- 1663 Okunma
- 3 Yorum
- 1 Beğeni
İTİKAT VE İNSAN (H/ACI OLMAK)
’Haccın kazandırdıklarının korunması
Mahşer provası yapmış olan hacı için artık hayat, hacdan önce ve hacdan sonra olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Elbette hac sonrasında açılmış beyaz bir sayfa, lekesiz bir kalp ve inşaALLAH günahları silinmiş bir amel defteri vardır. Hem geçmişe, hem de ahirete bir yolculuk yapan hacı, bu gördüğü ve yaşadığı hakikatlerden sonra, elde ettiği bu safiyetini korumaya gayret etmeli, ondaki bu olumlu değişikliği görenler, hacca özenmelidir.
Müslüman olmak kadar Müslüman ölmek ne kadar önemli ise, hac yapmak kadar hacdan döndükten sonra, orada kazanılan güzel hasletlerin korunması da o kadar önemlidir. Hac yaparak günahlarından arındıktan sonra bu arınmışlığın korunması, sürdürülmesi ve geliştirilmesi için gereken gayreti göstermek hacının en başta gelen görevidir.
Her ne kadar İslâm’a göre, hacdan döndükten sonra, sorumlulukta herhangi bir değişiklik yok ise de, insanlar, hacıyı örnek bir Müslüman olarak görmek isterler. Halkımızın muhayyilesinde onun “iyi bir Müslüman” haline dönüşmüş olması beklentisi yatmaktadır.
Bu sebeple Hacdan döndükten sonra hacıların en çok özen göstermeleri gereken hususlardan biri: Yanlış anlaşılmaya sebep olacak tavır ve hareketlerden uzak durmalarıdır. Çünkü olumsuz tutum ve davranışların, hacının çevresinde daha çok dikkat çekeceğini ve İslâm’ın aleyhinde propaganda malzemesi olarak kullanılacağını göz önüne alarak hacı, kesinlikle doğruluktan, dürüstlükten taviz vermemeli, hakkı hukuku gözetmelidir.
Aslında her Müslümanın görevi olmakla birlikte özellikle hacı, İslâm’ın güzelliğini yaşantısıyla fiilî olarak göstermeli, kesinlikle doğruluktan, dürüstlükten taviz vermemeli, hakkı hukuku gözetmeli, İslâm’a uygun olmayan tavır ve davranışlardan son derece sakınmalı; yalan, haksızlık, emanete hıyanet, bencillik, ahde vefasızlık, aldatma, kandırma, eksik ölçme ve tartma gibi gayrı ahlâkî tutum ve davranışlardan daima uzak durmalıdır.
Gerek dürüstlük, doğruluk, özü sözü bir olmak... gibi ahlâkî nitelikler açısından ve gerekse İslâmi bilinçlenme noktasından bir hacının, hacdan sonraki İslâmî hayatının hac öncesinden daha ileride olması, makbul bir haccın en açık belirtisidir.
Yaptığı hac, ALLAH Teâlâ’ya saygısını, takvasını ve Ahiret hayatına daha iyi hazırlanma şevkini ne derece artırmışsa, ALLAH Teâlâ nezdinde haccı o derece kabul görmüş demektir. Bundan dolayı hacı, hacdan sonraki hayatını, hac günlerinde konsantre olduğu İslâmi yaşantı doğrultusunda sürdürme çabası içinde olmalıdır, ALLAH Teâlâ’ya verdiği sözü daima hatırında tutarak kötülüklerden, İslâm’ın onaylamadığı her türlü söz, fiil ve davranıştan uzak durmalı, ahdini bozmamalıdır. Umre bitip de memleketine döndükten sonra sırf menfaat, makam, mevki hırsı gibi birtakım basit düşüncelerle hacda kazandığı safiyeti bulandırmamalıdır.
Zaten hacılığın bir vasfı da bu ibadet vesilesiyle anadan yeni doğmuş gibi günahlarını erittikten sonra sılasına dönünce de günah olan her şeyden kaçınıp salih ameller işlemeye karar vermiş olmak değil midir?
Hacer-i Esved’i istilâm, bir sözleşmeydi. Bu hareketiyle Müslüman, bundan böyle ALLAH Teâlâ’nın emir ve yasaklarına karşı gelmeyeceğine söz vermiş olmaktadır. Bu itibarla hacı, yaptığı bu sözleşmeyi ihlâl edecek her türlü söz, fiil ve davranıştan uzak kalmaya özen göstermelidir. Şeytanın ya da heva ve hevesinin peşine takılarak ahde vefasızlık etmemelidir.
