- 648 Okunma
- 0 Yorum
- 2 Beğeni
18 MART VE ŞEHADET RUHU!
KAZIM ÖZTÜRK
ÖZTÜRKÇE
[email protected]
18 MART VE ŞEHADET RUHU!
Tarihte savaşlar iki kutup arasında olmuştur; İslam ve Haç. Bir başka açıdan söylersek, İman karşısında İnkâr, hak ve batıl söz konusudur. Bu anlayış hala varlığını sürdürmektedir! Dünyada tevhid mücadelesi vardır. Bütün peygamberler; Tevhid’in temsilcisidir. Hayat; hicret ve fetihten müteşekkildir. Allah ve O’nun benimsediği, emrettiği bütün emirlere karşı mücadele etmek için gayret sarf etmek, kötülüklerden, iyiliklere koşmak; hicreti oluşturur. Dolayısıyla doğduğumuz andan itibaren ölünceye kadar her insan, hicret içindedir. Her hicret, fethi getirir.
O bakımdan Türklerin yaptığı bütün savaşların özünde; Tevhid mücadelesi vardır. Tevhid mücadelesinde hayatı kaybetmeye; şehadet, yaralanmaya; gazilik denir. Türkler, bu anlayışla şehadete koşarak giderler! Zira şehadet sonucunda cennet vardır.
Düşünebiliyor musunuz, Seyit Onbaşının 250 kiloluk top mermisini bir hamlede kaldırıp, topun ağzına sürmesi ve düşman gemisini batırması, Türk, Kürt, Laz, Çerkes, Abaza… her ırktan insanların birlikte, aynı cephede mücadele veriyorlar! Bunun, iman dışında izahı var mı? Aynı şekilde; ülke sever olmak; Bayrağım düşmesin, ezanım susmasın, toprağıma namahrem eli değmesin ruhunu taşımakla mümkündür!
Hala; şehit olma, dine, imana, kutsal değerlere saldırıda bulunanlara gereken dersi verme, birliğimizi bozan, barışı sabote edenlere karşı el birliğiyle mücadele etme azim ve iradesi mevcuttur!
Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır parlayacak!
O benimdir, o benim milletimindir ancak!
Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül... ne bu şiddet, bu celâl?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal.
Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklal.
Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım;
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.
Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar.
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar,
’Medeniyet!’ dediğin tek dişi kalmış canavar?
Arkadaş, yurduma alçakları uğratma sakın;
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.
Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın,
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.
Bastığın yerleri ’toprak’ diyerek geçme, tanı!
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır, atanı.
Verme, dünyâları alsan da bu cennet vatanı.
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ!
Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hudâ,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyâda cüdâ.
Rûhumun senden İlahî, şudur ancak emeli:
Değmesin ma’ bedimin göğsüne nâ-mahrem eli!
Bu ezanlar-ki şehâdetleri dinin temeli-
Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.
O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım.
Her cerîhamdan, İlâhî, boşanıp kanlı yaşım;
Fışkırır rûh-ı mücerred gibi yerden na’şım;
O zaman yükselerek arşa değer belki başım!
Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.
Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl;
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet,
Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklâl! (18 MART 2015)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.