. Dahası varsa da izin verildikçe söyleyecek sanırım.
HAB: Yukarıda yazdıklarım gibi, bu bir emeğin güzel karşılığıdır.. Verdikleri zikri yap.. Temas ettiğinde başka zikirlere izin olup olmadığını sor..
K: Abi ben sizin verdiklerinizi aynen yaptım yine bugün. Şimdi de onların verdiklerini yapayım. Ama içinde “Allah” zikri var. Onu da yapayım mı? Sizin ve onların verdiğini birlikte götürebilirim de, “Allah” zikri olduğu için tereddütte kaldım.
HAB: Esas olan, zor günlerinin geride kalmasıdır.. Allah, her kuluna farklı farklı yetenek ve görevler vererek yaratıyor.. İnşaallah sonunda insanlara faydalı bir ilim sahibi olursunuz.. Doğrudan hizmet edecek seviyeye ulaşırsınız.
Seccadede hürmet göstererek Allah ismini de okuyabilirsin.. Sadece abdestsiz ve yürürken olmaz.
K: Tamam abi. Ben çok şükür her daim abdestliyim. O zikri çekerken hiç kıpırdamam.
HAB: Allah ismini çekerken bütün esmaları birlikte çektiğinin bilincinde olmalısın.. Cennet ve cehennem hepsi dahil.. O nedenle çok büyük bir saygıyla çekilmelidir.. En derin sevgi ile en şiddetli korku aynı anda olmalı.
Anlattıkların paha biçilmez tecrübe ve öbür alemlerde olup bitenler hakkında kesin bilgi mahiyetindeydi.. Maşaallah.. Teşekkür ederim.. Bundan böyle türbe ziyaretlerini yasaklayanlara karşı geleceğim... Bize de katkısı oldu.. Selam es selame.
K: Tamam abi. Sizi çok meşgul ettim yine bu akşam. Hakkınızı helal ediniz. Sizi bana gösteren Rabb’ime şükürler olsun. Siz olmasanız ne olur benim halim, bilemiyorum. Yazdıklarımdan başka bir şeyler gelirse aklınıza, yazarsanız sevinirim. Gelişme olursa size bildiricem. Selam es selame
HAB: Umulur ki bu duruma gelişinizde az da olsa katkımız olmuştur.. Allah’a hamd-ü senalar olsun... Bağlantımız devam etsin. Siz iyice rahatladığınızda islamın yeniden canlanması için yapılacak zikirleri size verebilmeyi umut ediyorum. Olgunlaşmanın nedeni başkalarına faydalı olmaktır..
HAB: Hayırlı geceler.. Şu anda Makam-ı Mahmud zühre şerefi Konya’da girdi.. Akşam iftar saati kadar gecikmeyle size de ulaşacak... Sağ devri yap... Selam es selame.
K: Sağolasın abi. Hayırlı akşamlar. Allah razı olsun her şey için. Selam es selame.
17 Temmuz 2013 21:57
K: Kıymetli abim. Bunu yazıp yazmamayı çok düşündüm. Ola ki en ufacık bir zarar görürseniz vicdan azabından ölürüm. O yüzden yazmalıyım. Çok tuhaflık yaşadım son dönemde ama dün geceki kadarını hiç yaşamadım. Abi 15 gün siz de, ben de tehlikedeyiz. O süflî saldıracak. Lütfen ciddiye alın. Kendisi söyledi. Dün gece onunla bayağı konuştum. Öncelikli hedefi sizsiniz. Şu an başka bir şey yazamam. Abi tedbirli olun. 15 gün delirecek adeta. Son çırpınışları ve gözü dönmüş durumda. Kendinizi de lütfen beni de korumaya çalışın.
HAB: Nasıl konuştunuz? Neler söyledi? Biraz daha açarak anlat lütfen..
K: Abi şu an başımda. Daha yazamam. Okuyor. Siz tedbiri elden bırakmayın lütfen.
18 Temmuz 2013 01:35
K: Abi göğsümden girmeye çalışıyor. Elimi göğsüme koyup bir şey okumamı söylemiştiniz. Ama şu an nedense duayı bulamıyorum. Rica etsem tekrar yazabilir misiniz lütfen?
HAB: “Lâ havle ve la kuvvete illa billahül aliyyül azıym” oku. Dokuz yahut ondokuz kere ve sağa doğru çek, iki kere de orada oku.
18 Temmuz 2013 23:17
HAB: Hayırlı geceler.. Allah’ın selamı üzerinize olsun.. Bizi merak içinde bıraktınız.. Umarım iyisinizdir..
