Karanfil
sevgiyle mahzuniyetin çiçeği;insan yüreğine bir pencere açar.Ansızın karşınıza çıkan bir karanfille
ş
aşkına dönebilirsiniz.Yüreğiniz kabarır,gözlerinize yaş dolar,boğazınız düğümlenir..Bir acı çöker içinize..Karanfil
öyle mahzun baka kalırsınız önünündeki karanfillere.Belki de istem dışı elinizi uzatıp birine dokunmak isterken;bir ses!
O da ne???Hayır siz alamazsınız.Evrenin yuvarlağı yamuklaşır;gökyüzü birden kararır,yeryüzü
sanki iki dudağını bu sese sarkıtır.Tüm dikkatler bu sese çevrilir;acaba karanfiller öküzün boynunda mı dönüyor?Dünya mı
öküzün boynunda,karanfiller mi?..Ve yine karanfil;oylum oylum!Karanfilin oylumları birer mızrak olur;kabaran yüreğe doğru
yol alır.
Herkesin karanfili de kendine benzer diye düşünür:Gösteriş karanfili,
sevgi karanfili,
şehit karanfili..Şuuraltına inildikçe karanfilin
katmerli yaprakları arasında acıların sığınağı karanfil görünür.
Evrenin yuvarlağını yamuklaştıran zihniyet,bu zihniyetle kararan gökyüzü ve bu karaltıya çöken hüznün ağırlığıyla bir kıvılcım çakar!
Kıvılcımın ardından kopan gürültüyle hüznün sağanağı başlar.Bu karanfil sağanağıdır.Karanfile uzanan ele dur diyene karşı ayıplama sağanağında her yürekde
bir karanfil açar..Her insanın karanfili de kendine benzer.