Halk arasında “haccı tutmak” diye bir tabir kullanılmaktadır. Aslında beklenti, tıpkı orucun oruçluyu tutmasında olduğu gibi, haccın hacıyı tutmasıdır. Her ne kadar “oruç tutmak”, “haccı tutmak” diye ifade ediliyorsa da, gerçekte oruç ve hac, sahibini tutmaktadır. Bu hac; haram kazanca, her türlü olumsuz davranışlara, nefsine, şehvetine ve şeytana karşı sahibini tutarsa, hac tutulmuş olacaktır. Aksi takdirde oruç tuttuğu halde, kendini tutamayan kişinin durumu ne ise, haccettiği halde hac tarafından korunmayan kişinin durumu da böyledir.
İnsanların hacıdan beklediği ve ısrarla takip ettiği bir husus daha vardır ki, o da hacı efendilerin aile efradıdır. Hacı efendiler ve aile fertleri çok yakından, adım adım, dikkatli bir şekilde takip olunmaktadırlar. Onların her hareketinden İslâmiyet hakkında anlam çıkarmak isteyenler çoğunlukta.. Bu, psikolojik ve sosyolojik bir vakıadır. Buna dikkat etmek lazımdır.
Hacının kendisi beş vaktine beş vakit daha katsa, gündüzleri oruçlu, geceleri namazlı olsa fakat oğlu-kızı İslâm, iman ve hayat prensiplerine aykırı hayat yaşıyorsa o zaman söz dolaşıp geliyor: “Hacının oğlu... Hacının kızı..” şeklini alıyor. Malum yanlış yorum ve değerlendirme erbabı da yine çok hatalı bir değerlendirme ile hacının şahsında İslâmiyeti karalamaktadır.
Bu bakımdan memleketimizde yanlış yer tutmuş olan bu tür değerlendirmeleri nazarı dikkate alarak hacı efendilerin şahsi hayatlarında ticari ve iş hayatlarında olduğu gibi aile hayatlarında da örnek olmaya çalışmaları gerekmektedir. Halk arasında “Hacca gitmekten ziyade hacılığı korumak daha önemlidir.” sözü çok manidardır.
Hacılara üç not
En büyük medreselerden biri olan haccı eda eden Müslüman, toprağın üzerinde iken bahşedilebilecek en büyük nimetlerden birini yaşamıştır. Tevhid ve teslimiyetin en çok ortaya çıktığı yerlerden biri olan hac, vahdet, adalet, denge, nefis terbiyesi ve ahlâk gibi bu ümmete ait meziyetlerin sindirildiği bir yer ve zamanı ihtiva etmektedir. Hac ibadeti ile müşerref olan bir Müslüman bunları düşünmelidir.
Bütün ibadetlerde olduğu gibi hacc ibadetinde de bir muhasebe yapmak gerekir. Haccın kalıcılığı, tesiri için gereklidir. Haccı Mekke-i Mükerreme’de bırakıp gelmek büyük bir kayıptır.
Birinci not: Şükret. Hacca layık bir şükür yap.
Milyonlarca mü’min arasından sana nasip oldu bu nimet. Seçilmiş olduğunu bil. Seni seçen ve Kâ’be’de bekleyen Rabbine şükretmen gerekir. En mübarek yerlere, en mübarek zaman diliminde ulaştın. Sıhhat ve afiyet içinde haccettin. Yüzün gülsün, için dolsun, gözlerin taşsın. Haccın coşkusu seni mutlu etsin. Aylarca, yıllarca o heyecanı kaybetme. Şükretmek, sadece ’elhamdülillah’ deyivermek olamaz. Şükür, yürüyüşünde, tutuşunda belli olur. Konuşurken anlaşılır.
Haccetmeye şükret; evine kazasız, belasız dönüşüne şükret. Bıraktığını bulmana şükret. Şükrün gece sürsün, gündüz sürsün.
Haccın bütününe şükret, haccın içinde kazandıklarına şükret. Umreye şükret. Rengârenk din kardeşlerini görmene şükret. Günahlarından arınmana şükret. Zemzeme doymana şükret. Tarihin derinliklerini gözlerinle görmene şükret. Yolculuğunun iyi geçmesine şükret.