K: Ali Abi döncem şimdi size. Lütfen S.’yla yazışmayın benimle konuşana kadar. Lütfen.
HAB: Tamam..
K: Abi S.’ya hükmediyor. Ne zaman S., ne zaman o ben de anlamakta güçlük çekiyorum. Bedenine giriyor. O gibi sizinle yazışabilir.
HAB: S. imiş gibi konuşuyor öyle mi?
K: Aynen öyle. Salı akşamı oğluyla bendeydi.
HAB: Sanırım görmüştüm.. Biraz hırpani mi?
Bu son yazdığım size değildi K. Hanım.
K: Çarşamba akşam üzeri 5’te uğurladım. Ve ne zaman S.’ydı, ne zaman oydu, artık ben de zorlanmaya başladım.
HAB: Afedersin, bir başkasıyla daha görüşüyorum.
K: Önemli değil.
O’nun vücuduna defalarca girdi sabaha kadar. Zaten öyle tuhaf oluyor ki…
HAB: Senin bedenine girebildi mi?
K: Aynen salak gibi davranıyor.
Hayır, bana giremiyor. Ama S.’yı adeta oyuncak yapmış. Ben S.’yı sabaha kadar savundum, bana çok kızdı.
HAB: Her zaman “lâ havle…” çek. Bir de Kâfirun Sûresi’ni sabah akşam dörder defa oku.
K: Sürekli soluyla sağını kilitliyor. Ben sağını koluna kapatıyorum yere yatırıp. Zaten direkt bayılıyor. Öyle kuvvetli oluyor ki zaptetmekte çok zorlandım. Ve üzerine oturdum sürekli kadının. Sürekli tehditler ediyor, konuşuyor. Yarım saatten fazla sürüyor her defasında. Ben kolonya dökünce bağırıyor. “Bu iğrenç şeyi sürme” diye. Kur’an açınca kızıyor. “İğrenç, kapat şunu” diye. Sürekli baskı yaptı bana “Ali Abi’yle konuş” diye.
HAB: Seninle S.’nın ağzından mı konuşuyor? Tehdit ediyor?
K: Feys’e girmemi istedi. S. konuşuyor o anda ama S. değil, biliyorum.
HAB: Neler yazmanı istedi?
K: S. ağlayarak kendine geliyor hıçkıra hıçkıra… “Kuyunun dibindeydim, her yer irindi. Çok iğrençti” diyor. Ve burayı hiç bilmiyormuş ordayken.
HAB: Tamamen ele geçiriyor. Cehenneme götürüyor.
K: Sadece bir an benim gözlerimi gördüğünü başka bir şey görmediğini, orasının çok iğrenç olduğunu söyledi. S.’yı tamamen zaptetmiş ben okudukça kahkahalarla gülüyor ve “Boş iş, bunlar boş. Boşuna uğraşıyorsun. O benim. Bir şey yapamazsın…”
HAB: Kendisini koruduğunu söylediği varlık neden müdahale etmiyor ayıkken sormadın mı?
K: “…inatçısın. Sana daha önce de söyledim. İşine gelmiyor, anlamazlığa geliyorsun. O’nu rahat bırak. O benim” diye tehditler savuruyor. Onu O da bilmiyor şu an. Onlar o gece yoktu. Tamamen savunmasız kaldık.
HAB: Gittiğiniz dergâhın faydasını görmediniz mi?
K: Abi şu an bir şey bilmiyorum. S. bir an “Baba burda” dedi, dergâhtaki o felçli kişi. Sonra o süflî o gece gitti baba gelince. Sabahtı artık.
HAB: Maşaallah.
Sabah olduğu için gitmiştir.
K: Baba beni bembeyaz bir nurun içine almış ve alnıma da bir ceviz koymuş. Öyle gördü S.. Ama S. pek kendinde değil.
HAB: Güzel.
K: Ben her an tetikteyim O’nunla konuşurken.
HAB: S.’nın hiç bir haline güvenmemelisin.
K: Güvenmiyorum. O kadar çok oluyor ki onda…
HAB: Ne zaman S., ne zaman o varlık olduğunu anlayabiliyorsan ne alâ..
K: Kendi olduğu zaman, o olduğu zamandan daha az. Çok zorlanıyorum. Ama o varlık nesneleri tanımıyor, kişileri tanımıyor. Soru sorduğumda açık veriyor. Ve gözleri dönüyor çok. Bazen çok iğrenç bakıyor.
HAB: Güzel, zaaflarını anlaman güzel.
K: Ama o kadar hızlı öğreniyor ki. Ve S.’yı her geçen gün daha iyi taklit ediyor.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.