- 1094 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Çanakkale'yi Doğru Anlamak
ÇANAKKALE’Yİ DOĞRU ANLAMAK
Çanakkale savaşlarının yüzüncü yılındayız. Bu cehennemi muharebede beş yüz bin insan öldü. Dile kolay 500 bin can hayatının baharında ecel şerbetini içti. Ecel şerbetini içenlerin yarısı dost, yarısı düşman. Yani bu savaşlarda iki yüz elli bin şehit vermişiz. Bir o kadar da karşı taraftan can veren olmuş.
Şehitlerimizin çoğu çocukluk ve ilk gençlik çağında. Kayseri Lisesi o yıl mezun vermemiş. Çünkü son sınıf öğrencilerinin hepsi Çanakkale’ye vatan savunmasına gitmişler. Tokatlı on beşliler hakeza öylesine. Hepsi de Çanakkale’de şahadet şerbetini içmişler.
Biz zafer sloganları atıyoruz. İtilaf devletleri Çanakkale’den geçememişler. Başkent İstanbul’a girememişler. Bırakmamışız. Bırakıp gitmişler. Ama bu savaşların akabinde 1918’de imzaladığımız Mondros Ateşkes Antlaşması (30 Ekim 1918) bu zaferi ne yazık ki hükümsüz kılmış. Sebebine gelince bu antlaşma hükümleri Osmanlı Devleti’nin ölüm fermanı olmuş. Yirmi dört maddeden oluşan antlaşmanın 1. Ve 7. maddeleri durumun vahametini gözler önüne koymaktadır. Bir hatırlayalım şu maddeleri:
“1. Çanakkale ve İstanbul Boğazlarının açılması, Karadeniz’e serbestçe geçişin temini ve Çanakkale ve Karadeniz istihkamlarının İtilaf devletleri tarafından işgali sağlanacaktır.
.....
7. İtilaf Devletleri, güvenliklerini tehdit edecek bir durumun ortaya çıkması halinde herhangi bir stratejik yeri işgal etme hakkına sahip olacaktır.
.....”
Boğazlar açılmış. İtilaf devletleri ülkenin stratejik öneme haiz bir yerini işgal etme hakkına sahip olmuşlar.
Nerde kaldı zafer? Biz harp meydanında kazandığımızı masa başında kaybetmişiz. İtilaf devletleri iki yüz elli bin (250.000) gencimizin kanı, canı pahasına savunduğu Çanakkale Boğazı’ndan elini kolunu sallayarak geçip İstanbul’a girmişler.
Aziz şehitlerimizin, o mübarek insanların kemikleri sızlamıştır.
Hani nerde kaldı zafer?
Bizim küçücük Oğulcuk’tan bile bildiğim kadarıyla Çanakkale’de dört şehit var. Birisi Peruz’un dedesi Hasan, biri Halil oğlu Şaban, biri İsmail oğlu Süleyman, bir diğeri Mestoğon Mustafa...Bir de gazimiz: Erol’un dedesi Mustafa Cebeci...
Hepsine bin rahmet olsun. Huzur içinde uyusunlar.
Biz de Çanakkale şehitlerini andık Mersin Şairler ve Yazarlar Derneği MEŞYAD’ta. Süleyman Demir sazıyla Debreli Hasan’ı, Hey On Beşli’yi ve Çanakkale ağıdını çaldı. Birlikte söyleyip duygulandık. Günay Özdemir de çalıp söylediği zeybeklerle Çanakkale’de hayatın baharında batan güneşlerimizi yâd etti. Biz de katıldık. Koşalaştık. Duygu dolu sahneler yaşandı MEŞYAD’ta.
Vatanı için canını veren Mehmetçiklerimizi minnet duygularımızla bir kez daha hatırladık..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.