- 622 Okunma
- 3 Yorum
- 1 Beğeni
İlah
İlah
Toprak, su, hava, ateş! Eski zamanlardan beri, bunlardan en az birini kontrol eden “İlah”, hepsini kontrol eden ise “İlahlar ilahı” olarak düşünülebilir!
Bu konuda bildik şeyler üzerinden giderek nakil ile köreltilmiş günümüz insanının aklına (Kendi aklıma) bir kapı açmaya çalışacağım. Çok basit yazacağım.
Toprak, su, hava, ateş; eski zamanlarda bu unsurlara hükmeden insanlara “İlah” denmiş hatta bu unsurlara hükmedebilen “Yarı insan, yarı ilah” gibi ara formlardan da söz edilir. Hatta metafizik varlıklar ( 3. Boyut ile 2. Boyut arasındaki sinyal ve enerji türü) da bu kapsama dahildirler. “Boyutlar” konusundaki yazılarımda ayrıntılı bahis var! Madde boyutu, Dünya 3. Boyut; bunun 2. Boyutu data, ruhsal boyut; 1. boyut “Ben” tercih boyutu; boyutsuzluğu da hiçlik (Hiçin potansiyeli sınırsız, her şey hiçten var oldu) O, Tanrı makamı… Bu maddi alandaki 4 unsurun mana ayaklarını da düşünerek her boyuta bakan yönlerini açmaya çalışmak, “İlah” kavramını anlamak için faydalı olabilir!
Eski zamanda daha ziyade sihir ve büyü ile yapılan toprak, su, hava, ateş kontrolü günümüzde teknoloji ağırlıklı yapılıyor! Teknoloji kullananlar, metafizik alanı ihmal ediyor sanmayın o da eski zamandan daha ileri seviyede kullanılıyor!
Toprağı kontrol etmek:
Bildik yollardan yer üstü ve yer altı kaynakları açığa çıkarmak ve kullanmak. Uydulardan her karışını izlemek ve yer üstü yer altı kaynakları belirlemek! Toprakta yaşayan insanların her adımını kontrol edebilmek büyük bir avantaj sağlar, egemenlik kurmak için. Toprağı kontrol etmek sadece “Fetih ve işgal” ile olmaz! Teknoloji kullanarak tüm alanın taranması ile iklimlere ve maden kaynaklarına, bitki örtüsü ve coğrafi özelliklerine kadar her türlü bilgi elde edilebilir. 2. Boyutta ise bu fiziki hallerin metafizik datası mevcuttur. Zaman ve mekan sınırı olmayan 2. Boyuttaki bu bilgilere ulaşılabilir ise veya ulaşanlar neler yapabilir, yapmış düşünelim.
Suyu kontrol etmek:
Akarsu, deniz, okyanusları en verimli biçimde kullanacak teknolojiyi üretmek. Gemi ve denizaltılarla sularda hakimiyet kurmak için insanların nasıl çabaladıklarını biliyoruz. Suyun kaldırma kuvvetinden tutun havadaki rezervine kadar hatta bulutların hareketlerine kadar kontrol etmek ister insanlar! Tatlı sulara sahip olmak için büyük savaşlar çıkabilir! Hatta suya hükmetmek insan vücudunun çoğu su olduğundan insana hükmetme aracıdır. Suya ihtiyaç konusundan ziyade nesile müdahaleye kadar uzanan geniş bir alan!
Havayı kontrol etmek:
Uçaklar ve füzelerle göklerden hakimiyet kurmak yanında İklim ve havanın diğer özelliklerinden faydalanmak insanları diğerlerine karşı güçlü ve egemen kılar. Sadece bununla kalmaz hava sayfasına yazılan tüm ikinci boyuta dair dataya da kısmen ulaşılabilir. Metafizik olarak “Levhi mahfuz” korunmuş levha olsa da 2. Boyut 3. Boyutta olanlar 2. Boyut kaynaklı. Yani 2. Boyuta bakılabilir ise 3. boyutta olacağı önceden kestirmek mümkün. Elektromanyetik radyo sinyalleri ile sınırsız sayıda bilgiyi her an hava içerisinde dolaşıyor! Bu bilgilere ulaşmak dahi kontrol sağlar.
