- 606 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BAZI CEVAPLAR
1-Kemal Tahir romancı kişiliğinin ötesinde düşünce alt yapısını oluşturabilmek için kendince büyük mücadele vermiş, kendi tarihi ve toplumsal oluşum sürecini iyi etüt etmiş, siyasi ve sosyal tarih konularında Osmanlı ve Cumhuriyet Türkiye’sine ait derin tespitlerde bulunmuş ve bugün de bir çok köşe yazarına ilham kaynağı olmuş(Bülent Ecevit’in dahi sohbetlerine katıldığı),sistemi sorgulayan objektif tespitlerde bulunmuş bir şahsiyettir.(Bence tanımak gerekir.)
2-Amerikan aşığı değilim. Hiç olmadım. Olamam. Olmam da mümkün değil. Yakın bir tarih geçmişi olan ve kıta da beyazlara yer açabilmek için yirmi milyondan fazla kızıl deriliyi katleden,”en iyi Kızılderili ölü olandır .“ sözünü kendi generallerine söyleten, iç savaşını efendileri İngilizlere karşı kazanıp 13 koloniyi birleştiren, Liberalizmden ticari kapitalizme, oradan sanayi kapitalizmine kapı aralayıp emperyalizme uzanan zihniyeti ile, ve özellikle günümüzde Yeni Dünya Düzeni yalanıyla kıyım yapan, kan döken, gözyaşı akıtan, kurduğu insanlık dışı kamplarıyla insanlara olmadık işkenceler eden, menfaati gereği savaş çıkaran, maddiyatçı, Siyonist zihniyetin emrinde, sığır çobanlarını Hoolywood filmleriyle “western” haline getiren, işgalci, kitle imha silahlarını çekinmeden kullanan, bir ülkenin iç halkını ajanlarıyla birbirine düşüren, yoksul Afrika’yı çocuk lara varıncaya kadar silahlandıran,(Vietnam İşgalcisi) ve dünyayı sahte yalanlarına alet etmeye çalışan, dünyanın jandarmalığına soyunan bir tarzı (bir hayat anlayışını) benim alkışlamam mümkün değildir. Gazze bombalanırken yeni seçilen çiçeği burnun da ekselansları golf oynamakla meşguldu ve taç giyme törenine hazırlanıyordu. Hal böyleyken; bugün “Ah! Sizin tarihinizin bir asrına sahip olmak isterdik” diye gıpta ile bakan Dr.Rufi’nin bu tespitleri; olaya ilim penceresinden baktığının işaretidir. Dr.Rufi’nin bu tespitleri ne kadar önemli ise bizlerin kendimize ait olan tarihimizi ötelememiz ya da ona düşman hale getirilmemiz, düşünülmesi ve üzerinde durulması gereken bir vakıadır. Yine tespitinizle, Ulus bile olamamış dediğiniz bu ülke için, bizim “Kurtuluş Savaşı” yıllarının en sıkıntılı anlarında, onların “manda” yönetimine girmeyi talep edenler kimlerdi acaba? Hadi ben ilkini söyleyim.Mesela şu romancı bayan:Halide Edip Adıvar…….peki ya diğerleri ?.......
3-Yunan Kültürüne hayranlık duyanlar ya da bu kültür üzerine oturanlardan bahsediyorsunuz. İslam literatüründe fetih demek, bir beldeyi bir ülkeyi yaşanabilir hale getirmek demektir. Oraya hayat vermek demektir. Nitekim Bizans’ta her yönüyle kokuşmuştu. Osmanlı Türk’ü, Hz.Peygamber’ in müjdelediği Konstantiniyye’yi alarak oraya hayat bahşetmiş ve şehrin adı İslambol(İstanbul) olmuştur. Oranın dini inanç sembolu olan Ayasofya’yı Kilise’den dediğiniz gibi etrafına dört minare ile ekleyip Cami’ye çevirmiştir.(sadece camiye çevrilen budur. Diğer kiliseler aynen kalmış ve insanlar ibadetlerinde özgür bırakılmışlardır-Bugün ise Balkanların birçok Ülkesinde Osmanlıya ait ne varsa; kin ve husumetlerinde dolayı ya bilerek bakımsız bırakılmış, ya kiliseye çevrilmiş, ya da yıktırılmıştır. Oysa bizim Ülkemiz de bir zamanlar daha yakın zamanda camiler ahır haline getirilmiş ya da çoğunun satışı yapılmıştır.)
Şimdi ; Haçlılar İstanbul’da Latin İmp.ğu kurdukları zaman fuhşiyatın en adisini ve alasını kutsal mabetleri olan Ayasofya’da icra etmekten çekinmemişlerdir.Şimdi soruyorum”İstanbul’da Latin Külahı görmektense Türk Sarığını tercih ederim” diyenler kime hayranlık duyuyordu ?..Karamanlis için meslektaş olmalarına rağmen,arabasının kapısını açanlar kime hayranlık duyuyorlardı ?
Ayasofya Bizansın Ruhuna uygun güzel bir eserdir. Fatih sadece orasını cami’ye çevirmiştir. Ancak biz insanları kalben fethederiz. Esas önemli olan bu. Fatih bununla o güzel esere İslam ruhunu kazandırmak istemiş ve Ortodoks Kilisesine özgürlük tanımıştır. Halkın birçoğu da Osmanlı Adil yönetimine hayran kalıp islamla şereflenmişlerdir. Ayasofya güzel bir eser ancak bizim sanatımız da onlardan daha üstündür.Şöyleki ;Sinan’ın Ustalık eserim dediği Selimiye Cami,Ayasofya’ dan dan daha heybetli,daha estetik,daha güzel ve İslam ruhuna uygun icra edilen tüm dünyanın gıpta ettiği bir şaheserdir.Tüm ölçüleri ile görüntüsü ile,estetik güzelliği ile,Ayasofya’dan önde olup,adeta ben Osmanlı’yım,ayaktayım,ve Ruhum ve bedenim burada diye,anlayana sesleniyor.Dediğiniz şu söz yerinde kullanılmış teşekkür ederim.”Etrafına dört minare çevirmekle bizim malımız mı oldu?”…Ya da bize ait bir sanat eserimi ?..demeye getiriyorsunuz. Öyleyse şu tespitimizi yapabiliriz.”Demek ki yama yapılsa bile asli öze uygun ruhun derinliklerinden gelen esintilerle ortaya konulan eserler kadar, güzel ve estetik olunulamıyormuş. O halde işin özü: mukallit olmak değil, orijinale gidebilmektir… Ama içinde bulunduğumuz ve yaşadığımız şu toplumsal çevrede şöyle etrafımıza bir göz atsak ve baksak: sanki ” bizim olan ne var ki ?”.diye insanın sorası geliyor… Katılıyor musunuz?
Yusuf Erdoğan
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.