- 885 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
TAVUKLAR İÇİNDE KARTAL OLMAK
Öğrenilmiş güçsüzlük, insan hayatında çok önemli bir yere sahiptir. Bazı nedenlerden dolayı veya kendi tercihimiz olarak farkına varmaksızın sanki doğamız, meşrebimiz gereği imiş gibi kendimizi kısıtladığımız olur.
Öyle bir an olur ki hayatımızda, belki çocukluk dönemimizde atılmıştır içimize o kötü tohum: "Benden hiçbir kazmaya sap olmaz." dedik mi işte o zaman kendi kendimize "en ağır faturayı kestik" demektir.
Bir gazeteci yazı yazarken, patronunu, genel yayın yönetmenini, yazı işleri müdürünü dikkate alarak yazı yazıyorsa büyük oranda kendi kendine oto-sansür uyguluyor demektir.
Baskı altında şekillenen terbiye büyük oranda öğrenilmiş güçsüzlüğe dayanmak zorundadır. “Ne derler” unsurunu dikkate alan bir kişi yeteneğinin farkına varamadığı için yeteneğinin sınırlarını zorlayamaz. Sınırları zorlanmayan bir yetenek bir müddet sonra kısır bir döngü ve günlük bir alışkanlık olur çıkar.
Yumurta civciv için bir hayat alanı olduğu kadar, aynı zamanda mezar da olabilir. Civciv yumurtayı içinden çatlatırsa civciv için hayat kaderdir, birileri yumurtayı dışından çatlatırsa bu kez civciv için ölüm mukaderdir.
Kartal yumurtalarından birisi nasıl olmuşsa olmuş, yuvadan yuvarlana yuvarlana tavukların gezindiği alanda durmuş. Bunu gören bir tavuk kartal yumurtasını tavuk yumurtalarının yanına götürmüş, gurk olan bir tavuk bu yumurtaların üzerine kuluçkaya yatmış. 21 günlük sürenin sonunda sarı sarı civcivlerin içinde bir de simsiyah civciv çıkmış ortaya.
Gel zaman git zaman civcivler içinde büyüyerek palazlanan kartal yavrusu diğerleri ile birlikte çayıra çimene gezentiye ve otlamaya çıktığında sürekli olarak gökyüzünde süzülen kuşlara bakar öykünür dururmuş. Renginin siyah olmasından dolayı da zaten kendisini tavuk dünyası ile bağdaştıramaz, meşrebi ve mentalitesi bir türlü tavuk gibi olmaya razı olmazmış.
Ne zaman sürünün içinden ayrılıp uçmayı/kaçmaya yeltense diğer tavuklar, kendisiyle kardeş olduklarını sadece renginin siyah olmasının kartal olmaya yetmeyeceğini ileri sürüp ayıplayarak, kınayarak, aşağılayarak ve “ibikleyerek” sürünün içine dahil ederlermiş.
Bir gün, üç gün, beş gün, beş ay derken kartal yavrusu iddialarından ve uçma tutkusundan vaz geçerek tavukların baskısı ile tavuklaşarak içindeki kimlik bunalımı ile pörsümüş kalmış. Bir kere olsun uçmanın ve kartal olmanın, saatte 330 kilometre hızla avına doğru saldırmanın hazzını tadamamış.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.