- 689 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
HAL ÇARESİ
Yıllar önce ailecek bir araştırmaya girildi. Ben hiç karışmadım. Kulak misafirliği edindim, ama içinde de açıkçası yer almadım. Ne idi buradaki amaç? Dedelerimizin dedelerini, büyük büyük büyük babalarımızı bulup, nereden geldiğimizi öğrenmekti. Aslımızı, astarımızı, atalarımızı bilmekti. Acaba birazda, kendinden çok emin olmanın, aşırı özgüvenin ve tüm bunları kanıtlayıp, başka bir gurur tablosu çıkarmanın da, iması var mıydı acaba bu araştırmada?
Vardı vardı! Ama yinede gençler arasında temkinli yaklaşıp “ abi bir yerlerde, bir şeyler çıkmasın, dedeler yaramazlık falan filan yapmış olmasın” gibi muzurluk yapanlarla ve onlara cevaben “ ula uşağum,yedurma bağa kendunu da dedenu da diyen, yanıtlarda yok değildi konuşmalarda.
Her şey vardı, yaramazlık yapıp, işi fıkraya dönüştürenlerde, kendini okumaya verenlerde… Bir taraftan fotoğraf albümleri karıştırılıyor, bir taraftan en büyük akrabalara ulaşılmaya çalışılıyordu. Bu arada zamanda ilerliyordu tabi. Yazdan yaza süre gelen araştırmalar, bize gösterdi ki; annem, babamdan daha Türk’tü. Karadeniz damarı tavan yapan babam, sinirlendi tabi. Doğru araştırın, yoksa… diyen cümleler bile kuruldu araştırma sahasında. Yahu, büyük dede kaptandı ve en tabisi insandı. Yanlış yapmış olabilir dense de, kendi de tarihçi olan babam, yedirmedi kendi özgüvenini kimselere. Maç 90 dakikaydı, babam da sonunda Türk boylarından birinden geldiklerini, bir Tarihçi araştırmasıyla kanıtladı. Ama en dibe inemediler tabi. Zaman da, mekân da yetmedi çünkü. Herkes iznini bitirip, sonunda doydukları şehirlere geri döndü.
Yetseydi, inseydi ne olurdu bilemiyorum. Ama şurası nettir ki, Türk’lük bir kan meselesi, değildir, bir ırk meselesi de değildir. Türk’lük bir birlik şuurudur. Bugün hiçbirimiz dünyaya gelirken, annemizi, babamızı, ırkımızı, rengimizi, dinimizi seçerek gelemiyoruz. Ama belli bir olgunluktan sonra, vatanımızı seçebiliyoruz. Tıpkı eşimizi seçtiğimiz gibi, tıpkı dini yaklaşımlarımızı belirlediğimiz gibi, tıpkı çocuklarımızı hangi bilinç ışığında büyüteceğimize karar verdiğimiz gibi.
Bugün yaşadığımız topraklarda farklı tartışmalar yaşatılıyor olması, hiçbirimize bir katkı sağlamıyor, üstelik bu toprak için, bir toplu iğne ucu kadar dahi, katkı sağlamış olan herkes bizdendir diyen bir, “Ulu Öndere” sahipken… Çanakkale Zaferinin 100.yılını kutluyoruz, vatan için canlarını veren Kürt Ali’yi, Laz Mehmet’i, Çerkez Ömer’i anıyoruz… Ama hala algılar nedense çok küçük. Konuştuğumuz konular çok boş. Milleti millet yapan değerleri bize her seferinde gösteren bu aziz insanların ruhunu algılamak, biraz da bu vatanı birleştirmek demek değil midir? Geçmişte, Kürt sorunu var diyip, ortaya sorun atanlar, bugün yok diyebiliyorsa, ama yok olan sorunu, bağıra bağıra, geçmişte kendileri var edip, bugün unutuyorsa, bu tartışmalardan, bu konuşmalardan biz ne anlamalıyız? Yoksa önümüzdeki Haziran ayının sıcaklığını mı hatırlamalıyız?
