- 1083 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SEN NERDEN BİLESİN
Prof.Mehmet Kaplan onun için derki: “Şiirleri pırlanta gibi bir şiirdir”.Böyle tanımlar onu.Gerçekten şiirlerinde muhteva yeni,ahenkli,kafiyeleri düzgün,dili tatlı ve pürüzsüz anlamı net.Sanki onun anlatı mında “zaman yaşıyor gibi”…….O’nun şiirlerinde hayatımız inancımız örf ve adetlerimiz dünya görüşümüz sanatımız kısaca değerlerimiz saklıdır.Allah demenin yasak olduğu bir devirde yetişen ama güzellikleri görmesini bilen bir insan.1977 ‘de İstanbul’da sabah ezanı sesiyle uyandığında kendisi bundan çok etkilenmiş, hislenmiş ve hayranlığını şu dizelerle ortaya koymuştur.
Allah’a yücelen ulu bir yolun/İlkin pillesidir Allahuekber/
Hakkı dananların yüzüne değmiş/Hakkın sillesidir Allahuekber.
Göklerin nidası yücelip yerden/ Daim halas eder hayırı şerden/
Kudreti kamilin minarelerden/Gelen nağmesidir Allahuekber.
Mekana zamana devre o sultan/O’dur hakikate kapılar açan/
Müminlik yolunda kalbe nur saçan/ İman şulesidir Allahuekber.
Evet değerli dostlar, Azeri Türkçesiyle yazılan ve kısaca hayatına dair bilgiler sunulan bu ifadelerde anlatılan kişi , Türk Dünyasının Milli Şairi Azerbaycanlı Bahtiyar Vahapzade’dir. 28 Nisan 1920’de ülkesi işgal edilen ve ülkesinin işgali karşısında; toplumun içinde bulunduğu durumu şu dizeleriyle anlatırken ,nasıl bir ayna olduğunu ve ruhunun derinliklerine nasıl yansıttığını, ah !..... keşke bir anlayabilsek….
_Köleliği kazanıp,erkekliği unuttuk/Vicdan,düzlük,hakikat sürgün oldu bu yerden/
_Yaltaklık ve ihanet silahını yağladı/Cesaret kılıcının ağzı düştü keserden/
_Kabzasında,kınında ÖRÜMCEK AĞ BAĞLADI.
_Dilimiz yasak oldu/Ruhumuz kalbimizde ebedi tutsak oldu/Ruhsuz yaşadıkca biz/
- Vicdanımız aşkımız/Yüzümüze ak oldu.
- Biz böylece yaşadık,yaşamadık süründük/Emelimizle değil,sözümüzde göründük,
- Ruhumuz kan bağladı/ Cami kapılarında ÖRÜMCEK AĞ BAĞLADI.
- Hakikat dile geldi/Dilde ilişti kaldı/Hakikatin üstüne yalanlar gölge saldı/
- Savaşmadık barıştık/Biz “Azatlık” adlanan bir uydurma masalla/
-Ölen düşüncelere kalbimiz yas sağladı./Hakikati demekten öyle korktuk.
- Akılla /HAKİKAT ARASINDA ÖRÜMCEK AĞ BAĞLADI.
Evet sevgili okuyucu kardeşlerim,derinlerden gelen duygularla sadece kendi toplumuna değil Türk Dünyasına hatta tüm mazlum toplumlara kadar hürriyetin değerini eserlerinde yaşatan toplumun değerlerinin ve özünün korunmasını ve yaşatılmasını isteyen bir gönül şairinin şiirlerinde yansıttığı gerçekler böyle.Kendi değerlerine dayanan kendi değerlerini inkar yoluna gitmeden yozlaşmadan kültürel emperyalizmin kıskacına girmeden alınması gerekenlerin ne olduğunu şiirlerine yansıtan bir güzel gönül adamı.Kırgızların Manas destanı dünyada en uzun beyitli olanı.Cengiz Aytmatov eserleriyle haklı bir konumda.Onun her kitabı akıcı ve sürükleyici.Üstelik çeviri dili kullanılmasına rağmen.Bundan dolayı sözü burada şuna getirmek istiyorum ki; Dünyada bizim topluluğumuz kadar zengin ve derinliği olan başka bir kültür yok gibi,fakat bu güzellikleri işleyecek ve geliştirecek temel politikalar üretilmesi gerekli.