İkinci not: Sen haccettin. Kabul edecek veya reddedecek olan ALLAH Teâlâ’dır. O kabul etmedikten sonra neyin ne değeri olur?
Haccın kabul olduğunun işaretleri vardır. O işaretleri iyi kollamalısın. Bu işaretlerin hiç biri kesin sonucu göstermemekle beraber önemli ipuçları verir sana.
Sakın hacca doymuş olma. Yol bulsan her sene gitmeye hazır halde bekle. Bu senin heyecanın iyi bir işarettir.
Haramlarla arana ciddi bir mesafe koy; haramlar seni ürkütsün. Bu da iyi bir işarettir.
İslam’ı hacdan ibaret algılama; ALLAH Teâlâ’nın diğer emirlerine de önem ver, salih ameller yap. Ölmeden iyi işlere ara vermemeye azimli ol. Bu da iyi bir işarettir.
Mekke’de açtığın yeni sayfayı kirletmemeye gayret et. Kalbin geniş, yüzün nurlu olsun. Öncesi ile sonrası arasında hacc, önemli bir gösterge olarak seni de ikna etmelidir.
Sakın riyaya bulaşma. Haccı öveceksin diye kendini öne çıkarma taktikleri yapma.
Mescitleri mekân edin; namazı cemaatle eda et. Nafileleri ihmal etme.
Zühdü ilke edin. Zühd, dünya işlerini terk etmek değildir. Zühd, dünyaya meyletmemektir. Parayı kalbine değil kasana koymandır. Bir camiye kapanıp gün boyu namaz kılarak zühde girmiş olmazsın. Yine ticaret yap, fabrikanda çalış. Ama yeğlediğin ahiret yurdu olsun. ALLAH’a itimadın sonsuz olsun.
Ahlâkını yüceltmeye devam et. Gözünü, kulağını haramdan koru.
Kur’an tilavetini ihmal etme. İlim meclislerine katıl. Kesinlikle hadis oku, fıkıh oku. Bir tefsir dersi izle.
Üçüncü not: Sehl b. Sa’d es-Sâidî (R.A.) şöyle dedi: Hz.Peygamber (S.A.V.) efendimiz Hayber harbinde müşriklerle savaşmakta olan bir adama baktı. O adam savaştaki yeterlilik bakımından müslümânların en büyükleri derecesinde idi. Ona baktı da:
“Her kim cehennem ehlinden bir adama bakmak isterse, şu adama baksın!” buyurdu.
Hz.Peygamber (S.A.V.) efendimizin bu sözü üzerine sahâbîlerden bir zât hiç ayrılmaksızın o adamı ta’kîb edip gözledi. O adam sonunda yaralanınca çabuk ölmek isteyerek kendi kılıcının sivri ucunu iki memesinin arasına koydu. Sonra üzerine dayanıp yüklendi, kılıç iki küreği arasından dışarı çıktı ve öldü. Onun bu işi Hz.Peygamber (S.A.V.) efendimize ulaşınca:
“Kul, insanların görüşünde cennet ehlinin amelini yapar, hâlbuki o, muhakkak ateş ehlindendir. Yine kul insanların görüşünde ateş ehlinin amelini yapar, hâlbuki o, cennet ehlindendir. Ameller ancak ölüm sırasındaki sonlarına göre değerlendirilir.”9 Buyurdu.
Büyük bir gayretin boşa çıkması, biriktirdiklerinin heba olması ne büyük bir afet olur. Hac en büyük yatırımlardandır. Onu korumak, onunla ölmek hedefin olmalıdır.
Eskilerin sık kullandıkları bir benzetme vardır. O hepimiz için öğüt olmalıdır. Derler ki: İyi yere güvenip aldanma. Cennetten daha iyi bir yer mi vardır? Hz.Âdem (A.S.)ın başına gelen de orada gelmedi mi?
Hiç ara vermeden ALLAH Teâlâ’nın rızasını kazanacak işlere yoğunluk ver.
Haccettin, yolun açıldı. Mola verme. Kendini ibadetten emekli olmuş biri zannetme. Asıl şimdi gayret zamanıdır diye düşün.
