- 779 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
Saygı
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Saygı
Kısaca saygı: “Başkalarını rahatsız etmekten çekinme duygusu”
Saygının diğer manasında yer alan; “Değer, üstünlük, kutsallık, yaşlılık” üzerinden “Saygı” beklentisi izafidir, kişiye görecelidir!
Değer; kime göre, neye göre?
Üstün; kime göre, neye göre?
Kutsal; kime göre, neye göre?
Yaşlı; kime göre, neye göre?
Saygının “Başkalarını rahatsız etmekten çekinme.” Anlamı çok daha önemli! Üstünlük ve kutsallık üzerinden “Saygı” arayışı kişiye izafi olduğundan “Kim, kimden üstün; kimin kutsalı daha saygın?” soruları üzerinden bitmeyen çelişkiler, yanılgılar, aldatmalar, aldanmalar, hatta dayatmalar çıkmış-çıkar!
Saygı beklentisi, beklentinin içeriği açısından bazı “Saygısızlıktır”! “Kendi ırkının efendi, seçilmiş ırk olduğuna; diğerlerinin köle!” olduğuna inanan birisinin, bu inancına diğerlerinden saygı istemesi saygısızlıktır! Saygı beklentisi dahi bazı saygısızca bir tavır olur!
Hak ve hukuk ise çok önemli ve ihmal edilemez! Başkalarının hukukunu çiğnemeden “Saygısızlık” olmanın sınırını da “Hukuk” çizer! Gözden kaçmasın “Hukuk” ile “Kanun” aynı sonuca çıkmaz! Kanun, hukuk sağlamak maksatlı çıkartılır ama tüm kanunların tüm haklara karşılık gelmesi beklenmez; mümkün de değildir! Mesela “Saygı” tanımındaki izafi kabuller (Üstünlük ve kutsallık), üzerinden yapılacak bir kanun herkesi kucaklamayabilir! Bir örnek vermek isterim; “Seçilmiş ırk” olduğuna inanmış ve tanrının kendisine bazı toprakları vaat ettiğine (vaat edilmiş topraklar) inanmış birilerinin bu inançlarına saygı sağlamak için çıkarılacak bir kanun, tam kapsayıcı, evrensel olabilir mi? Bu “Hukukun evrenselliği” ilkesiyle nasıl bağdaşacak? Kanunların toplumun tüm kesimlerine eşit hak sağlayacak şekilde yapılması esastır! Yani bir eylemin hükmü, sıradan insanlara ayrı; seçilmiş, kutsal ve egemen olanlara ayrı işliyor ise orada “Hukuk” evrensel olarak işlemiyordur! Bakın argoda bir söylem vardır; “Ağaya beleş!” Bu söylemin benzeri şöyle işletilmiş: “Size haram, kutsal kişiye helal!” bir başkası “Size yasak bize serbest!” Bir ortamda “Seçilmişlik, ayrıcalıklı olmak ve kutsallık” kabulü inanç olarak var ise bunun bir sakıncası hemen olmaz ama hukuka da yansımış ise uzun vadede büyük hukuksuzluklara yol açar! Hukukun terazisi kopar! “Saygı” konusunu “Hukuk” çerçevesinde ele almak çok daha detaylı ve önemlidir! Kısa kesiyorum.
Bir zamanlar bir yol kenarında dişi bir köpek yaşıyormuş. O yolu kullanan bir “Ulu kişi” varmış. Köpek, bu “Ulu kişi” geçerken ona saygıda kusur etmezmiş. Derken köpeğin yavruları olmuş, enikler sağa sola saldıracak kıvama geldiklerinde anneleri onları uyarmış; “Buradan bir ‘Ulu kişi’ geçer sakın ona saldırmayın, saygısızlık etmeyin!”.
Ulu kişi oradan geçerken köpekler saldırmamış ama uzaklaşınca arkasından hep beraber havlamışlar! Anneleri onları azarlamış; “Ben size demedim mi, ‘Ulu kişi’ ye saygıda kusur etmeyin diye?” Enikler hep bir ağızdan cevap vermiş; “Biz saygımızı gösterdik ve saldırmadık, saygımızı gösterdik ama biz köpeğiz, köpekliğimizi de yapalım!”