Bahtiyar Vahapzade şiirlerinde bir çok tema işlemiş çileli olduğunu ortaya koymuştur. Sizlerde bilirsinizki bir insan bir şeyin çilesini çekmeden onu tam olarak ifade edemez.Onu mutlaka özünde işlemesi lazım.Nasılki ham petrol rafineride işlendiği zaman bir çok faydalı alt birimlere ayrılıyor ve kullanım değeri artıyor ise ,işte toplumun güzellikleri de şairler(sanatkarlar) tarafından işlendiğinde; onları taptaze bir şekilde gönlünde buluyor ve zaman sanki yaşıyor gibi onu hissediyor onu daha iyi özümsüyorsun.Şair kişi o dur ki; kültürel birikimleri bir dantel yumağı gibi örer geçmiş ve gelecek arasında gerçek bir köprü olur.Toplumun duygularına tercümandır o.Şair; hissiyattır,duymadır, inceliktir,safiyettir,sanattır.Kültürün özüdür.değerlerin taşınmasına yardımcı bir aynadır.Kendi içindeki hissettiklerini paylaşır.Kopan fırtınalar onun içinde volkan olur,yağmur olur,kor olur,boran olur,bazen gözyaşı olur sel olur akar, ama, hissettikleri bir aşkın çilesidir.O’ derinlerde duyup gönül imbiğinden geçirdiklerini yansıtır.Yaşar,yaşatmaya çalışır anlatır.Bir gönül çilesidir onun taşıdıkları, yaşadıkları bir umuttur belki de.Kardelen gibi,yada Yediveren gibi.Hatta şunu da belirteyim ki; hani derler ya, küp içindekini sızdırır diye; işte gönül dostu olan insanlarda; yaratılışta zemzemle yıkanmış olan tertemiz kalbi güzelliklerinin kuvvetli duygularını küp gibi dışına sızdırarak, bu zemzemli lütuf suyunu gönül damlaları halinde paylaşır ve o damlaların sevgi seline dönüşmesine bir nebzede olsa katkısı olur……..
Vahapzade duygu yüklü bir insandır.Herkes gibi nefis sahibi olan.Biliriz ki insanlarda gönül,sevgi merhamet gibi güzel duygular vardır.O belki kendisinde yaşamıştır bazı şeyleri, yaşamasa bile yaşamış gibi bir çok konulara sahip olduğu kültürel bilgi birikimi dolayısıyla onu taptaze ve canlı bir tarzda ifade ederek anlatmasını bilir.Çünkü o toplumun gözüyle bakar görür anlatır bir çok şeyi,anlatılanlara geniş anlamlar yükler.Çile onun hayatının kendisidir.Zaten çile olmasaydı hayatın bir anlamı olurmuydu ? O şiirlerinde bazen yaşayamadığı çocukluk özlemi içerisinde ,bazen de geldiği yaşından şikayetçi. Fakat O daima hangi yaşta olursa olsun gönlünün genç kaldığını bilen biri. Bazen kendisini anlayamayan bir seveninden şikayetçidir.Sitem etmiştir kendisine.Dizelere yüklemiştir düşündüklerini.Yüz yüze söyleyemediklerini böyle anlatmıştır mısralarında. O mısralarda teselli bulmuştur, o mısralarla avunmuştur belkide.”Gönlümde ruhumda yine sen,mühürlü bir hazinesin,ey benim gönül dayanağım,bana bu dünyayı sen sevdirdin,benim kendim kadar beni anlayan,milyonlar içinde sensin” diyor ama bazen de tam anlaşılamamaktan yakınıyor.İçinde kopan fırtınaları dindirmeye çalışıyor fakat gönlünü yinede zapt edemiyor.Şair Neriman Has azade’ye yazdığı “ bir sorunun cevabı” ithaflı şiirinde şöyle sesleniyor. O güzelim Azeri diliyle.