Hac, çok büyük bir ibadettir. Mekke-i Mükerreme’de bırakılıp gelinmeyecek kadar büyüktür. Bir ayda, bir yılda etkisi kaybolmayacak kadar ağırdır.
Hac, bu kadar büyük olmasaydı, bir hac bir ömür için yeterli olur muydu, değil mi?
Kaynaklar
.................................................................................................
1 Bakara sûresi:156 2 Buharî, Nikah:119, No:4945, 5/2008; Müslim, İmare:180-185
3 A.b.Hanbel, No: 5348, 2/69, Deylemi, Firdevs, 1/281 4 İbn-i Ebi Şeybe, Musannef, 4/191, No:12651 5 Hakim, Müstedrek, Menasik, 1/441; Taberânî, el-Mu’cemüs-Sağir, No:1061, 2/373; el-Mu’cemul-Evsat, No:8594, 8/266; Beyhekî, es-Sünenül-Kübra, Hac, No:10516, 8/81; İbn-i Ebi Şeybe, Musannef, Hac:1 6 Aclûnî, Keşful-Hafâ, 2/391, No:3225 7 İbn-i Ebî Şeybe, Musannef, 4/191, No:12657 8 Bezzar, 8/170, No:3196 9 Buhari, Rikak:33, 5/2381, No:6128
(ALINTIDIR)
*******************************************
Mekanları cennet olsun. Amin. Bir hacı anne ve babanın evladı olarak bizlere hep verilen telkin şu idi:
-Gıybetten...
-Şirkten...
-İftiradan...
-Şiddet ve cebirden...( tehdit gibi)
-En önemlisi de mazlum ahı almaktan uzak durun.
İnsanız ve beşeriz gibi bir bahaneyi asla mazeret olarak içine sindirmiş biri değilim.
Böyle bir niyetim de olmamıştır. Olmaz da. Hele de Allah din kitap demişsem, ( ki: hamdolsun)
- elimin
-belimin
dilimin
ve
gözümün ayarını kaçırıp, vicdanıma ters düşüp kendimi yerle bir etmemişimdir asla.
Hep ve tek savunduğum şeydir: VİCDANINI SIZLATMAYAN İNSAN EN GÜZEL İNSANDIR, diye. Ne kimseden korkmuş ne de kimseye durduk yerde cevap vermemiş, soru sormamış, tepki vermemişimdir.
Bu sebepledir ki, ne birilerini maşa ya da kukla görmüş, ne de birilerini kışkırtıp birilerinin üzerine salmışımdır.
İçimizdeki tek korku, ahirete yüzü kara gitmektir. Yaratılmışiarla işimiz olmaz olmayacak da. Bu demek değildir ki: insanı hor görüyorum, hafife alıyorum ya da ne soyuma ne tarihime nankörlük yapıyorum. Aksine, iyisi veya kötüsüyle, zaferi veya yenilgisiyle geçmişimin de geleceğimin de ardın da meşaleyim.
Tek korkumuz Allah korkusudur. Gerisi tırı-vırı..
Okuyan göz ve yüreklere saygımla..
HÜZÜN ŞAİRİ: N Y
YORUMLAR
Cennet-ül Alayı, ahiretin toprağı olan bu fani alemde takva içinde yaşamıyla ve
ameli salih kul olmak için Allah yolunda bedenen, madden ve fikren çabalayarak
Rab'bine dost olabilenlere Cenabı Zül' Celal Hazretleri nasip eyler.
İnşallah bizlerde o zümreler için de oluruz.
Beğeni ve saygılarımla
Ben umreye gittiğim için bir gözlemimi aktarmak istiyorum.
orda şunu gördüm diğer müslüman ülkelerden oldukça genç yaşta ziyaret edilirken bizim insanımız gerek umre gerekse haccı daha ileriki yaşlara erteliyor. herşeyden elimizi eteğimizi çekip bu dünya işlerini bitirince gidip arınalım ömrün son demi olunca fazla da günah işlemeyiz diye düşünenlerin sayısı bir hayli fazla. oysa orda çok fazla enerjiye ihtiyaç var bedensel anlamda bu yüzden eğer imkan varsa genç yaşta gidilmesi taraftarıyım ben kendi adıma.
İtinayla işlenmiş şah damarı bir konu.
Allah her müslümana nasip etsin kutsal toprakları görmeyi hacı olmayı.
Sevgilerle.