Ateşi kontrol etmek:
Ateşin bulunması ve kullanılması ilk çağlarda ne kadar önemli bilirsiniz. Hatta ateşin insanlığa ulaştırılması bile efsanelere konu olmuş. Ateşi kontrol etmek maddi boyutta, buhar gücünün teknolojide devrim yapmasıyla önemli bir gelişim olur. İçten yanmalı motorlarla devam eden bir süreçte ulaşımda ne kadar önemli olduğu açık. Mikro dalga bile bu kapsamda hatta ateşten yaratıldığı söylenen sinyal ve metafizik varlıklar da bu kapsamda. Onlara da insan hükmedebilir yeterli bilgi ve gelişime sahip ise! Bildik barut ve ateşli silahlar ateşin metafizik etkisi karşısında ikincil bile kalır. Maddi boyutta elbet ateşin bildik yakan alev hali daha fazla görünür. Işıklar da bu kapsamda düşünülebilir! Mor ötesi görünmeyen ışıklar ve lazerler de var!
Bu unsurlara (Toprak, su, hava, ateş) hükmeden insan ne yapar?
Kurgu yapar!
Bu araçları bilimsel olarak ve metafizik olarak kullanabiliyor ise zaten geleceğe dair kurguyu da planlayabilir. Kurgusunda kendi ırkından olanlar ve soyundan olanlara ayrıcalıklar sağlayan öğretileri de ihmal etmez! Adeta kendi soyuna bu öğretileri ekerek mana aleminde saygınlık ve maddi alanda egemenliği miras bırakır! Bu araçları günümüzde veya önceleri kullanabilenler kendi kurgularını da “İlah” kapsamında yapmış, yapıyor. Firavunların büyücü ve sihirbazları egemenlik kurma işinde kutsal etki sağlar! Orta Çağ’da bu sihir ve büyü ve doğaüstü metafizik etkiler kullananlarına ne üstünlükler sağlamış bildik şeyler! Bu araçlarla ikna edilen insanlara geleceğe dair öğretiler verilince kurgu da tıkır tıkır işler! Hatta öğretiyle verilen kurgu gerçekleştikçe daha da etkisi artar! Toprak, su, hava ve ateş; insanların temel unsurları… Bunlara hükmeden insana da hükmeder! Ateşle korkutmak, içecekle özendirmek; mekan ile teşvik etmek, en önemli ihtiyaç olan havayı lütuf olarak vermek, cinsellik de “Hava” üzerinden düşünülebilir… Böyle bir mekanı hayale vermek… Bu unsurlarla, ödül ve ceza ikileminde kontrol sağlanır! Zihin kontrolü bile hava üzerinden insan algılarına ulaştırılır!
Bu unsurlarla insanların korkuları tetiklenir, hevesleri tahrik edilir ve hedefe ulaşılır! Bu konuda en önemli araç, bilgi ve bilim… Yani tüm unsurları kontrol etmek için sınırsız bir bilgiye ulaşabilir olmak gerekir! Ve bu bilgileri doğru kullanmak gerekir.
Son tahlilde; günümüzdeki “İlahlık” mücadelesi ve çalışmasının yanında eski zamandaki firavunların büyücü ve sihirleri oyuncak gibi kalır! Egemenlik kurmak için “Orta Çağ” da yapılan büyü, sihir ve benzeri çalışmalar, günümüz teknoloji ve metafizik alanındaki çalışmaların yanında amatörce kalır!
İlahlık mücadelesinin sonuçsuz kalmasına dair inancım ise "La ilahe illallah" (ilah değil Allah var) Hakikatidir!