SEN NERDEN BİLESİN
Sen nerden bilesin,ne çekerim ben,
Ben güzim….
Ey ömrün ilkbaharlısı.
Sen nerden bilesin,neden bilesin
Yoktur bu dünyada senden varlısı.
Dumandek dağlara çekilen benim.
Budaklar üstünde kuşdek dinen sen.
Sonbahar yaprağı dökülen benim,
Ömrün baharında çiçeklenen sen.
Yıllarım harcanmış,ömür kısalmış,
Senin yol gidesi çok yılların var.
Benim yüreğimde baş başa gelmiş
Gevrek duygulardan ne haberin var.
Diyorsun,ocağın közü benim ben,
Sense tütsülenen hatıralarsın.
Yalnız hatıramı ?
Sahvin var senin,
Dağdan habersizdir arrandakılar
Birde….Unutma ki tütsülenenin,
Tazeden tutuşup alışması var.
Sen nerden bilesin sevda anları,
Ganimat payıdır tükenen ömrün.
Sıska bir pınarın son damlaları,
Daha şirin olur teşneler için.
Sen nerden bilesin akşam şulesi,
Niye aynaları alevlendirir.
Sen nerden bilesin, bülbülün sesi,
Niye sonbaharda yürek yandırır.
Artar zaman zaman vaktin kıymeti,
Arzu bin heveste yürek telaşta.
Sen nerden bilesin, gözün lezzeti,
Kalbin ağrısına dönür bu yaşta.
Sevgi yaş bilmiyor…Kalbini yandır,
Yanarak yaşasan,yaş düşmez yada.
Seven doksanında hala civandır,
Sevmeyen kocadır otuzunda da…
Yürek alışırsa günahkar mı yaş ?
Seveni kınama,sevecek seven !
Yaş ile yüreği değil, a kardeş,
Boş ile doluyu çekiye koy sen.
Bir ömrü yıllarla ölçmek düz değil,
Ömürle yılları ölçesin gerek.
Hissinle, kalbinle,dinle,ne diyor,
Bu duyan,bu yanan, alışan yürek…
Yaşarken
Hayatı severim…
Ne gam,
Ölende ölümle sevişeceğim !......... (1979)
(Dinen:Şarkı söyleyen---Sahv:Yanlış hata-----Teşne: Susuz)
Yine içindeki sevgi ve özlemi bir başka ifadelerinde şöyle özetler:
Yolda evlatlardan geri kalanda/Ne yapsın bu yokuş bu taş,bilirim.
Ama güzelliğe hayran kalanda/Kendimi oğlumla hem yaş bilirim.
Söz bu mısralarda taştan açılmışken bizim memleketten K.Maraştan Osman Sarı Hocamız da taş gazeli isimli bir çalışmasında söyle seslenir.
Sendemi taşla bir oldun ey sevgili !...
İşitmez oldun beni , kalbin taş dan taş, senin…..
Kavlen dostum ayrılık isimli hasbelkader şiir çalışmamda yorum olarak demiştiki ,benim bir sözüm var,Şairler tekin insanlar değildir ama onlardan başka da güvenilecek adamlar da, tanımıyorum.Evet yorum ve ifadeler kişiden kişiye farklı kapılar açtırır,farklı güzelliklere davetiyeler çıkarır.Kim bilir belkide bu sözünde haklıdır dostum.Şair denilen çile insanı her gün kendini aşmak zorundadır.Bir çok acıya, eleme sıkıntıya katlanmak zorundadır.İçinde bunu duymayan hissetmeyen nasıl ifade edebilsinki.Önemli olan gönül saltanatının uzun soluklu olması ve sürüp gitmesi.Makam mevki şan şöhret saltanat vs.aynen bir örümcek yuvası gibidir.Gönül sultanı olmak kolay iş olmasa gerek….