Yahu ne ye değdi? Bir örgütü siyasallaştırmaktan başka, onları her gün daha da büyütmekten başka, gençlerimizin biz de sesimizi duyurmak için dağa mı çıksak acaba düşüncesini var etmekten başka, neye değdi? Siz ki, ellerinizle bedenimize bir darbe vurup, oradan yüreğimizi alıp, avuçlarınızın arasında kalbimizi sıkarken, canımızı acıtan, halleri görmemezlikten geldiniz. Bugüne kadar hiç dile gelmemiş olan Türk sorunu fikrinin de, böylece inşasını çizdiniz. Oysa şöyle olamaz mıydı? Evet, sorunumuz var; ekonomik sorunumuz var, adalet sorunumuz var, dengesiz gelir dağılımı sorunumuz var. Kişisel özgürlüklere algı sorunumuz var diyip, germek yerine milleti iyileştiremez miydiniz? Yaramız var, yaranız var, ama düzeltiriz diyip, güven veremez miydiniz?
Seçmediniz bunu. Şimdi ise, buna yaklaşıyor söylemler… Ama geç! Açılan bir yara var ve hep söylemde kalan bir duruş yansıtmanız…
Korkutan bir ses tonu var örneğin, ima eden tehditkâr bakışlarınız…
Askerin ayrı, polisin ayrı yıpratıldığı bir düzen var.
Adalete güvenin hiç kalmadığı bir endişe sonra,
Ve en korkutucusu, inanılmaz bir baskı var.
Yahu biz korkmayız da, korkuttuklarınızla, nereye kadar yürürüz ki? Adamların eli ayrı, bacağı ayrı titrerken, bununla nasıl devlet yönetirsiniz ki?
Bugün 100.yılı büyük zaferin…
Gönlümüz gururlu da, içimiz buruk. Acılar var etrafta. Derdimizi görmeyen, bilmeyen, anlamayan insanlar var. Dahası bunlar talip, ülkeyi yönetmeye…
Anneden babadan Türk’ müşüm…. Olmasaydım da, umurumda değildi…
Çünkü Türk’lük; kanla-ırkla değil, seçimle olur. Bu ülkeye hizmetle olur, inançla olur… Benimsemekle olur. Ulu Önderin belirttiği gibi, bu toprak uğruna can veren aziz şehitlerimizin taşıdığı o aziz ruhla, olur. Düşünce yapısı ne diye sorarsanız, onlar ölüme giderken neyi düşündülerse, biz de onu düşünüyoruz. Vatana da, millete de, o duyguyla bakıyoruz. Bu yüzden belki de ,çok sıkıldık, bu yüzden sistem yöneticileriyle bir türlü anlaşamıyoruz, sizden öncekilerle de anlaşamadık zaten. Onlar da farklı bir garabetin içindeydi. Asli unsurları onlarda göremedi. Kimi yıllar sonra iktidar oldu, bunlar DYP’nin ANAP’ın adamı dedi. Yıllarca çile çekmiş insanları, kendi iktidarlığı döneminde sağa-sola gönderdi. Donanımlı insanlar bir bir harcandı. Göz yumdu. Kısır döngülerin yazık ki figüranı oldu. DYP’ye dinlen dedi. Kendi yıllardır dinleniyor, bir başa gelemedi. Üstelik tüm bunlar unutulur ama en acısı, kendini anlatma yetisini de kaybetti. Diğerleri deseniz; yok kafası açık, yok kafası kapalı ömrümüzü yedi. Yok laiklik, yok Atatürkçülük derken, bu tanımların ne olduğunu bile bilmeyen, ama bunların yanında, sırf muhalefetlik olsun diye yürüyen insanlar türedi. Ha bir de yalakalar takımı var tabi. Her dönemde, gördüğümüz sanatçılardan tutun da, yazarçizer, siyasetçi takımına kadar… Yani sözün kısası, boş işlerle ustalaşan insanlar türetmekten başka, bir yol çare bulamadık. Ve halen de bulamıyoruz. İktidarı da muhalefeti de, hep aynı. Elin oğlu hem karada hem havada giden araba üretirken, biz; yoğurt mu sütten, yoksa süt mü yoğurttan demekten öteye bir türlü geçemedik.
Allah sonumuzu hayr eylesin…
Aziz şehitlerimize bir kere daha sonsuz saygıyla... Her ne kadar onlara yakışan bir millet olma şuurunu kazanamamış olsakta.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.