Saygılarımla,
Ahmet Bektaş
İlah Konusunda Sorulara Cevap
İlah ve ilahe mücadelesi var mıdır?
Eski zaman ilahlarını bilirsiniz; önceleri “İnsan ilahlar” dönemi vardı, sonraları insan ilahlar kanıksanınca da “Yarı insan yarı ilah” söylemi bir süre daha idare etti. Daha sonraları “İlahlar-ilaheler” göğe postalandı ve yerde putlar onları temsil etmeye başladı; tabi ki putlarla insanlar arasına aracılar yerleşti. Bu da yıpranınca aracılar türedi ve hala bu aracıların saltanatı kısmen devam ediyor!
İlah kavramı tamamen çökünce "Allah" manası açığa çıktı. Yani Allah var ilahlar yok! Bu manada Allah da "Enel Hak" bağlamında kişinin kendisinden projekte oluyor! Yani Allah’ı da insan kendi içinde biliyor bu nedenle inanç konusu olarak düşünülür! Din ise inançtan ayrı bir durum. Yani bir insanın Tanrıya inanması farklı dinlerde pratik edilebilir, hatta inanç din olmaksızın da pratik edilebilir "Arif için din yoktur" Muhyiddin İbn-i Arabi bundan bahseder. Ezcümle; din başka iman başka. Din pratik hayatta ritüellerle toplumsal bir itaat sağlamış. Bu nedenle dini egemenler kendilerine itaat sağlamak için bir araç olarak kullanmış.
Çok uzatmayayım. Din kurumu eril bir kurum olmuş. Hatta din adamlarının tamamı erkek! Meryem, son dönem devreye girse de İsa’nın bu alandaki "Eşitlik anlayışı" bile egemen din kurumlarınca reddedilmiş ve İsa çarmıha layık görülmüş. Çarmıha gerildi veya gerilemedi, orasına girmeden değerlendirince; İsa’nın Maria’yı kurtarması ( Maria adında bir kadın getirilir ve İsa test edilir; güya eski egemen din adamlarınca. (O zamanki Musa şeriatında fuhuşla suçlanan kadınları taşlayıp öldürüyorlar!) İsa eğer bu taşlamaya onay vermese; dini yani mevcut dini, inkar etmekle suçlanacak; yok onay verse kendi "Evrensel eşit insan" profilinden taviz verecek. Bu nedenle İsa kalabalığa şunu der; "İlk taşı günahsız olanınız atsın!" ve kalabalığın, her bireyin kendi günahları bir aynada onlara gösterilir. Kimse ilk taşı atamaz! Ve Maria kurtulur! Bu İsa’nın çarmıha gönderilmeye çalışılmasındaki sebeplerden biri.
Diğeri de şu; yine egemen din mensupları İsa’ya gelip Roma’ya başkaldırmak ve Vergi ödememek için ondan öncü olmasını ister! Roma’yı temsil eden "Sezar" Asıl Sezar’dan sonra tüm Roma imparatorlarına "Sezar" denmiş. Yani o dönemde biri "Sezar" demiş ise bu Roma imparatoru her kim ise odur! İsa bu din ayrıcalığı isteyen ve vergi ödemekten kaçınan isyancılara elinde bulunan üzerinde roma imparatoru resmi olan parayı göstererek; "Sezar’ın hakkını Sezar’a Tanrının hakkını tanrıya verin!" Böylece din ayrımcılığı isteyen ve vergi kaçırmak isteyen güruhun ikinci defa tepkisini alır. Sonrası malum.
Aslında dinlerin geneli, güç ve erkek egemenliği üzerine kurulu! Kadınların rolü yardım ve itaat şeklinde. İsa zamanında Maria’nın taşlanmaya çalışılması da bu kapsamda; Maria kendi kendine zina etmemiş ise orada zinadan suçlandığında bir erkek de olmalıydı taşlanmak için. Ama erkeklere bir çeşit kolaylık kendiliğinden uygulandığı açık olarak görünüyor. İlah ve ilahe konusunda eski zamanda dişi ilahlar da vardı. Yani ilaheler "Kibele" gibi. Erkek dişi ilah kavgasında bu düşünüldüğünde bir erkek ilahın veya aracısının; “ilahe yok ilah” var denmesi akla uygun. İlaheler ve aracıları da şöyle derdi; “İlah yok ilaheler var!” Bu eski zamana dair bir projeksiyon idi.