Konuyu fazla uzatmadan toparlamak istiyorum.Biraz sitemli ifadelere daldık,o sitemli ifadeleri dile getirenlerden biri de yine Maraşlı Tayyip Atmaca’dır.
Dağıttım korkuyu yazı yabana/Koyda savur beni koy da yabana/
Ya seni sende ko,getir ya bana/Bir karar ver artık dalma sevgili….
Bir sitemde: Malatyalı Cumali Hasannebioğlu’ndan, diyorki:
seni sevmek
sesini
altınlar,gümüşlerle süsleyip her kelimeni
hamaylı gibi takıp boynuma gezmek demek
ve demek gerek ki belki
düşlerimin ortasında akan ırmağa dönüp yüzümü
bu yüzündür
seni sevmek
böyle
gizli
tutkun
ve görmeden…
İşte hepsi bu !......
Güzellikleri anlatmak bu köşelere sığmayan hasletlerdir.İnsanın olduğu yerde acı elem ızdırap sitem gözyaşı mutluluk umutla bekleyiş hasret vuslat sıla özlemi vs.ne ararsan vardır.Bunların yaşatılması aktarılması köklü birikimler demektir.Aile ve toplumun sağlam ve ayakta kalması bu değerlerin korunmasına bağlıdır.Bizler sevgi toplumu özlemi içinde olmalıyız.Her şeyin başı sevmek,sevmeyi bilmek ve becerebilmek.Gönül sarayında suyu taşırmayan bir gül yaprağı gibi.Temiz hoş kokulu ama varlığı ve sevgisi belli olan bir gül yaprağı.Sevgiliye sunulan bir gül yaprağı.Hasreti dile getiren ve özlem duyduğunu ifade eden bir gül yaprağı.Her zaman ümit var olan.Diyor ki;Hz.Mevlana:Sevgiden bakırlar altın olur.Dertler şifa bulur.Sevgiden ölü dirilir.Padişahlar kul olur.Hiç bir aşık yoktur ki; sevgilisinin vuslatını arasın dilesin de,sevgilisi onu arasın dilemesin !.....
O halde, sevgi menfaat düşüncesini aşan bir duygudur diyelim.. ve sevginin her insanın taşıyabileceği bir yük olmadığını belirtelim, ama yine de içimizden eksik etmemeye çalışalım. Çünkü yaşamak, sevmekle güzeldir. Sevginin bedeli ağırdır bilirim,bu ağır yükü taşımak sevgisiz yaşamaktan daha iyidir….onu da bilirim. İşte… tramvay benim duygu yoğunluğunu yaşadığım yerlerden biri olup bir gün giderken dizeler küçücük de olsa,fakat gerçekten manalı bir şekilde şöyle dökülüverdi…….
Sevenin gönlü yüce , sevmesini bilene,
Sevgiye muhtaç gönül bu sevdaya bilene…
Sözlerimi sevdiğim bir şahsiyet olan rahmetli Necip Fazıl Kısakürek’ten bir ifade ile noktalamak istiyorum..Diyor ki O’ gönül eri “ Değer verdiğin insanların verdiğin değere layık olmadıklarını anlarsan, sen üzülme, bırak layık olamadıkları için onlar üzülsün”……
Bu vesileyle hem ünlü bir şairimiz olan Bahtiyar Vahapzade’yi yad ettik,hem de gönül ikliminden dem vurduk, bir takım kesitler sunduk. Sürçü lisan ettikse affola.Yüreğinizden esintiler eksik olmasın…İnsan ne kadar yaşarsa yaşasın onun ömrü gerçekte sevdiği kadardır.İnsan kendini nasıl hissediyorsa öyledir.Sen sevdiklerin kadar iyisin,değer verdiğin kadar değerlisin.kısaca Can Yücel’in dediği gibi; SEVDİĞİN KADAR SEVİLİRSİN…
Sevgiyle kalın,
Sağlık ve mutluluklar dileğimle……
Yusuf Erdoğan
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.