Son tahlilde; saygı beklentisi, “Hukuk” açısından ortada bir hak ihlali yok ise işleme girmez! Kişinin kendi saygınlığını oluşturması, saygı beklemesinden daha önemlidir, değerlidir! Başkalarının saygın olmayan kabullerine saygı göstermek ise kişinin kendine olan saygısını giderir!
Saygınlığınız daim olsun.
Selametle,
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
Saygı, bilgilerin doğruluğu ile de doğru orantılıdır. Ne yüzüne tükürülecek kişilere, yanlış tanıttıkları için saygı duymuşuz. İçyüzünü gördükten sonra, haksız yere benden saygı gören ve şimdi hayıflandığım pek çok kişi var doğrusu.
Seçkiye dahil olan yazınızı kutlarım.
Ahmet Bektaş
Ütopik sosyalistler gibi yazıyorsunuz.
St. Simon, Fourier, Owen...
Belki T. Moore :)
Bilimsel sosyalizme ve Marks'a mesafeli idiler.
Ama ilginç oluyor.
Ultra vahşi kapitalizm ve sanayi devrimi çağında, sistem karşıtı ve insancıl bir liberal hümanizm toplumculukla yazıyorlardı.
Marks ile hemen hemen çağdaş veya çok az evveldirler.
Tüm devlet türlerinde saygı, korku ve umma temelinde kısa anektodal bir karşılaştırma şematiği yazmak gerekebilir.
Hukuk, tam sizin imgelediğiniz saygı kavramın karşılayamayabilir.
Ama herşeyin ve herkesin de bir hukuku vardır.
Hukuksuz olmuyor, kitabına uydurmak hukuku olmasın yeter.
Erdemliler veya feylosofar yönetselliği gibi, bellki.
Göktürkmen tarafından 3/20/2015 8:52:00 PM zamanında düzenlenmiştir.
Ahmet Bektaş
Ahmet Bektaş
Umma ve sayma...
Seçkininizi kutluyorum değerli yazar, esenlikle...
Göktürkmen tarafından 3/20/2015 12:54:37 PM zamanında düzenlenmiştir.
Göktürkmen
Buna bakmak gerekiyor, bilmukabilen esenlik ve saygınlık diledim.
Dostlukla...
Ahmet Bektaş
Göktürkmen
Konunun buraya geleceği bellidir.
Siz Hobbesyan veya İslamik benzeri Halduniyan bir devlet öneriyorsunuz.
İster yönetsel ve isterse de eğitsel olsun, saygı kavramının özünde veya bileşeninde bunlar var.
Güç var, servet var, şiddet var, bilgi var.
Böylesi kişiye veya organize güce de korku ve ummak bağlamında saygı var.
Şu türde bir bilinç içselemesi, bireylerin kul halinde veya vatandaş halinde de yok, olamamış.
Hani meşhur Gökalp şiirindeki gibi söylersek, benim saygım ne ümittir ne korku, saydığıma sevdiğimde bağlıyım.
Maalesef..
Ahmet Bektaş
Göktürkmen
St. Simon, Fourier, Owen...
Belki T. Moore :)
Bilimsel sosyalizme ve Marks'a mesafeli idiler.
Ama ilginç oluyor.
Ahmet Bektaş
Hatırlarsınız, bir zamanlar toplu taşıma araçlarında, sinemalarda filan sigara içilirdi... Demek ki, yasa zoruyla da olsa toplumsal anlayış değişti, başkalarına saygı hakkında gelişme meydana geldi...Tabii bu süreci 'kentleşme' kavramı çerçevesinde de okuyabiliriz... Fakat ne gariptir ki, öyle bir nesil ortaya çıktı ve aynı tüketici odaklı motivasyonun cenderesinde daha pervasız, hedonist bir omurgayla dikildi... Bu durumu da, paranın ve kültürün kürselleşmesi açısından irdelemek mümkün... Sanal medyanın kullanım niteliği/seviyesi, toplumsal hareketlerdeki şirretlik, saygı gibi medeni bir var oluş mutabakatının genelde sağlanıp sindirilmediğini gösteriyor...
Yorum fırsatı veren yazıya/yazara teşekkürler...
Saygıyla...