Günümüzde bu sözü irdeleyince ben diğer yazılarımda da yazdım. İlah kavramının tamamen çökmesi ve Allah inancının hakim olmasını "La ilahe illallah" (İlah veya ilahe yok Allah var!) şeklinde anlıyorum. Son tahlilde; ilah ve ilahe sembollerinin bırakılıp Allah inancının kabulü var. Bu da bir devrim olmuş. Daha sonrası "Ene-l Hak" bireyin bizzat Allah’ı kendisiyle bilmesi. Yani insanlık geliştikçe önce ilahlar (erkek ve dişi) sonra putlar ve sonra da ilahlara atfedilen cinsiyetin çökmesi. Allah kavramında cinsiyet olmadığı gibi ilah kapsamında da değerlendirilmemesi gerektiği görünüyor. “Rab Rabbulalemin algısı” yazımda bahsetmiştim. Herkesin “Rab” algısı farklı, “Rabbulalemin” ise herkesçe tam algılanamıyor. Bu nedenle “Rab” algısı bilinç, “Rabbulalemin” algısı ise inanç kapsamında!
Belki ilk zamanlar, erkek ilahlar ile dişi ilahların kavgası izlerini günümüze dek taşımış. Erkek ve dişi egemenlik savaşları inanç ve din alanına da sıçramış.
Saygılarımla.
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
İlahe..ilahi..
Bu konuda ne dersiniz?
İlah yoktur, Allah'tan başka.. Allah yoktur Allah'tan başka...
İlah ve İlahe (e) eki ismin hali mi, dişil put mu?
Ahmet Bektaş
Göktürkmen
Ahmet Bektaş
Rab Rabbulalemin Algısı
Ruh Rabbulaleminden insana yüklenen bilgi, hayat ise bu bilgiyi işleyen açığa çıkaran donanım. Ruh yazılımını beden ile işletmek ve ortaya bir şeyler çıkarmak ise kişinin bilinci ve "Zat"ı oluyor. İnanç bilinç olmadan sadece hedef olarak kalır...
Rab, Rabbulalemini algılayan bir bireysel bilinç. Bu nedenle her insanın Rab algısı farklıdır. Rabbulalemini ise tek bir insanın bu boyutta tam algılamsı mümkün değildir! Bu nedenle inanç devrededir. Rabbulalemine inanırsa insan Rab algısını genişletmek için bilinç elde eder! Yani inandıkları okyanus, bilinci damla. Bu Peygamberler için daha kapsamlı olsa da işleyiş aynı. Bireysel bilinç ile "Rab" algısı oluşuyor, inanç ile de "Rabbulalemin" Yani her birey inandığı kadar bilinç elde edemiyor. Marifetullah ise bu inancı bilince çevirmek içindir.
Rab algısı iyi anlaşılmaz ise Rabbulalemin algısını sınırlar! Bu nedenle bazı insanlar kendi Rab algısını başkalarına Rabbulalemin algısı olarak sunmak eğiliminde olur! İnanç ve bilinç burada önemli. Bireyin inancı çok kapsamlı olabilir, bilinci ne kadar; o önemli.
Tüm dinlerin kaynağı aynı.
"Sana ancak, senden önceki peygamberlere söylenenler söylenmektedir. Hiç şüphesiz senin Rabbin hem bağışlama sahibidir, hem de elem dolu bir azap sahibidir." Fussilet/43
Eski Mısır ve Sümerlerdeki kaynaklar gelişerek yeni dinlere kaynak oluyor. Bu dinler tahrif edildikçe yenileniyor...
"İnsan" Ruhsal açıdan bir yazılım. Rabbulalemin’in ona ruh üflemesi olarak ifade edilir. Beden donanım ile "Rab" algısı oluşur. "Zat" ise yazılım ve donanım ile bireyin bilinçle ortaya çıkardığı iyi/kötü göreceliliğindeki tüm veriler. Yani tercihleri; bir sonraki boyutta Cennet’i de olabilir, Cehennem’i de... Hayır ve şer diye tarif edilen tercihlerin yani "Zat"ın oluşmasındaki görecelilikten başka bir şey değil. Aslen şer yoktur. Şer tercihlerin insana fayda zararı ekseninde ortaya çıkar. Bireye görecelidir. Evrenden hoşuna gideni al gibi.
Tüm din kavgalarının altında "Rab" algısı yatar! Yani insanlar kendi algısını diğerinin algısından üstün gördüğünde kavgaya tutuşur; oysa bireysel algıların tamamı evrensel Rabbulalemin algısına göre okyanustan bir damla. Bu nedenle Yunus, Mevlana gibi zatlar din kavgası içinde yer almazlar. kendi "Rab" algılarını Rabbulalemin algısı olarak dayatmazlar! Din kavgası seçilmişleri de doğuruyor. Bazı soy üzerinden bu dava güdülür! İnsanlar arasında daha bilinçli olanlar mı desem yoksa uyanık ya da akıllı olanlar kendi soylarının diğerlerinden daha bilinçli olduğunu bu nedenle o soydan gelenlere tüm insanların itaat etmesi gerektiğini söyler...
Her insanın ruhsal potansiyeli var ve bunu açığa çıkarması performansına göre. Yani insan "Zat" ını açığa çıkarırken esmayı da yansıtır. Evrende esma yansıması önemli. Bu açıdan insanların kendi potansiyelini bizzat kendisinin kullanması da önemli. Toplumun potansiyeline talip olanlar da olacaktır. Bu potansiyel paylaşımı olursa ortak paylaşım zaten insanı geliştirir. Eğer birilerini baş yapıp, o kişiyi kutsallaştırarak tüm potansiyeller o kişiye aktarılırsa tarihsel süreçteki; Firavun, hanedan, hükümdarlar gibi daha pek çok "Kutsal" makamlar üretilir!
Son tahlilde; bireysel algı, bilinç "Rab" algısını, evrensel Rabbulalemin algısı da inancı temsil eder. O halde bilinç inancı bastırmamalı. Yani insanların bilinci "Kutsal" sayılan birilerinin bilinci ile bastırılmamalı. Hepsi Rabbulalemin algısını açığa çıkaracak çünkü. Bir kabile ya da bir soya has bir bilinç evrensel Rabbulalemin inancını temsil edemez. Etse idi milyarlarca insan bu manada yaratılmazdı.
Selametle,
Ahmet Bektaş
"Bütün mesele'nin" özü isabetle tesbit ve teşhis edilmiş...
Buna göre yapılacak 'modernite' ve/veya 'post-modernite' okumaları, 'ilahlaştırma kültü'nün realitede karşılığının nerelere tekabül ettiğini apaçık gösterecektir...
Yazıyı özetleyen son cümle vargının/yargının aydınlanmasını sağlamış:
"İlahlık mücadelesinin sonuçsuz kalmasına dair inancım ise "La ilahe illallah" (ilah değil Allah var) Hakikatidir!"
Saygılarımla.
Ahmet Bektaş
Ahmet hocam. Takdire şayan bir bilği ve birikiminiz, bir o kadarda usta kaleminiz var.
Bu konuda harukulade düşüncelerinizi bizimle paylaştığınız için çok teşekkür ederim.
İşlerinizde başarılar dilerim.
Saygılarımla
Derebey tarafından 3/21/2015 9:22:03 AM zamanında düzenlenmiştir.